Güncelleme Tarihi:
Doğum hem anne hem de baba için son derece önemli bir dönemdir. Bebeğin doğması ile birlikte çift hayatlarının her alanında bir değişim yaşamaya başlar.
Hamilelik, doğum ve sorasındaki dönem annede fizyolojik, hormonal, fiziksel ve psikolojik değişikliklere neden olurken, babada da önemli psikolojik değişimlere neden olmaktadır. Bu süreçte, her iki taraf olan bitenin ne kadar doğal olduğunu bilirse, cinsel yaşamın ne zaman normale döneceğini belirleyebilir ve ortaya çıkabilecek sorunlardan da rahatça uzaklaşabilir.
Doğumdan sonra yaşanan çiftlerde görülen cinsel isteksizlik normaldir.
Normal doğum sırasındaki vajinal bölgedeki yırtılma veya epizyotomi kesileri ve sezaryen ile doğum sonrası kesi yerinin iyileşmesinin uzaması ve hassasiyeti doğum sonrası ağrılı cinsel aktiviteye neden olur. Sorunsuz normal vajinal doğum gerçekleştiren annelerde bu sorun daha az görülür.
Doğum sonrasında vücudun iyileşmesi, toparlanması zaman alır. Gebelikte meydana gelen anatomik ve fizyolojik değişikliklerin normale geldiği, vajinal travmanın ve cerrahi kesilerin iyileştiği 6 hafta süren döneme “lohusalık dönemi” denilir. Bu dönemin ilk 3 haftasında cinsel birliktelik tıbben sakıncalıdır. Cinsel ilişkiye 6. haftadan sonra başlanabilir.
Doğum sonrası süt üretimini sağlayan Prolaktin hormonu, overlerden salgılanan östrojen ve androjen hormonlarını baskılar. Azalan bu hormonlar sonucu cinsel istek (libido) azalır. Östrojen hormonunun azalmasına bağlı olarak vajina mukozası incelir, vajinal ıslanma azalır, vajinal kuruluğa neden olur, cinsel birleşme ağrılı ve sancılı (disparoni) olur. Ağrılı cinsel birleşme yaşanmasından korkma sonucu da vajina kaslarının tamamen kasılması sonucu vajinismus görülebilir.
Cinsel birliktelik sırasında memelerden süt gelmesi, her iki taraf için farklı bir deneyim olup libido eksikliğine neden olabilir.
Ayrıca hormonların da katkısıyla yoğunlaşan annelik psikolojisi cinselliğe olan ilgiyi de azaltmaktadır. Annelik kimliği ön plana çıkar ve diğer kimlikleri ve ilişkileri önemsemez hale gelebilir. Annelik duygusu ve emzirmenin verdiği fiziksel ve psikolojik etkiler kadında cinsel ihtiyaçların eksikliğini hissetmemesine neden olabilir. Bu da eşine karşı ilgisinde azalmaya neden olabilir.
Kadının artan sorumluluğu ve kimi zaman hissettiği mükemmeliyetçilik, annede yetersiz kalma hissi ve güven kaybına neden olur. Zamanının çoğunu bebeği ile geçiren annenin bebeğin ihtiyaçları dışında başka şeylere olan ilgisi azalır. Uykusuzluk ve kendine zaman ayıramama sonuçta fiziksel ve zihinsel olarak kendini yorgun ve bakımsız hissetmesine neden olur.
Hamilelik ve doğum sonrası fiziksel görünümdeki değişiklik, vücut imajından memnuniyetsizlik, kendini çekici bulmama kadında bir güven kaybına neden olabilir.
Doğumla birlikte annede görülen bu değişimler erkek üzerinde de etkilerini gösterir.
Bebeğin ihtiyaçlarını karşılamakta her iki tarafı da bekleyen yeni görevler, yorgunluğa ve boş vakit kalmamasına neden olabilir. Uykusuz geceler ve bebeğin bakımı nedeniyle çiftlerin ilgisi bebek üzerinde yoğunlaşır. Çiftler birbirlerinden yeterli ilgiyi göremeyince karşılıklı cinsel isteksizlik oluşur. Erkekte de artan sorumluluk ile baba olma kimliği ön plana çıkar. Uykusuzluk ve yorgunluk erkek için de kaçınılmaz olur. Eşinin eskisi kadar bakımlı olmayan ve daha kaygılı hali, kendisine olan cinsel ilgisinin azalması erkekte de cinsel isteksizlik oluşturabilir.
Kadının annelik konusunda mükemmeliyetçi ve yoğun kaygısı ilişkilerde anneyi merkeze oturtur. Çünkü anne bu psikolojik durumda kalırsa bu durumun yaratacağı stres öncelikle babaya yansıyacak, babanın bebekle ilgilenmesi anne tarafından yetersizlik ve beceriksizlikle nitelendirilebilecektir. Bu durumda baba kendini anne-bebek ikilisinin dışında tutup soyutlayacaktır. Bu yaklaşım da, anne tarafından babanın ilgisizlikle suçlanmasına ve sonuçta anne-baba arasındaki ilişkinin soğumasına neden olacaktır. Bu durum da erkekte erken boşalma ve sertleşme sorunlarının ortaya çıkmasına zemin oluşturacaktır.
Bu dönemdeki önemli sorunlardan biri de eşlerin birbirlerini yanlış anlamaları ve ciddi çatışmaya neden olan cinsel istek düzeylerindeki belirgin farklılıktır.
Hem yeni dönemin sorunlarının hem başka konuların eşler arasında açıkca konuşulması gereklidir. Eşler birbirlerine karşı açık, dürüst, sevgi dolu, sabırlı ve destekleyici olmaları, bu geçici dönemin daha rahat geçirilmesini sağlar.
İyi anne ve iyi baba kendilerine vakit ayırabilen ve kendilerine ve karşısındakine saygı duyabilendir. Anne, babaya bebekle vakit geçirmesi için fırsat vermeli, bebeğin bakımında aktif rol almasını sağlamalıdır. Eşi tarafından desteklendiğini düşünen annenin, eşine karşı olan ilgisini canlı tutması ve ilişkilerin normale dönmesi daha kolaydır. Bu arada anne de kendine vakit ayırabilir.
Cinsel hayat evlilik kurumunu besleyen, ebeveynleri enerjik hale getiren önemli bir faktördür. Bu faktörü canlı tutmak eşlerin bu geçici sıkıntılı dönemi rahat geçirmesini sağlar. Bu dönemde çiftler sevgilerini cinsel ilişki dışında ifade etmeye çalışmalıdırlar ve karşılıklı sevgilerini canlı tutmalıdırlar. Bu iki taraf için de kendine güven duygusunun canlı kalmasını sağlayacaktır. Normal bir cinsel hayata dönmek için endişeye ve paniğe yer vermeden sabırlı olmak ve sevgi ve ilgiyi canlı tutmak daha güzel sonuçlar verecektir.
Hormonlar normale dönene kadar vajinal atrofi ve kuruluğun etkilerini azaltmak için doktorunuzun vereceği vajinal kullanımlı östrojen kremleri veya kayganlaştırıcı jeller kullanmak vajinal ağrıyı ve hassasiyeti azaltabilir. Kegel egzersizleri pelvis kaslarını kuvvetlendireceği için doğum travmasının etkilerinin ortadan kalkmasını hızlandırabilir.
Doğumdan sonra 3 ay geçmesine rağmen cinsel hayat normal hale gelmemiş ise tıbbi destek almak için jinekolog, ürolog ve gerekirse psikiyatrise başvurmak gerekir.
Önemli olan, bu dönemde gelişen değişimlerin normal ve geçici olduğunu bilmek ve buna göre anlayış ve sabırla karşı tarafa destek olmaktır. Bunları bilen kadın da kendindeki değişimleri iyi gözlemleyebilir ve yersiz düşüncelere kapılmaz. Kendine vakit ayırır ve eşine olan ilgisini canlı tutar.
Prof. Dr. Sinan EKİCİ
Üroloji ve Ürolojik Onkoloji Uzmanı