Güncelleme Tarihi:
Doğum sonrası dönemde kadınlarda gözlenen duygularda dalgalanma karamsarlık, mutsuzluk hissi, dikkat-konsantrasyon bozukluğu, hayattan zevk almama, çocuğa bakamayacağı, ona zarar vereceği korkuları, ölüm düşünceleri, uykusuzluk, aşırı yeme veya iştah kaybı, sosyal olarak içe kapanma, cinsel istekte azalma gibi belirtilerden, gerçekle gerçek olmayan durumların birbirine karıştırılabildiği tablolara kadar geniş bir yelpazede ruhsal belirtiler gözlenebilmektedir. Doğum sonrası depresyon 100 kadından 10-15′inde gözlenebilir. Psikiyatri Uzmanı Dr. Hakan Erkaya, kadınların neden doğum sonrasında depresyon yaşadığını anlattı.
Hamilelik dönemi ve doğum sonrasında kadın bedeninde fizyolojik olarak ciddi değişimler yaşanmaktadır. Östrojen ve progesteron hormonlarındaki dalgalanma, gebelikteki fizyolojik değşimlere bağlı tiroid hormonlarındaki değişimler depresyona zemin hazırlayabilmektedir. Ayrıca gebelik dönemindeki kilo artışı ve vücut şeklindeki değişiklikler kadının bedeni ile ilgili algısını bozabilmektedir. Bu durum, kendini çirkinleşmiş veya aldığı kiloları veremeyecekmiş gibi bir duyguya kapılmasına neden olabilmektedir.
Çocuğun planlanıp planlanmamış olduğu, istenen bir bebek olup olmadığı da doğum sonrası dönemdeki ruhsal süreçleri derinden etkilemektedir. Eş ile ilişki sorunları, doğum sonrası çocuğa bakımdaki güçlükler, çocuk nedeni ile başlayan uyku bozuklukları da depresyona zemin hazırlamaktadır. Gebelik öncesi dönemlerde depresyon geçiren kişilerde veya gebelik esnasında depresyonu olanlarda ve birinci derece akrabalarında depresyon öyküsü olanlarda hastalanma riski daha yüksektir.
Doğum sonrası depresyon veya diğer depresyon türleri kalıcı rahatsızlıklar değildir. Uygun şekilde tedavi edildiğinde ve sürmesine neden olacak fizyolojik ve psikososyal faktörler giderildiğinde tam şifa ile sonuçlanabilen bir hastalıktır. Tedavi edilmediğinde ise intiharla sonuçlanabilecek kadar da ağır bir hastalıktır. Yani ihmal edilmemesi gereken, hasta kendisi farketmese bile hasta yakınlarının uyanık olması gereken bir hastalıktır. Tedavi süresi hastaya ve şartlara göre değişken olmakla birlikte ortalama 6 aylık bir tedavi planını gerektirir.
Depresyona giren bir kadının çocuğuna bakmayı bırakın kendine bakması bile güç olmaya başlar. Hayatttan zevk almamaya başlamış, değersizlik ve çaresizlik duyguları yaşayan, kendini çok bitkin ve halsiz hisseden, dönem dönem "ölsem kurtulsam" düşüncelerini aklının bir köşesinde barındıran bir insanın çocuğa sağlıklı bakabilmesi ihtimal dahilinde midir? Doğum sonrası depresyon yaşayan insanların mutlaka çok yakından desteklenmesi şarttır. Doğum sonrası depresyon yaşayan kadınlar, bebeklerine karşı duygularında bir donuklaşma yaşayabiliyorlar. Birçoğu altından kalkamayacağı büyük bir sorumluluk aldığı düşüncesi ile sıkıntıya girebiliyor. "Bebeğime zarar verir miyim" korkularını yaşamaya başlayabiliyorlar ve daha ileri aşamalarda bebeğe karşı bir yabancılaşma hatta inkar da oluşabiliyor.
Daha gebe kalmadan önce ya da gebelik esnasında anne adayının hayatında depresyona zemin hazırlayabilecek psikososyal faktörlerin önceden belirlenmesi ve bunlara müdahale edilmesi önemlidir. Doğum sonrasında annenin depresyona girmesine zemin hazırlayacak ve olayın şiddetini artıracak ilişki sorunları, maddi sorunlar, ailede yaşanılan güçlükler, iş veya okul hayatındaki stres faktörleri ortadan kaldırılmalıdır. Anne adayları doğum sonrasında yaşanabilecek ruhsal güçlükler ve doğum sonrası depresyon ile ilgili önceden bilgilenmeli, karşılaşabileceği durumlara hazırlıklı olmalıdır. Doğum sonrasında çocuğun bakımı ile ilgili güçlükler olabileceği öngörülerek, yardım edecek destekleyici kişiler önceden ayarlanmalıdır.
Doğum sonrası dönemde depresyona giren kadınlar kendilerini yetersiz ve suçlu hissedebiliyorlar. Evi ve çocuğu ihmal ediyormuş gibi duygulara kapılabiliyorlar. Bu dönemde ne hissettiklerini açıkça konuşmanın ciddi faydası var.