Güncelleme Tarihi:
Bilindiği üzere Türk toplumunda cinsellik hala bir tabu olarak görülmektedir. Cinsellik hakkında bilgi kaynakları (aile, diğer yetişkinler, arkadaşlar arası sohbet ve internet filmler vs gibi kaynaklardır) ön yargılı alışkanlıkların ve gerçek dışı beklentilerin yerleşmesine neden olabilir. Erken öğrenilmiş bu deneyimler, daha sonraki cinsel davranışı büyük ölçüde etkileyebilir. Yine sağlığa bağlı sorunlar, psikolojik hastalıklar, cinsel bilgiler konusunda yanlış inanışlara sahip olmak cinselliği olumsuz yönde etkiler.Tüm bunların dışında eşler arasındaki ilişkinin de sağlıklı cinsellik açısından önemi büyüktür.
Cinselliği doğrudan etkileyen eşler arasındaki olumsuz davranışları sıralayacak olursak;
Kızgınlık aktif ya da pasif olabilir. Eşe karşı duyulan düşmanlık; cinsel etkinlik öncesi baskı ve gerilim yaratarak, cinsel etkinliği başlatmak için uygunsuz bir zaman seçerek (özellikle eşi huzursuz edecek bir zaman), fiziksel veya psikolojik açıdan kendini eşine karşı itici göstererek (örneğin; temizliği önemsememe, fiziksel temastan kaçınma, başkaları varken aile üyeleri ya da eşe sözel saldırıda bulunma) veya eşin cinsel isteğini geçiştirmek için bahaneler bulunarak (örneğin; yorgunluktan yakınma, bedensel hastalık taklidi yapma, televizyon seyretme veya kitap okumayı tercih etme) ifade edilebilir.
Eşler,cinsel ya da diğer yönlerden yaptıkları herhangi bir şeyin kendilerine karşı koz olarak kullanılabileceğini düşünebilirler. Eşlerden birisinin istemediği bilinen cinsel etkinliklerde ısrarcı olmak da güven kaybına yol açabilir.
Birçok tatminkar ilişki, eşlerden birinin kontrolün kendinde olmasını istemesiyle bozulur. Eşin isteklerine karşı pasif bir direnç gelişir. Güç kazanmak ya da sürdürmek için bazı yöntemler uygulanır. Bunlar, cinsel ihtiyaçlar karşılanmadığında tatili, parayı vb. kısıtlama tehditlerini, ilişkiyi ya da evliliği sonlandırma tehditlerini ve eşe karşı saldırı veya intihar tehditlerini içerir.
Neyin hoş olduğu konusundaki iletişim eksikliği sıklıkla gerçekdışı beklentilerin sonucudur. Bu şu şekilde açıklanabilir; “Gerçekten bana ilgi gösterseydin, benim neden hoşlandığımı bilirdin”. İstenenin ya da tercih edilenin eşler arasında konuşulmaması cinsel etkinlikte tatminsizliğe yol açar ve bu durum yıllarca devam edebilir. Bazı klinisyenler tarafından “düşünce okunması” olarak adlandırılan bu tarz bir iletişim sorunu, pek çok çiftin yaşamlarının diğer anlarında geliştirdikleri bir alışkanlıktır. Yaralanmaktan ya da diğer kişinin egosunu yaralamaktan korkan her birey partnerinin ne istediğine kendisi karar vermeye çalışır.
Bu, cinsel davranış için özgül bir reçetenin olduğuna ve bunu adım adım izlemenin cinsel doyuma ulaştıracağına inanmaktır. Eşler, cinsel yaşamlarındaki tatminsizliğin sevişmenin doğru yolunu bilmediklerinden kaynaklandığına karar verirler.
Tüm bunların yanında bireysel psikolojik durumda cinselliği etkileyebilir. Kaygı bozuklukları, depresif ruh halleri gibi durumlar cinsel isteği azaltabilir ve buda zamanla eşler arasındaki mesafenin açılmasına hatta ciddi problemler yaşanmasına sebep olur. Bireysel sorunun çözülmesi için alınacak bireysel destek yanında eşlerin birlikte terapilere gitmesi de sorunun toparlanması ve çözülmesi için oldukça faydalı olacaktır.
Eğer eşler yaşlarına ve fizik durumlarına göre yeteri kadar cinsellik yaşamıyorlarsa; yani istek, uyarılma ve orgazm konusunda sorunları varsa mutlaka profesyonel bir destekle bunu aşmaları gerekir. Aksi halde cinsel sorun ilişkinin tamamında ciddi yaralar açabilir ve bu da evlilik birlikteliğinin bozulmasına kadar gidebilecek olumsuz sonuçlar doğurabilir.