Güncelleme Tarihi:
Dokunsanız kırılacakmış gibi narin ve hüzünlü görünüyor. Ama biraz sohbet ettiğinizde aslında çok neşeli biri olduğu çıkıyor ortaya. Hayattan ne istediğini bilen, mesleğine emek harcayan ve aşk hakkında büyük laflar etmeyi sevmeyen biri o... Şu sıralar “Muhteşem Yüzyıl”ın Firuze’sine hayat veren Cansu Dere, hakkında bilinmeyenleri InStyle dergisine anlattı.
İncecik vücuduna oturan bir jean pantolonun üzerine giydiği desenli ipek gömleği, kahverengi bilekli spor ayakkabıları ve yine aynı tonlarda deri uzun ceketiyle uğraşılmamış bir şıklık sergiliyor Cansu Dere.
Nişantaşı’nda varmak istediği noktaya doğru yürürken, daha birkaç dakika önce mağaza vitrinlerinden gözlerini ayıramayan pek çok kadının bakışları ona yöneliyor. Azıcık kıskançlık, çokça beğeni ve kesinlikle övgü var bu bakışlarda...
Artık onun imzası haline gelen siyah saçları, ışıl ışıl parlayan simsiyah gözleri ve pek çok kişinin tahmin ettiğinden çok daha sık gösterdiği tatlı gülümsemesiyle, son günlerde “Muhteşem Yüzyıl”da gördüğümüz Firuze’den oldukça farklı. Malum, saf bir kız sandığımız Firuze’nin içindeki kötü kız, Süleyman’a aşık olunca ortaya çıktı. İlk bölümlerde “Ne tatlı kız” diyenler bile Firuze karşısında Hürrem’i desteklemeye başladı.
“Firuze karakterini çok sevdim”
Biz onu “Ezel” dizisinden sonra bir süre televizyonda görmeyeceğimizi düşünürken, son birkaç yılın tartışmasız adından en çok söz ettiren dizisi “Muhteşem Yüzyıl”da karşımıza çıkıverdi Dere. İşe başlarken “Sadece konuk oyuncuyum” dese de bölümler ilerledikçe izleyiciler onu pek yakıştırmaya başladı diziye. Siz bu satırları okurken muhtemelen Hürrem Sultan amacına çoktan ulaşıp Firuze’den kurtulmuş olabilir ama Cansu Dere’nin dizinin bu sezonuna damgasını vurduğu gerçeği değişmez.
“Aslında çalışmaya hevesli olduğum bir dönem değildi. Okuduğum projeler de fikrimi değiştirmem için yeterli bir heyecan vermemişti bana” diye anlatmaya başlıyor Dere diziye dahil olmadan önceki ruh halini: “Her şey o kadar hızlı gelişti ki! Muhteşem Yüzyıl zaten seyrinin dışında kamera arkasını da merak ettiğim bir işti. Özellikle fimlerini büyük bir keyifle izlediğim Yağmur ve Durul Taylan’la çalışma fikri hoşuma gitti. Bir de Firuze karakterini çok sevdim. Aşkı buluşu, inanışı, çırpınışı ve kaybedişini sevdim. Daha önceki rolüm Eyşan’dan o kadar uzaktı ki! Hem kazanan hem kaybeden oluşu... Bu da cezbetti beni. Ayrıca 13 bölümlük bir hikaye olması da zamanlama açısından bana uyuyordu. Hızlıca karar verdim. Çok da iyi yapmışım. Çok güzel çalıştık. Harika insanlar tanıdım bu dizi sayesinde. Umarım bundan sonra da aynı keyifle ve başarıyla yollarına devam ederler.”
Aklın kaçtığı o dönemi sağlıklı atlatmak lazım
Haremde geçirdiği 13 hafta, Dere’ye pek çok şey öğretmiş elbette. Özellikle de aşk üzerine... “Bu kadar tutkulu bir aşk sizi korkutur mu, yoksa yeterince cesur davranabilir misiniz?” şeklindeki soruya tüm içtenliğiyle yanıt veriyor: “O dönemin şartları altında değerlendirmek gerekir haremdeki aşkları. Farklı bir ruh hali. Her ilişkinin, her aşkın koşulları, ritmi, şekli farklıdır. Hep aynı hikaye gibi gelir ama detaylar ayırır birbirinden, özel kılar. Gönül işleriyle ilgili çok konuşmamak lazım önceden. Aşk için de şunu yaparım, bunu yapmam dememek lazım. Öyle bir konu değil aşk. Yerine oturmuş bir karakterin varsa aşık olma halinde kendine daha hakim olabilirsin tabii ki. Ama bir kere akıl baştan kaçıyor ya hani, işte o dönemi keyifli ve sağlıklı atlatmaya bakmak lazım.”
Yeni filmimin çekim mekanı beni zorlayacak
Üç dizi ve sinema filmlerinin ardından sinema eleştirmenleri Cansu Dere’nin oyunculuğunun yükselen bir grafiği olduğu görüşündeler. Çok çalışıyor, özellikle içine sinen projelerin bir parçası olmaya özen gösteriyor. Televizyonda çok seyredilen dizilerin yanında (Sıla, Ezel gibi) sinemada alternatif yapımlarda da (El Yazısı gibi) yer almaktan hoşlanıyor. “Sinema ya da televizyon fark etmez. Beni bir projede önce etkileyen şey, okuduğum hikaye ve senaryodur. Ve tabii ki yönetmen. Sonra çalışacağım arkadaşlarım ve yapım tarafı gelir. Bir de kalbim, aklım da bir şeyler söyler bana. Hepsi birleşince karar veriyorum o projede yer almak isteyip istemediğime” derken aslında kendi formülünü de vermiş oluyor Dere. İşte son günlerde yine böyle bir karar aşamasından yeni sıyrılmış. Yaz ayları gelmeden çekimlerine başlayacağı bir sinema projesi var Dere’nin. Şimdilik detay vermek istemese de çekim mekanı bakımından onu oldukça zorlayacak bir iş olacağını söylüyor.
Instagram’da “acaba Cansu nerede” oyunu
Instagram’dan Cansu Dere’yi takip etmiyorsanız, bir an önce başlamanızı tavsiye ederiz. Çünkü Dere, bu platformdan harika fotoğraflar paylaşıyor. Gittiği yerlerden kareler, hayranları arasında “beğenme” rekorları kırıyor. Özellikle geçen yaz tatiline neredeyse adım adım ortak etti sevenlerini... Her zaman nerede olduğunu söylemese de, koyduğu fotoğraflar bir süre sonra, “Cansu acaba nerede?” şeklinde bir tahmin oyununa dönüştü. “Geçirdiğim yoğun dönemin ardından çok arzuladığım ve bana iyi gelecek bir şeydi seyahat etmek. Zaten hayatımdaki en büyük keyfim olmuştur yolculuklar” derken en çok da seyahatlerin verdiği özgürlük hissini sevdiğini söylüyor. “Kendimi bu yaşlardaki bir bireyin hissedebileceği kadar özgür ve normal hissetmek beni mutlu ediyor. Yeni şeyler öğrenmenin bu yolunu çok seviyorum. Bazen ilgilendiğim bir şeyle ilgili bir ülke seçiyorum, bazense sadece şu ülkeye, şu şehre gitmek istiyorum diye yola çıkıyorum. Eğer seyahat planım ani gelişmediyse mutlaka gittiğim yer hakkında pek çok şey okumuş oluyorum. Bir şeyleri bilerek gitmek ve orada bu bilgileri detaylarla zenginleştirmek bana çok keyif veriyor. Görülecek öyle çok yer, öğrenilecek öyle çok şey var ki...”
İnsanların görüntüsüyle alay etmek ayıp!
“Sıla” dizisinde rol aldığı dönemde merak sardığı fotoğrafçılık, hâlâ onun için çok önemli. Seyahatlerinde bol bol fırsat bulmuş fotoğraf çekmeye. “Önce bakıyorum, hissediyorum ve sonra o anın bende nasıl kalmasını istiyorsam öyle çekiyorum. Özellikle geniş kadrajları seviyorum. Işık yansımalarını, bulutları...” Zaten Instagram’ı da fotoğrafla ilgili olduğu için çok kullanıyor. “Dünyanın birçok yerinden takip ettiğim, fotoğraflarına bakmayı sevdiğim insanlar var. Çok güzel şeyler görüyorum. Sevdiğim bir fotoğrafı paylaşmaktan hoşlanıyorum. Her yediğini çekip koyma hali değil bendeki” derken gülümsüyor. Zaten onun dışında da sanal alemde yer almıyor Dere. Bir Facebook ve Twitter hesabı yok mesela. Sahte hesapları kapatabilmek amacıyla, birlikte çalıştığı kişiler bu sayfaların resmi adreslerini almışlar ve Cansu’nun yerine ilgileniyorlar. Ama Dere’ye “Şifrelerini biliyor musun?” diye sorsanız yanıtı, “Hayır” oluyor.
Ancak birkaç sefer arkadaşlarının hesaplarından göz attığı sanal ortamda yazılan yorumların çoğunda kullanılan üslubu beğenmemiş. Belli ki sanal ortamdan uzak durmasının en önemli nedeni işte bu kötü üsluplar. “Birisini beğenebilirsin, beğenmeyebilirsin. Herkes bu konuda özgür. Ama düşüncelerin nasıl ifade edildiği önemli. Çok arsız ve edepsiz şeyler okudum. Sevmiyorum öyle şeyleri. Aşağılama, alay etme, mizahtan oldukça uzak sözler... Bu yaşıma kadar bu tarz insanlar hayatıma yakın olmadılar. Annem ve babam kendimi bilmeye başladığım yaştan itibaren insanların dış görüntüsüyle alay etmenin yanlış olduğunu, ayıp olduğunu öğretti bana. Ailenin daha büyükleri ise yaradanın yarattığıyla alay olmayacağını tembihlediler. O yüzden ben ve kardeşim hiçbir zaman kimseyle cüce, şişko, çirkin gibi sözler söyleyerek konuşmadık, eğlenmedik. Konu kendimle ya da bir başkasıyla ilgili olması değil. Her türlüsü ayıp.”
Podyumları takip etmiyorum
Cansu Dere, her zaman sade olmaktan yana. Bu düşüncesi, giydiklerine de yansıyor tabii. Onu çok iddialı kıyafetlerle görmeniz pek mümkün değil. Zaten o da, “Kendime yakıştırdığım şeyler genelde içinde kendimi en rahat hissettiklerim oluyor” diyor. “Sakin giyinmeyi severim. Aksesuar kullanmaktan hoşlanırım. Özellikle kış aylarında Etro’nun şallarını çok severim” diye de ekliyor. Artık giyinirken ne istediğini bildiği için podyumları pek takip etmiyor. Ama kış sezonundan önce paltolara göz attığını itiraf ediyor. Vitrinlerde gördüklerinden, zımbalara ve kürklere mesafeli yaklaşıyor.
Sosyal biri değilim
Kendisiyle “Sosyal bir insan değilim” deyecek kadar barışık olan Cansu Dere, çalışmadığı günlerini evinde geçirmekten hoşlanıyor. Dinleniyor, film izliyor, yeni tatil planları yapıyor. “Sıkışık dönemlerde azaltmış olsam da yıllardır bir şekilde bırakmadan spora devam ediyorum” diyor. “Bedene ve ruha hediye” diye tarif ettiği spa ritüelleri ve masaj onu en çok dinlendiren şeylerin başında geliyor.
Kaynak: Hürriyet
Yazı: Pınar ÇELİKEL
Fotoğraflar: Emre DOĞRU