Güncelleme Tarihi:
Yalnızca Türkiye’de 2,5 milyon skolyoz hastası bulunuyor. Hastalığın görülme sıklığı ülkemizde yüzde bir veya üç arasında değişiyor. Bu oran sadece ağır vakaları kapsarken, Skolyoz Araştırma Topluluğu’na göre, her 10 buluğ çağındaki insandan biri aslında herhangi bir derecede skolyoza sahip…
Skolyoz, yetişme çağındaki çocukların geleceğini tehdit eden bir hastalıktır. Erken belirlendiğinde tedavisinde yüzde yüze varan bir başarı sağlanır. Ancak zamanında teşhis edilemeyen omurga eğrilikleri ilerlemişse, çocukların normal gelişimine engel olur. Erişkinlik döneminde; bel ve sırt ağrıları, kalp ve akciğer fonksiyon bozuklukları ortaya çıkar.
• Kalçalar ve omuz seviyeleri arasında eşitsizlik görülür.
• Kollar ile vücut arasındaki mesafenin eşitliği ve vücudun balansı bozulur.
• Baş bir yana, vücut bir yana savrulduğu için çocuklar bir bacaklarının daha uzun olduğu duygusuna kapılır.
• Kız çocuklarının eteğinin bir bölümü yukarı çekilir.
• Göğüs kafesinde asimetri ve bir kürek kemiğinde tümsek gözlenebilir.
Skolyozun tedavisi, hastalığın tespit edildiği andaki derecesine göre belirleniyor. Hastalıkla ilgili üç tedavi şekli bulunuyor. Bunlar; gözlem, korse tedavisi ve cerrahi süreçlerinden herhangi birinin uygulanması şeklinde uygulanıyor. Büyümesini tamamlamış olan çocuklarda, eğrilik sırtta 45, belde 35 dereceyi aşmadıkça cerrahi müdahaleye gerek duyulmuyor. Sadece skolyoz korsesi kullanmak yeterli oluyor. Bu yüzden ailelerin bu rahatsızlık konusunda bilinçlenmesi büyük önem taşıyor.
Büyüme çağında veya genç hastalarda, arkadan yapılacak tek seanslı bir skolyoz ameliyatının riski oldukça düşüktür. Ancak her operasyonda olduğu gibi, ameliyatın ehil ellerle yapılması gerekir. Uzmanlaşmış ellerde ve nöromonitorizasyon (ince sinirlerin ekrandan görüntülenebilmesi) sayesinde, ameliyat olacak hastaların korkulu rüyası olan felç riski artık ortadan kalktı.