Güncelleme Tarihi:
Koca bir eğitim sezonu geçti, tatil ve yaz tüm güzelliğiyle geldi. Yıl boyunca çocuklarının başarı durumlarını merak eden tüm ebeveynler için heyecanla beklenen karne haftasına girdik. Ancak bazen yüz güldüren karneler, bazen de hayal kırıklıkları yaşatabiliyor. Eğer çocuğunuzun notları beklediğinizden ya da arzuladığınızdan düşükse bu duruma üzülebilirsiniz ancak bunun sağlıksız tutumlar şeklinde çocuğunuza yansımasına izin vermemelisiniz!
Karneler aileler tarafından çoğunlukla başarının doğrudan ve kesin bir göstergesi olarak kabul edilir. Hatta bazı durumlarda, oldukça yanlış da olsa, karneden yola çıkan ebeveynler çocuklarının karakterleri ve gelecek potansiyelleri hakkında olumsuz yargılar geliştirip çocuklarına bunu yansıtabilir. Bu çocuklarda yetersizlik hissi, yoğun bir kaygı, çalışmaya yönelik motivasyon kaybı ya da mükemmeliyetçilik gibi -özelde akademik başarıyı, genelde ise çocuğun psikolojik iyilik halini örseleyecek- sorunlara yol açabilir.
Bilmemiz gereken ilk şey, başarının sadece okul performansına indirgenebilecek bir kavramdan ziyade çok yönlü ve geliştirilebilir olduğu gerçeğidir. Başka bir deyişle, ders başarısı düşük çocuklar başka yaşamsal alanlarda oldukça başarılı olabilir. Dahası başarıyı engelleyen unsurlar belirlenip bu engelleri aşmak için doğru yollar izlendiğinde başarı seviyesi de belirgin olarak yükseliş gösterir.
Başarı ile ilgili olarak sık karşılaştığımız hatalı yaklaşımlardan bir diğeri ise başarının kategorik olarak ele alınmasıdır. Bu tutum, çocuklara yönelik ‘başarılı’ ve ‘başarısız’ etiketlemelerini de beraberinde getirip aslında çocukları dar bir alana hapsetmektir. Oysa başarı boyutsal bir kavramdır. Çocuğun bir önceki sınava ya da sınıftaki diğer öğrencilere göre daha düşük not alması onu başarısız kılmaz.
Eğer çocuğunuzun dönem boyunca sarf ettiği çabayı önemsemez ve sadece notlara odaklanırsanız düşük bir not karşısında öfke, kaygı gibi olumsuz duygularla çocuğunuzu yıkıcı bir şekilde eleştirir hatta cezalandırma yoluna gidebilirsiniz. Oysa yapılması gereken notun kendisine değil işaret ettiklerine yani sürece odaklanmaktır. Başarı düzeyi, çocuğun kontrolünde olanlar kadar olmayan pek çok unsurdan da etkilenir. Öğrenme güçlükleri, depresyon, davranım bozuklukları, sınav kaygısı, dikkat süreçleriyle ilgili sorunlar, fiziksel engel ya da rahatsızlıklar, görme ve işitme bozuklukları, çocuğun zeka seviyesinin yaşıtlarına göre düşük olması, çalışma sistemi ve sorumluluk almayla ilgili yetersizlikler, sağlıksız aile atmosferi, önemli yaşamsal değişiklikler bu unsurların başında gelir.
Bazen farkında olarak bazen olmadan, bazen dolaylı bazense direkt yollarla aileler yaşadıkları hayal kırıklığını, endişeyi ya da öfkeyi çocuklarına yıkıcı şekillerde yansıtır. Düşük not getiren çocuğu cezalandırmak, korkutmak, tehdit etmek, diğer çocuklarla veya kardeşleriyle kıyaslamak, ona yalnızca iyi not getirdiği takdirde değerli olabileceğini hissettirecek herhangi bir davranışta bulunmak, yapılan yanlışlar arasındadır. Düşük notlar yüzünden bu gibi tutumlara maruz kalan çocukta depresyon ve kaygı gibi sorunlar tetiklenebilir. Onu daha iyisini başarmak için motive etmek adına sergilediğiniz bu tutumlar tam tersi şekilde çocuğun okuldan soğumasına, devamsızlıklara ve en nihayetinde daha düşük akademik performansa yol açabilir.