Güncelleme Tarihi:
BAHÇESİNDE ENFEKTE BİR SİVRİSİNEK TARAFINDAN ISIRILDI
Dünyanın önde gelen HIV araştırmacılarından biri olarak adlandırılan ve ABD hükümetinin Covid-19 salgınına verdiği tepkinin yüzü olan Anthony Fauci, geçtiğimiz ay hastaneye kaldırıldı. Sebebi ise kariyerini inşa ettiği hastalıklardan çok farklıydı.
Geçen ay 83 yaşındaki Fauci, ilk kez 1930'larda Uganda'da keşfedilen sivrisinek kaynaklı bir patojen olan Batı Nil Virüsü'ne yakalandıktan sonra ateş, titreme ve halsizlik belirtileri göstermeye başladı. Ancak durumu daha da ilginç kılan bir detay var; Fauci virüsü Doğu Afrika'da kapmadı, arka bahçesinde enfekte bir sivrisinek tarafından ısırıldı.
Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), her yıl 2.000 Amerikalının Batı Nil virüsünden hastalandığını, bunun da 1200 yaşamı tehdit eden nörolojik hastalığa ve 120'den fazla ölüme yol açtığını söyledi.
Geçtiğimiz ay Yunanistan'da Batı Nil Virüsü nedeniyle 6 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi. Sağlık Bakanlığı ise Batı Nil Virüsü enfeksiyonunun Türkiye'de bu yıl 6 kişide tespit edildiğini açıklamıştı. Bakanlığın 22 Ağustos'ta X hesabından yaptığı açıklamada, "Ülkemizde 2010 yılından itibaren görülen Batı Nil Virüsü Enfeksiyonu 2024 yılında 6 kişide tespit edilmiştir. Hastalarımızın takip ve tedavilerine devam edilmektedir" ifadelerine yer verilmişti.
Batı Nil ateşi virüsü insandan insana nefes, dokunma, öpme veya cinsel temas yoluyla bulaşmaz. Virüs sivrisineğin vücudunda yaşar ve böcek bir insanı veya hayvanı ısırdığında sivrisinek tükürüğü ile yeni bir canlıya bulaşır.
Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin ÇetinANA TAŞIYICILAR KUŞLAR
Atlanta, Georgia'daki Emory Üniversitesi'nde pediatri profesörü olan ve yirmi yıldır Batı Nil virüsü üzerinde çalışan Kristy Murray, “Herkes risk altında olabilir. Enfekte olmak için tek gereken basit bir sivrisinek ısırığıdır. Şiddetli hastalığa yakalandığını gördüğümüz kişiler çoğunlukla yaşlılar olsa da gençler de virüse yakalanıyor” dedi.
Virüsün onlarca yıldır dolaşımda olduğu Afrika, Orta Doğu, Güney Avrupa ve Rusya'dan ABD'ye nasıl girdiğini kimse tam olarak bilmiyor, ancak araştırmalar virüsün ana taşıyıcılarının kuşlar olduğunu gösteriyor. Sivrisinekler enfekte kuşlarla beslenirken virüsü kapıyor, ardından da insanlara bulaştırıyor.
1999'daki ilk salgından bu yana ABD'de Batı Nil virüsünden kaynaklanan 59.000'den fazla vaka ve 2.900'den fazla ölüm gerçekleşmiş olsa da bazı tahminler gerçek enfeksiyon sayısının üç milyonu aştığını gösteriyor.
Dünyada her yıl milyonlarca insan sivrisineklerin taşıdığı hastalıklara yakalanıyor ve yaklaşık bir milyon insan bu hastalıklar sebebiyle hayatını kaybediyor.
CİDDİ VAKALAR ÖMÜR BOYU SAKATLIĞA NEDEN OLABİLİYOR
Şimdi, iklim değişikliği nedeniyle dünya genelinde Batı Nil salgınlarının daha sık görüleceğine dair endişeler artıyor. Araştırmalar, daha yüksek sıcaklıkların sivrisinek gelişimini, ısırma oranlarını ve bir sivrisinek içinde viral kuluçka dönemini hızlandırabileceğini gösteriyor. Virüsün endemik olduğu İspanya'da, 2020'deki benzeri görülmemiş bir salgının ardından uzun süreli artan dolaşım dönemi yaşandı.
Bu durum özellikle endişe yaratıyor çünkü enfeksiyonlar çoğunlukla asemptomatik seyrederken ve her beş kişiden sadece birinde hafif semptomlar görülürken, ciddi vakalar ömür boyu sakatlığa neden olabiliyor. Yaklaşık her 150 kişiden 1'inde virüs beyni ve merkezi sinir sistemini istila ederek yaşamı tehdit eden iltihaplanmaya ve birçok vakada beyin hasarına neden olabiliyor. 60 yaşın üzerinde, bağışıklık sistemi bir şekilde zayıflamış ya da diyabet veya hipertansiyonu olan kişiler özellikle savunmasızdır.
Murray, “Hipertansiyonla birlikte, beyinde artan basıncın virüsün kan beyin bariyerini daha kolay geçmesine izin verdiğini düşünüyoruz” dedi.
Ağır Batı Nil viral enfeksiyonu vakalarından mustarip hastaları uzun yıllar takip eden Murray, ortaya çıkan iltihabın sonuçta o kadar ciddi beyin atrofisine veya büzülmesine neden olabileceğini söylüyor ki, taramalar genellikle travmatik beyin yaralanmaları geçiren insanlarla benzer hasar modelleri gösteriyor.
AŞI YA DA TEDAVİ YOK! ‘BU İHMAL EDİLMİŞ BİR HASTALIK’
Murray, “Şiddetli hastalığı olanların yaklaşık yüzde 10‘u akut enfeksiyon nedeniyle ölecek ve yaklaşık yüzde 70-80’i uzun vadeli nörolojik sonuçlar yaşayacaktır” dedi ve ekledi:
“Hayatta kalanlar için ise durum her zaman daha iyiye gitmez, genellikle daha da kötüleşir. İnsanlar depresyon, kişilik değişikliği ve bunun gibi şeyler bildiriyor. Yine de bu doğal risklere rağmen, şu anda enfeksiyondan mustarip insanlara yardımcı olabilecek bir aşı ve hatta özel bir tedavi yok. Gerçekten ihmal edilen bir hastalık haline geldi. Sadece bu yıl, yeni Batı Nil teşhisi konmuş hastalar tarafından pek çok kez arandım ve 'Ne yapabiliriz?' diye sordular. Ben de 'Gerçekten hiçbir şey yok' diyorum. Bu sadece destekleyici bakım ve onlara bunu söylemek zorunda kalmak beni çok üzüyor.”
Batı Nil Virüsü enfeksiyonunun kuluçka süresi 3-14 gündür. Hastalık belirtileri olarak ateş, baş ağrısı, halsizlik, kas ağrıları, bulantı, kusma, karın ağrısı ve ishal, cilt döküntüsü, kas titremesi ve kasılmalar, uyku hali, koma görülebilirken nadiren ölüm görülür. Nörolojik hastalık ve ölüm yaşlı hastalarda daha sık görülmektedir.
BATI NİL VİRÜSÜNÜN NEDEN AŞISI YOK?
2004 ve 2016 yılları arasında, ikisi Fransız bir ilaç şirketi tarafından başlatılan ve geri kalanı biyoteknoloji şirketleri, akademik kurumlar veya çeşitli ABD hükümet kuruluşları tarafından finanse edilen farklı insan aşı adayları üzerinde dokuz klinik çalışma gerçekleştirildi. Ancak hepsi genel olarak iyi tolere edilmesine ve bir bağışıklık tepkisi oluşturmasına rağmen, bu denemelerin hiçbiri Faz 3 klinik denemesine ulaşamadı.
Bu, bir aşının ruhsatlandırılmasından önceki son ve en önemli engeldir; bir tedavinin etkili olup olmadığının test edilmesini içerir. ABD Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü tarafından desteklenen bu denemelerin sonuncusu, genellikle müdahalenin güvenli olup olmadığını anlamayı amaçlayan ilk adım olan Faz 1'den öteye geçemedi.
CDC'nin Colorado'daki Vektör Kaynaklı Hastalıklar Bölümü'nde tıbbi görevli olan Carolyn Gould, Batı Nil salgınlarının düzensiz ve öngörülemez doğasının büyük bir engel olduğunu, çünkü bir aşının gerçekten işe yaradığını kanıtlayabilmek için virüsün o anda dolaşımda olması gerektiğini söyledi.
Murray, “Bazı denemeler çok fazla vakanın görülmediği bir durgunluk döneminde başlatıldı. Ancak 2012'de sadece Teksas'ta 2.000'den fazla vakanın görüldüğü bir salgın oldu ve bunların 800'den fazlası ağır vakalardı. Yani birkaç yıl bekleselerdi, ihtiyaç duydukları tüm katılımcılara sahip olabilirlerdi” diye konuştu.
BÜYÜK BİR ULUSLARARASI DENEME YAPILMALI
Uluslararası Bulaşıcı Hastalıklar Derneği Başkanı Paul Tambyah, virüsün neden olduğu ölümler ve nörolojik sakatlıklar göz önüne alındığında, mevcut çözüm bulma yetersizliğini ‘hayal gücü eksikliği’ olarak tanımlıyor.
Tambyah, “Herkes ABD'de büyük bir faz 3 denemesi yapılması gerektiğini düşünüyor ki bu da yılda sadece iki buçuk ay görülen ve bazı yıllar büyük bir salgın görülürken diğer yıllar görülmediği için öngörülemeyen bir hastalık için zor” dedi.
Tambyah bunun yerine, gerekli kanıtları toplamanın daha etkili bir yolu olarak, sadece ABD'de değil, Afrika'nın virüsün endemik olduğu bölgelerinde de yüzlerce farklı deneme alanını içeren büyük bir uluslararası deneme öneriyor.
İLAÇ ADAYI GELİŞTİRDİ AMA İLERLEYEMEDİ
Batı Nil virüsü enfeksiyonunun bir sonucu olarak ciddi hastalık yaşayan insanlar için daha etkili tedaviler bulma ihtiyacı oldukça acil. Murray, virüse karşı yapay olarak üretilen ve monoklonal antikorlar olarak adlandırılan antikorlara dayalı birkaç ilaç adayı geliştirilmiş olsa da bunların kemirgen çalışmalarından öteye geçemediğini ve geliştiricilerin uygun bir klinik deney tasarlama konusunda aşı üreticileriyle aynı zorlu engellerle karşılaştığını söyledi.
Murray, en acil ihtiyacın sadece virüsü temizlemekle kalmayıp, nörolojik komplikasyonların çoğuna neden olan beyindeki şiddetli iltihabı azaltmak için de kullanılabilecek bir ilaç olduğunu düşünüyor. Bazı vakalarda virüsün beynin sinir hücreleri içinde kamp kurduğundan ve bu hücrelere saldırmanın kolay olmadığından şüphelenen Murray, “Kan-beyin bariyerini aşıyor ve beynin içine yerleşiyor, işte iltihaplanma ve hasar burada ortaya çıkıyor. Sorun şu ki, mevcut antivirallerimizin çoğu beyne ulaşamıyor, bu yüzden etkili olmaları gereken alana ulaşamıyorlar” ifadelerine yer verdi.