Güncelleme Tarihi:
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) engelliliği üç kategoriye ayırmış:
1. Yetersizlik (impairment): Sağlık bakımından psikolojik, fizyolojik ve anatomik yapı veya fonksiyonlardaki eksikliği ve anormalliği ifade ediyor.
2. Özürlülük (disability): Bu bireyler bir aktiviteyi normal tarzda veya normal kabul edilen sınırlar içinde yaparken kısıtlılık veya yetersizlik yaşıyor.
3. Engellilik (handicap): Bireylerin bir yetersizliği veya özrü nedeniyle yaşa, cinsiyete, sosyal ve kültürel faktörlere bağlı olarak kişiden beklenen rollerin kısıtlanması veya bu rolleri yerine getirememesi. Yani bir bireyin yüzmeyi öğrenememesi ya da tiki olması da bir engel, gündelik yaşamını idame ettiremeyecek kadar kendine bakamaması da...
Eğitim ve Öğrenci Koçu Elgiz Henden, ebeveynlerin durumu nasıl algıladıklarını aktardı ve konuyla ilgili bazı önerilerde bulunmayı da ihmal etmedi.
Ebeveynler çocuklarının bir sorunu olduğunu öğrendiklerinde önce bunu reddediyor. Bu reddediş bazen çocukların tedavisinde geç kalınmaya bile neden oluyor. Sonradan aileler ‘keşke’ diyor ama iş işten geçmiş oluyor. Bu süreçte kızgınlık, inkar ve uyum sağlamakla birlikte birbirinden farklı duygular yaşıyorlar. Kabullendiklerinde ise farklı endişeler başlıyor. En büyük endişe ise ‘Başıma bir şey gelirse, çocuğum nasıl yaşayacak?’ oluyor.
Engelli çocuklarına karşı anne-babalar aşırı korumacı tavır takınabiliyor. Bu, bazen çocuğun yapabileceği bir şeyi aşırı koruma nedeniyle yapmasının engellenmesine dönüşebiliyor, ‘Ya bir şey olursa’ düşüncesiyle anne-babalar çocuklarına izin vermeyebiliyor. Çocuk aşırı korumacı bir yaklaşım sonucunda ikinci bir engelle mücadele etmek zorunda kalıyor.
Ebeveynlere bu aşamada ciddi görevler düşüyor. Aileler bazen çocukların engelleri hakkında yeterince bilgi sahibi olmayabiliyor. Özellikle çocukların engelleri mental olduğunda aileler daha fazla zorlanıyor. Fiziksel engeli anlamak, bu engelin zorluklarıyla mücadele etmek konusunda aileler daha başarılı. Ancak engeli mental ise görünmediği için aileler ne ile mücadele ettiklerini bilemiyor, daha fazla öğrenmeye ihtiyaçları oluyor. Çocuklarını anlamak ve onlarla doğru iletişim kurabilmek için çocuklarının engeli ne olursa olsun bu konuda daha fazla bilgilenmeliler. Bilgi sahibi olurlarsa çocuklarının hangi alanlarda zorlandıklarını anlayabilir ve onlara daha fazla destek olabilirler.
En büyük hatamız ‘dinlemiyoruz’, dinlemediğimiz için ‘anlamıyoruz’, anlamadığımız için de ‘varsayıyoruz’. Bu da iletişim kurmuyorsunuz, çocuğunuzdan ‘vazgeçmişsiniz’ demek. Çocukla birlikte yol almanın yollarını aramalıyız. Kullanılacak dil konusunda da ebeveynlerin özellikle bazı dil kalıplarını kullanmamaları gerek.
Birçoğumuzun engellilerle bireysel deneyimi az olduğu için iletişimde hatalar yapabiliyoruz. Bir engelli ile karşılaştığınızda;