Güncelleme Tarihi:
Her 100 hamileden 5-8’ini etkileyen gebelik zehirlenmesi, tıbbi adıyla preeklampsi özellikle 20. hamilelik haftasından sonra annenin tansiyonunda yükselme (140/90 mm ve üzerine çıkması) ve idrarda protein kaçağıyla karakterize bir durumdur.
Gebelik zehirlenmesi tüm dünyada hala kanama ve tromboembolik (pıhtı atması) olaylarından sonra annelerde en sık görülen 3. ölüm nedenini oluşturuyor. Bugün gebelik zehirlenmesinin kaynağının bebeğin eşi (plasenta) olduğu biliniyor. Gebelik zehirlenmesinin 2 evreli bir hastalık olduğu kabul ediliyor. 1. evrede yetersiz bir plasenta gelişiyor, 2. evrede ise bu yetersiz plasentadan bazı maddeler salınarak annenin tüm damarlarında spazma ve damar civarlarında hasara yol açıyor. Bu nedenle gebelik zehirlenmesi annenin tüm organ sistemlerini etkileyebilen bir hastalıktır.
Baş ağrısı, görme bulanıklığı, ellerde yüzde şişlik, karın sağ üst kadran ağrısı şiddetli gebelik zehirlenmesi olasılığını akla getirmeli ve bu durumda annenin mutlaka tansiyonu ölçülerek tıbbi değerlendirmesi yapılmalıdır.
Annede;
Gebelik zehirlenmesi, şiddetli baş ağrısı ile görme bulanıklığı gibi santral sinir sistemi bulgularına yol açabiliyor. Kontrolsüz tansiyon yükselmesi beyin kanamalarına neden olabiliyor. Annenin beyin ödemi veya ''eklampsi atağı'' denilen sara benzeri nöbet geçirmesine, karaciğer-böbrek fonksiyonlarında ve kan tablosunda bozulmaya, pıhtılaşmayı sağlayan trombosit hücrelerinde azalmaya sebebiyet verebiliyor. Yine annede akciğer ödemi ile kalp yetmezliği gelişebiliyor.
Fetusta;
Fetusta büyüme geriliğine, sıvı azalmasına, strese, hatta plasentanın doğum öncesi ayrılması sonucu ölüme yol açabiliyor. Annenin ya da fetusun sağlığında bozulma olduğunda erken doğum ihtiyacı doğuyor, bu da bebekte yenidoğan yoğun bakım gereksinimine neden oluyor. Preeklampsi annenin sezaryenle doğum yapma riskini de artırıyor.
İlk hamilelik, çoğul hamilelik, annenin ileri yaşta veya çok genç olması, kronik hipertansiyon, diyabet, obezite, önceki hamilelikte gebelik zehirlenmesi öyküsü olması, kronik böbrek hastalığı ve molar hamilelikte risk daha fazla oluyor. 32 hafta öncesinde şiddetli gebelik zehirlenmesi gelişen olgularda bir sonraki hamilelikte tablonun tekrarlama riski yüzde 40 gibi oldukça yüksek bir rakamda seyrediyor. Bunların yanı sıra 1. derece akrabalarda gebelik zehirlenmesi öyküsü olması durumunda da risk artıyor.
Gebelik zehirlenmesinin hala bilinen tek nihai tedavisi doğumdur. Hafif olgularda yakın izlemle miyada (37 hafta) yaklaşmaya çalışılırken anne ve bebek için ciddi riskler söz konusu olduğunda ise ivedilikle doğum gerekir. Gebelik zehirlenmesi tanısı konulduğunda özellikle 24-34. haftalar arasında bebeğin akciğer gelişimini hızlandırmak ve sağlıklı yaşam şansını artırmak için anneye 48 saatlik bir sürede steroid uygulanıyor. Bu süreçte anneye hipertansif bir atak gelişmemesi için hamilelik açısından uygun tansiyon ilaçları veriliyor. Şiddetli gebelik zehirlenmesi söz konusu ise annenin nöbet geçirmesini önlemek için iyi hemşirelik hizmetleri takibi altında doğum öncesinden başlayarak doğumdan 24 saat sonrasına kadar magnezyum sülfat damar yoluyla veriliyor. Gebelik zehirlenmesini önleme açısından kalsiyum desteği, balık yağı, vitamin C ve E gibi antioksidanlar denenmiş olsa da hiçbiri başarılı sonuç vermemiştir. 20-23. haftada detaylı ultrasonografi sırasında rahme iki taraftan giden kan akışlarında direnç artışı izlenen olguların gebelik zehirlenmesi gelişme riski daha fazla oluyor. Bu olgularda düşük doz asetil salisilik asit kullanılması öneriliyor.