Güncelleme Tarihi:
Kas iskelet sistemi hastalığı olarak tanımlanan serebral palsi ile dünyada yaklaşık 17 milyon kişi mücadele ediyor. Serebral palsi, hamilelikte, doğum esnasında veya yenidoğan döneminde beyinde bir hasara bağlı olarak ortaya çıkıyor. Ancak birçok durumda kesin neden bilinemiyor.
Serebral palsinin en yaygın nedeni
Bebeğin beyninde kanama, kan ve oksijenlenmede azalma, annenin yaşadığı bir enfeksiyonun beyne ulaşması gibi sebeplerin serebral palsine neden olabileceğini söyleyen Prof. Dr. Memet Özek, “Doğum sonrasında ise menenjit gibi geçirilen enfeksiyonlar ya da ciddi kafa travmaları da sorunun ortaya çıkmasında etkili. Ülkemizdeki serebral palsinin en yaygın nedeni bebeğin doğum sırasında yeterli oksijen alamaması olarak biliniyor. Mor doğmuş ya da doğum sırasında kordon dolanmış bebekler ile doğar doğmaz ağlayamayan bebeklerin beyin dokularına yeterince oksijen gidemiyor. Bu durumda beyinde oluşan kalıcı hasar, serebral palsinin ortaya çıkmasına neden oluyor.” açıklamalarında bulundu.
Belirtileri neler?
Nöromotor kontrol bozukluğu dışında pek çok belirtisi olduğunu söyleyen Cengiz Çabukoğlu, “Görme, konuşma, yutma ve bilişsel işlev bozuklukları da olabilir. Görülme sıklığı, ülkelere göre farklılıklar göstermekle birlikte görülme sıklığı ortalama 2-3/1000 şeklindedir Görülmesi ülkelerin gelişmişlik düzeyi ve tıp teknolojisindeki ilerlemelere rağmen son otuz yılda pek azalmamıştır. Bu durum, önceden sağ kalım oranı az olan prematüre ve düşük doğum ağırlıklı bebeklerin, günümüzde yaşatılıyor olmasına bağlanmaktadır. Sorunlar, hafiften ağıra değişiklikler gösterebilir. Hastalığı tamamen tedavi eden bir yöntem yoktur. Ancak etkilenen hastaların etkilenme derecelerine göre; kendi ihtiyaçlarını karşılaması, oturması, yürüyebilmesi, okuluna kendi başına gidebilmesi ve iş sahibi olması amaçlanır.” dedi.
Çabukoğlu, erken dönem belirtilerini de açıkladı. Bunlar;
0-1 ay arasında; emme bozukluğu, aşırı kusma, havaleler
2 ay; adelelerde anormal kasılmalar
3 ay; sırtüstü konulduğunda baş ve topuklar üzerinde yay gibi durma
4 ay; başını tutamama, başparmağın avuç içinden çıkarılması ve elin çok sert bir yumruk tutulması, devamlı şaşılık.
8 ay; dönme ve oturma olmayışı, baş tutamama, otururken bacakların birbirini çaprazlaması, tekme atarken iki bacağı birden itme.
10 ay; tutunarak ayağa kalkma becerisi olmayışı, ismiyle çağırınca yanıt vermeme, ayağa kalkarken bacakları çaprazlama, ağızdan fazla salya akıtma.
1 yaş; teşhisin en kolay olduğu devredir.
Erken teşhis önemli
Günümüzde beyin hasarı tamamen giderilemese de, iyi planlanmış bir tedavi, kişilerin bağımsız bir hayat sürmelerine yardımcı olabileceğini söyleyen Özek, “Bununla birlikte tedavide erken teşhis, son derece önem taşıyor. Zira geç kalındığında ciddi risklerle karşılaşmak mümkün. Tedavi yaklaşımını ise kişinin durumu belirliyor. Özellikle erken dönemde rehabilitasyon çalışmalarına başlanması çok önemli. Bu noktada zaman kaybetmeden beynin şekil değiştirme (nöroplastisite) özelliğinden yararlanmak gerekiyor. Henüz gelişimi devam eden bebekte beyindeki hasar görmüş hücrelerin görevleri çevresindeki hücrelere öğretilebiliyor. Bunu da sadece erken dönem rehabilitasyonla gerçekleştirmek mümkün olabiliyor. Dolayısıyla serebral palsi için ciddi risk taşıyan 30 haftadan erken doğmuş, erken doğumda beyin kanaması geçirmiş bebeklere rehabilitasyon çalışmalarına bebek daha kuvözde iken başlanabiliyor. Ancak serebral palsini yaşama ihtimali yüksek olan bu bebeklerde kesin tanı için mutlaka MR çekilmesi gerekiyor.” dedi.
İlk üç yıl fizik tedavi gerekiyor
Memet Özek, Hayatın ilk üç yılındaki gelişim çok hızlı olduğu için bu dönemde yapılacak rehabitasyondan da etkili sonuçlar alınabileceğini belirtti.
“Özellikle spastisitesi hafif olan çocuklarda her gün yapılacak düzenli fizik tedaviyle sorun büyük oranda çözülebiliyor. Böylelikle günlük yaşamlarında daha bağımsız hareket etmelerine imkan sağlanabiliyor. Tedavi ile bu çocukların başkalarına bağımlı olmadan hayatlarını sürdürebilmesi ve topluma yararlı birer birey olmalarını sağlamak amaçlanıyor.”