Güncelleme Tarihi:
2007’de bir arkadaşının doğumunu fotoğraflayan Özlem Poyrazoğlu, gelen beğeniler üzerine bunu meslek haline getirip bugüne değin yaklaşık 700 fotoğraf çeken bir doğum fotoğrafçısı. Ancak o kendine “hayat fotoğrafçısı” demeyi tercih ediyor çünkü yaptığı çekimler sadece doğumla sınırlı değil.
Başkent Üniversitesi Turizm Bölümü mezunu olan Poyrazoğlu, tur rehberliği yaparken 2007’de Hindistan gezisine çıkar. Çektiği insan portreleri çok beğenilir ve fotoğrafçılıkta yetenekli olduğunu düşünmeye başlar. İlk doğum fotoğrafı çekiminin ise tamamen kendiliğinden geliştiğini söyleyen Poyrazoğlu, deneyimini şöyle anlatıyor: “Bir gün arkadaşım doğum yapacağı için hastaneye yanına gitmiştim. Spontane gelişti ve o gün eşiyle, bebeğiyle birlikte fotoğraflarını çektim. Arkadaşım fotoğrafları görünce çok beğendi ve bunu meslek haline getirmem gerektiğini söyledi. Böyle bir meslek olduğunu hiç duymamıştım, pek de yaygın değildi zaten.”
Doğum fotoğrafçılığı bir mesleğe nasıl dönüştü sizce?
Günümüzde farkındalıkların artmaya başlaması, bu mesleğin ortaya çıkmasında etkili bence. Doğum fotoğrafçılığı, bir fotoğraftan öte ruhsal yönü de olan bir iş. Bir çocuğun yaşama başlangıcını belgeliyorsunuz bu fotoğraflarla. Bundan daha özel ne olabilir ki? Şu anda fotoğrafları çekilen bebekler, ileride annelerinin onları ilk kez kucakladığı anı görecekler ve kendileriyle ilgili çok büyük belgelere sahip olacaklar.
Fotoğraf çektirmek isteyen ailelerin nelere dikkat etmesi gerekiyor?
Ailelerin seçim yaparken deneyimli kişileri seçmeleri esas tabii. Bunun yanı sıra yanında kendilerini rahat hissedebilecekleri kişiler olmalı. Fotoğrafçıyı hissetmemeleri lazım, o anın içinde fotoğrafçının kaybolması lazım ki var olan sihri bozmasın.
Web sitelerinden daha önce çekilmiş fotoğrafları görmeleri de yeterli değil. Ailelerin doğum öncesinde buluşması gerekiyor fotoğrafçı ile. Acaba enerjileri tutuyor mu? O anı paylaşabilecekler mi? Hem fotoğrafçının hem de ailenin iyi bir sunum yapması gerekiyor.
Siz aileler hakkında neler bilmek istiyorsunuz peki?
Benim için en önemli şey doğum tarihi. Normal doğumlar 3-5 gün değişkenlik gösterebiliyor ve ona göre bir program yapmam gerekiyor. Geri kalan şey kendiliğinden gelişiyor zaten. Birbirimizin gözlerinden bile anlıyoruz birlikte bu işi yapıp yapamayacağımızı. Bazen görüşmeden telefonda bile yaşayabiliyoruz bunu. Referansların da etkisi oluyor.
Nasıl çekim yapacağınızı siz mi belirliyorsunuz?
Tamamen bana bırakıyorlar. Zaten “an fotoğrafçısı”yım ben, poz verdirmiyorum. Baba kapıda heyecandan alıyorsa kenarda durup onu çekiyorum. Ya da anne bebeği kucağına aldığında haykıra haykıra ağlıyor, onu çekiyorum. Beni hissetmiyorlar bile, o anı bozmuyoruz kesinlikle. Anne ve baba sadece bebeğe konsantre oldukları için tüm bu anları kaçırıyor, fark etmiyorlar. Daha sonra fotoğraflara bakıp şahit oluyorlar o muhteşem anlara.
Sadece doğum anını çekmiyorsunuz ama değil mi?
Ben biraz uzun ömürlü çalışıyorum. Hamilelik dönemi, baby showerlar, bebeğin 1 ay sonraki hali, 1. yaş günü, 3. yaş günü gibi devam ediyor. İlk doğum fotoğrafını çektiğim bebek şu anda 5 yaşına geldi mesela. Adım adım hayatı fotoğraf karelerine sığdırıyorum. Hayat belgeseli çekiyorum diyebiliriz.
Çekim mekanları nasıl?
Stüdyo tercih etmiyorum. Dış mekan ve evleri tercih ediyorum. Bahar ve yaz aylarında doğayı kullanıyorum; gökyüzü, ağaçlar, çiçekler, deniz gibi…
Fiyatlar nasıl peki?
Paketler 500 TL’den başlayıp 2000 TL’ye kadar çıkıyor. Ailenin ne kadar kapsamlı bir albüm istediğine göre değişiyor. Ancak kişi sayısına göre bir fiyat değişimi yok.
Çekimler ne kadar sürüyor?
3-4 saat arası. Normal doğumda bu süre uzayabiliyor tabii.
Siz neler hissediyorsunuz?
Bazen kendimi ailenin bir parçasıymış gibi hissediyorum. Annenin ellerini tutup ağladığım çok olmuştur. Doğum anında moral vermeye de özen gösteriyorum.
Şehir dışına gidiyor musunuz?
Evet, şehir dışına da yurt dışına da gidiyorum eğer tarihlerde bir sıkıntı olmazsa. Kıbrıs’ta çekimler yaptım. Şehri dışından da en çok Bursa’dan talep geliyor.
Babaların doğuma girmesini nasıl gözlemliyorsunuz?
Erkekler biraz çekingen. Bazen doğuma girmek isteyip koşullar uygun olmadığı için giremeyenler de oluyor. Gözlemlediğim kadarıyla doğuma giren babalar o anı paylaşınca bir aile olduklarını hissediyorlar dolu dolu. Bazen soruyorum nasıl bir duygu diye, “anlatılamaz” diyor hepsi. Zaten fotoğrafın fonksiyonu da bu. Anlatılamayacak anları yansıtıyor ve daha sonra hatırlatıyor zamanla unutulan her şeyi. Doğum fotoğrafçılığının nedeni aslında bu belki.
Unutamadığınız bir anı var mı?
Henüz meslek edinmemişken Alman Hastanesi’ne gittim. Başhekimden rica ettim, o da samimiyetimi görünce izin verdi bana. Doğum yapacak bir çifte gittim. Onlar da böyle bir şeyden habersizlerdi ve çok sevindiler. Doğacak bebeğin adını sorduğumda “Poyraz olacak” dediler. Soyadım da Poyrazoğlu olduğu için çok hoş bir tesadüf oldu benim için. 07.07.2007 tarihnde dünyaya geldi. İlk deneyimimi Poyraz ile yaptım 6 yaşında şimdi.
Hangi ünlü isimlerle çalıştınız?
Tan Sağtürk ve eşini hamilelik döneminde çektim. Tuğba Özay’ın kapak fotoğrafı ve Rafet El Roman’ın sahne fotoğrafları da diğer yaptığım işler arasında.
Çocuğunuz var mı?
Yok ama bir gün bebeğim olursa doğum fotoğraflarını çekmek isteyen çok kişi var (Gülüyor).
Değerli paylaşımları için Özlem Poyrazoğlu'na çok teşekkür ederiz.
Röportaj: Hanife Yaşar
Fotoğraf: Melin Kahraman