Güncelleme Tarihi:
Süt üretiminden sorumlu olan prolaktin hormonu beyinde yumurtlamayı kontrol eden hormonların salgılanması üzerinde etkiye sahiptir. Bu etki sonucu yüksek prolaktin düzeyi varlığında yumurtalıklarda yeni yumurta hücresi gelişimi olmaz. Yumurtlama olmadığı için gebelik olasılığı da ortadan kalkar. Bebek emmeye devam ettikçe süt üretimi ve dolayısıyla prolaktin üretimi devam eder ve yumurtlama baskılanır. Ancak bu baskılanma bebekte ek gıdalara geçildiğinde yavaş yavaş ortadan kalkar. Bebeğini sadece anne sütü ile besleyen kadınlarda yumurtlamanın geri dönmesi 4-6 ay civarında olur ve bu süre içinde emziren anneler istenmeyen gebeliklerden büyük oranda korunmuş olur. Emzirmenin ilk 3 ay için koruyuculuğu %90'ın üzerindedir. Ancak eğer bu dönem içinde adet kanamaları başlarsa büyük olasılıkla yumurtlama da başlamış demektir ve gebelik riski söz konusudur. Bu nedenle emziren annelerde ilk adet kanamasından ya da kanamanın olmaması durumunda 6. aydan sonra ek korunma önerilir.
Emzirmenin ilk belirgin etkisi rahim kasılmaları üzerindedir. Bebeğin doğumu ile birlikte rahim kasları çok kuvvetli şekilde kasılır ve böylece plasentanın ayrıldığı yerden olan kanama kesilir. Bu olaya uterin involsyon adı verilir. Rahimin yeterli şekilde kasılması oksitosin adı verilen hormonun etkisiyle olur. Doğum sancılarının başlatılması ya da desteklenmesi amacıyla suni sancı amacıyla verilen hormon da oksitosindir. Beyinin hipofiz bölgesinden salınan oksitosinin vücutta iki etkisi vardır. Birincisi rahimin kasılması, ikincisi ise sütün memeden dışarı atılmasını sağlamaktır. Bu doğanın kendini koruma mekanizmalarından birisidir. Bebek emdikçe oluşan uyarı süt yapımını sağlayan prolaktin hormonunun üretimini arttırırken aynı zamanda üretilen sütün meme dışına atılması için yüksek miktarda oksitosin de salgılanır. Salgılanan oksitosin kan dolaşımı ile rahime ulaşarak kasılmasına neden olur ve bu sayede kanama azalır. Doğum sonrası bebeğinizi emzirirken kasıklarınızda adet sancısını andıran ağrılar duymanızın nedeni de bu kasılmalardır. Emziren annelerde kanama ve kan kaybı daha az olacağından uzun dönemde kansızlığa bağlı halsizlik, çarpıntı, çabuk yorulma gibi yakınmalar daha seyrek görülür.
Emzirme ve süt üretiminin kendisi de enerji gerektiren bir olaydır ve günde yaklaşık 500-1000 kalori harcanmasına neden olur. Emzirmeyen bir annenin bu kaloriyi yakması için 1 saatten daha uzun bir süre bisiklete binmesi ya da 2 saat yürümesi gereklidir. Bu nedenle emziren anneler, emzirmeyenlere göre daha fazla kalori harcarlar ve hamilelikte aldıkları kiloları daha kolay verebilirler.
İlk kez 1700'lü yıllarda hiç çocuk sahibi olmayan rahibelerde meme kanserinin daha fazla görüldüğünün saptanması, bu hastalık ile doğum ve emzirme arasında bir ilişki olabileceği fikrinin doğmasına neden olmuştur. Zaman içerisinde yapılan pek çok çalışma bu ilk gözlemin gerçek olduğunu ortaya koymuştur. Emzirme kadının meme kanserin yakalanma riskini azaltmaktadır ancak bu etkinin nasıl ortaya çıktığı bilinmemektedir. İleri sürülen mekanizmalardan birisi emzirme süresince ortaya çıkan düşük östrojen hormonu seviyelerinin bu koruyucu etkideki en önemli faktör olduğudur. Bir başka tez ise meme hücrelerinde süt üretimi sırasında meydana gelen moleküler değişikliklerin bu hücreleri kanser gelişimine karşı daha dirençli hale getirdiğidir.
Anne sütü ile beslenen bebekler, mama ile beslenen bebeklere göre daha sağlıklı olmakta ve enfeksiyonlar başta olmak üzere pek çok hastalığa daha seyrek yakalanmaktadırlar. Bu durum özellikle çalışan annelerin psikolojik durumları üzerinde olumlu etki yaratır ve bebeğinin sağlık sorunları ile daha az mücadele etmek zorunda olan anne kendini işine daha kolay ve verimli şekilde verebilir. Bebeğin sağlıklı olması, daha az sağlık harcaması ve aile bütçesine katkı demektir. Ayrıca araştırmalar emziren annelerin emzirmeyenlere göre psikolojik açıdan daha güçlü ve kendine güvenlerinin daha fazla olduğunu ortaya koymuştur.