Güncelleme Tarihi:
Bir kıyı kasabasında kendi halinde yaşayan köylü kızı Fatmagül, deniz kenarında çamaşır yıkarken, sarhoş beş gencin tecavüzüne uğrar. Bu toplu tecavüzden sonra suçlular yakalanır. Veee…
Saldırgan burjuva çocuklarının içinde Kerim (Aytaç Arman) adlı bir köylü çocuğu vardır. Gençlerin hapisten kurtulması için içlerinden birinin Fatmagül (Hülya Avşar) ile evlenmesi gerekmektedir. Kerim özgürlük için “kurban” edilir…
Senaryosunu Vedat Türkali’nin yazdığı, yönetmenliğini Süreyya Duru’nun yaptığı 1986 yılı yapımı “Fatmagül’ün suçu ne?” sinema filmi, döneminde çok ses getirdi. Aradan yıllar geçti ve şimdi “Fatmagül’ün Suçu Ne?” 16 Eylül perşembe gününden itibaren Kanal D’de dizi olarak başlayan bu kurgulanmış hayatı, yirmi dört yıl sonra Beren Saat oynuyor. Peki, kurgulanmamış, gerçek hayatlar ne olacak?
Hem tarihte hem de günümüzde birçok ülkede kadın, toplumun onurunu temsil etmekte. Böyle olunca da, tecavüz de diğer yollar gibi “düşman grubu” terörize etmenin ve aşağılamanın bir yöntemi olarak işlev gördü hep. Ama artık günümüzde eskiden olduğu gibi bu suçu işleyenler cezasız kalmıyor. 1999 yılında Yugoslavya’daki Sırplar, Kosova'da yaşayan Arnavutlar Türkleri katletmek suretiyle Kosova'ya hakim olmak istediklerinde, NATO devreye girip Sırpların Kosova’dan çekilmesini sağlayana kadar hem etnik temizlik yapmaya çalıştılar hem de “kendi soylarını kurup aynı zamanda diğer soyu da aşağılamak için” kadınlara ve genç kızlara tecavüz ettiler.
Amerika Birleşik Devletleri’nde farklı eyaletler farklı kanunlarla yönetildiğinden tecavüz suçuyla hakim karşısına çıkan kişiye verilen cezalarda çeşitlilik ve yaratıcılık görebiliyoruz. Mesela, California Eyaletinde tecavüzcülere kimyasal hadım cezası veriliyor. Kimyasal hadım yöntemi, Avrupa’da da hararetle tartışılan bir konu.
Hollanda'da Hristiyan Demokrat bir milletvekili kimyasal hadımı meclise önerdi. Alman Adalet Bakanı Edzard Schmidt Jortzig, cinsel suçlar için daha caydırıcı cezalar verilmesinde ısrarlı. Filipinler'de kimyasal hadım, ölüm cezasına alternatif olarak sunuluyor. Aslında daha önceden "keserek" hadım yapılıyormuş ve geçen yıl kanun değiştirilerek biraz "yumuşatılmış." Kimyasal hadımı kabul eden senatörlerden San Buenaventura ise, Filipinler'deki şovenist erkekleri caydırıcak tek yöntemin "kesmek" olduğunu savunup, İncil'deki bir dizeye başvuruyor: "Sağ eliniz günah işliyorsa, onu kesin."
Türkiye ise bu konuda daha “ılımlı”. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, hadım etme cezasının İslam hukukunda "bile" olmadığını söylüyor: "Klasik İslam hukukunun sünni kesiminde, tecavüz suçunun Kuran'ı Kerim'de veya sünnette belirlenmiş bir cezası yoktur. Buna göre, tecavüz suçunun cezası mağdur kadın için tazminat almak ve sonra da hukuk devletine uygun bir cezayla suçluyu cezalandırmaktır.” diye ekliyor.
Böyle bir dosya hazırlarken istatistik vermeyene “araştırmamış” derler. O halde söyleyelim; tecavüz istatistiklerine ülkesel bir bakış attığımızda Güney Afrika ilk sırada geliyor. Türkiye ise dünya sıralamasında Ukrayna, Zambiya ve Tunus ile birlikte 53. sırada. Korkmayın, sizi daha fazla bilgi ve rakama boğmayacağım çünkü bu dosyayı sonuna kadar okumanızı istiyorum.
TCK (Türkiye Cumhuriyeti Kanunu), “Cinsel Dokunulmazlığı”, kişilerin vücudu üzerinde, rızaları dışında cinsel davranışlarda bulunularak beden bütünlüklerinin ihlali olarak tanımlıyor. “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar”, TCK’nın, 102,103,104 ve 105. maddelerinde yer alıyor.
Eski TCK’da cinsel saldırı ya da kız-kadın kaçırma suçlarında “etkin pişmanlık” adı verilen, suçun mağdurunu korumak yerine suçluyu korumaya alan bir düzenleme bulunuyordu. Cinsel saldırıda bulunan ya da kız kaçıranın mağdurla evlenmesi halinde cezası 5 yıl süre ile ertelenmiş oluyordu. Beş yıl süre ile evlilik birliğinin sürmesi halinde de eylemcinin cezası ortadan kaldırılıyordu.
Kadını kendisine tecavüz eden ya da zor kullanarak kaçıranla evlendirip cezalandıran ve onun yaşamını zindana çeviren bu uygulamanın insan haklarının korunması ile uzaktan yakından ilgisi olduğunu kabul edebilmek mümkün değil. Bu uygulamada mağdur suçlu, suçlu ise ödüllenen durumunda bulunuyordu. Yeni yasada; tecavüze uğrayan genç kızların tecavüzcüsü ile evlenmesi halinde, tecavüz edenin cezadan kurtarılmasına olanak sağlayan bu tuhaf düzenleme kaldırıldı.
Peki, tecavüze uğrayan kadın polise gittiğinde prosedür nasıl işliyor? Karakola giden kadının önce hastaneye sevki yapılıyor. Ancak mağdur karakola tek başına gönderilmiyor, iki polis memuru ile birlikte gidiyor. Burada kadının muayenesi yapılıyor ve daha sonra mağdur polisle birlikte karakola geri dönüyor. İfadesi alınıyor, tutanak tutuluyor. Polis mağdura eşgal soruyor ve daha önce benzer suçlardan hüküm giymiş suçluların fotoğrafları gösteriliyor. Olay mahalline sivil polis ekipleri gönderiliyor. Adli tıp inceleme sonucunu emniyete bildiriyor ve emniyet gelen sonuca göre konunun mahkemeye sevkini yapıyor.
Artık kadınlar Fatmagül’den şanslı. Aile baskısı yüzünden tecavüzcüleriyle evlenip “namuslarını temizlerken” bir yandan da tecavüzcülerine yardım edip onları hapisten kurtarmak zorunda kalmıyorlar. Şükürler olsun ki böyle çirkin ve onur zedeleyici tablolar geçmişte kaldı. Tecavüz bir kadının başına gelebilecek en onur kırıcı olayların başında gelirken bir de bu suçu işleyen adamla evlenip gerdeğe girmek zorunda kalmak zaten akıl alır bir çözüm yolu olamazdı. Yani hukuk bir şekilde Fatmagül’leri akladı ki Fatmagül hiç suçlu olmadı.
Hazırlayan: Mehtap Erel