Eşinizi evlenmeden önce yeteri kadar tanıyor muydunuz?

Güncelleme Tarihi:

Eşinizi evlenmeden önce yeteri kadar tanıyor muydunuz
Oluşturulma Tarihi: Eylül 16, 2010 00:00

Eşlerin birbirini tanıması, ömür boyu sürecek ve hiç bitmeyecek bir süreçtir.

Haberin Devamı

Kişilerin birbirlerini tamamen tanıması ve birbirlerini tanıdıklarını düşündükten sonraki ilişkilerinde bir daha hiçbir değişiklik olmayacağını düşünmeleri hiç de gerçekçi değildir. Eşlerin birbirini tanıması, öbür boyu sürecek ve hiç bitmeyecek bir süreçtir.

Bu yüzden “başlangıçtaki kişiyle şu anki kişi arasında dünyalar kadar fark var”, ya da “seni hiç tanıyamamışım” tarzındaki sıkça işitilen sözcükler, ilişki için bir tehlikeyi değil, aksine gayet doğal bir gerçeğin yansımasıdır. Bu durumu aşağı doğru ve yana doğru giden iki süreçle açıklamak işi kolaylaştırır.

Birincisi, eşinizi tanıdıkça hiç bilmediğiniz başka bir özelliğinin bulunduğunu keşfedersiniz. Bu suç değil, doğal bir şeydir. İnsanların iç içe geçmiş bir sürü özelliği vardır. En dışta, herkesin bildiği ve görebildiği özellikler, içerilere doğru gidildikçe sadece yakınların bildiği özellikler ve daha içerilerde sadece kişinin kendisinin bildiği veya kendisinin bile farkında olmadığı özellikler yer alır. Dışarıdan merkeze doğru, eşinizin kişilik katmanı her adımınızda, içeride başka bir katmanın daha olduğunu keşfetmenize yol açar ve o katmanı hiç tanımayabilirsiniz.

Haberin Devamı

İkincisi; insan zaman içerisinde her gün biraz daha değişir. Yıllar, yaşananlar ve değişen psikolojik gelişim dönemleri insanları değiştirecektir. Bu yüzden insanları tanıdığınızı düşündüğünüz zaman, o çoktan bir miktar değişmiş olacaktır. Bu durum, sağlıksız bir değişim değil, aksine gerekli ve kaçınılmaz bir süreçtir. Bu yüzden hem eşinizi tanıdıkça yeni özellikleri olduğunu keşfedersiniz, hem de eşinizin özellikleri, ilgileri, zevkleri zaman geçtikçe değişir.

Buna göre, uyum iki türlü olabilir. Ya çift olarak kenarda oturup, hiç hareket etmeden ve bir süre sonra birbirinizden sıkılır ve giderek birbirinizi görmek bile istemeyebilirsiniz. Ya da piste iner ve birbirinizle uyumlu hareketler üretmeye çalışırsınız. Aynı hayatın kendisi gibi…

Unutmamak gerekir ki; yaşam dönemlerimizde evlilik çok önemli bir adımdır. Zira bu dönemde kişiler; farklı bir cins, farklı bir felsefe, farklı bir kişilik yapısı olabilecek bambaşka bir insanla ömür boyu birlikteliğin adımlarını atmağa başlar. İşte bu dönemde sevgi, saygı, yakınlık, fedakârlık ve dayanışma üzerine kurulu ilişkilerin hayatımıza katacağı anlamın kişisel ve ailevi başarılarımız üzerine ne denli önemli olduğu bilinmesi gereken bir gerçektir. Çiftlerin uyumu bu temeller üzerine kurulursa sonuçların ne olabileceği de ortadadır. Herkes önce mutlu olmayı bekleyerek, en azından bunu umut ederek evlenir. Ancak her evlilikte problemli ve çatışmalı dönemler görülebilir. Bu dönemler bazen çiftleri mutsuzluğa ve umutsuzluğa sürükleyebilir. Aslında içinde yaşarken çözümsüz gibi algılanabilen bu dönemlerin zamanında fark edilmesi ve uygun şekilde çözülmesi, evliliğin sağlıklı şekilde devam edebilmesine, eşlerin ve çocuklarının psikolojik ve fizyolojik sağlığının korunmasına yardımcı olur. Ne de olsa; fiziksel, psikolojik ve sosyolojik olarak sağlıklı bir çocuğa sahip olmanın birinci kuralı; sağlıklı anne-baba ilişkisidir.

Haberin Devamı

Eşlerin birbirlerini tanıması ve uyumu zaman isteyen bir süreçtir. Çocuk sahibi olmaya karar vermeden önce eşler birbirlerine bu süreyi tanımalıdır. Bir ilişkide güven ve sevgi sorunu ortadan kalmışsa, çocuk sahibi olmanın getirdiği sosyolojik ve psikolojik sorunlar kolaylıkla aşılır. Ancak bizim toplumumuzda evlilikten hemen sonra çocuk sahibi olmak, çok yaygın bir olaydır. Çocuk sahibi olmakla birlikte sorumlulukların artması ve rollerin değişmesi henüz birbirini tanımamış çift için oldukça zordur. Bu durumdan hem ebeveynler, hem de çocuk veya çocuklar olumsuz yönde etkilenir.

Bütün ilişkilerin inişleri ve çıkışları vardır. Bazen evlilikteki zorluklar, romantik duyguların üzerini örtebilir. Evlilik ilişkisinin, kişinin mutluluğu ve kendisini iyi hissetmesi için yardımcı ya da destekleyici rolü vardır; ancak mutluluğun esas kaynağı değildir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!