Güncelleme Tarihi:
Diyabetin, vücuttaki insülin hormonunun eksik olması veya etkin olamaması durumunda ortaya çıkan, kronik ve ilerleyen bir hastalık olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Safiye Arık, yüksek kan şekerinin diyabetin habercisi olabileceği konusunda açıklamalarda bulundu.
Hipergliseminin başlangıç sürecinde düzenli ve sağlıklı beslenmeye yönelik diyetin, düzenli spor yapmanın, fazla kilolardan kurtulmanın ve yaşam tarzında yapılacak bu tip değişikliklerin kan şekerini düşürmek açısından önemli olduğunu vurgulayan Arık, “Pankreas tarafından salgılanan insülin hormonu, yemeklerle aldığımız besinlerde bulunan şekerin, hücre içine girmesinde ve enerji olarak kullanılmasında anahtar görevi görmektedir. İnsülin hormonunun eksik olması veya etkin olmaması sonucunda hücre içine giremeyen şeker, kanda yükselmeye başlar. Bu tabloya hiperglisemi adı verilir” diye konuştu.
Hiperglisemi konusunda bilgi veren Arık sözlerine şöyle devam etti: “Normalde açlık kan şekeri düzeyi 70-110 mg/dl. arasındadır, tokluk kan şekeri ise 140 mg/dl.’yi geçmemelidir. Kan şekerinin normal sınırların üzerinde bulunmasına hiperglisemi adı verilir. Hiperglisemi diyabetin komplikasyonlarından biridir ve oldukça sık karşılaşılan bir sorundur. Ancak yüksek kan şekeri tablosu her zaman direkt diyabet demek değildir”.
Şeker hastalığı riskinde bulunanlar düzenli olarak şeker ölçümü yapabilirler
Hipergliseminin risk faktörleri ve belirtilerine vurgu yapan Safiye Arık, “Şeker hastalarının yaklaşık yarısı, şeker hastası olduğunun farkına varmadan yaşamaktadırlar. Yani çok büyük bir belirti hissetmemektedirler. Hiperglisemi yani yüksek kan şekeri vücutta uzun süre yavaş yavaş ilerleyip belirti vermeyebilir. Ancak kısa sürede aşırı bir şekilde yükseldiyse şuur bozukluğu veya bilinç kaybı ilk belirtiler olabilir. Şeker hastalığı açısından riski kişilerin hiçbir belirti hissetmeseler bile düzenli olarak şeker ölçümü yaptırmalarını mutlaka öneriyoruz. Hiperglisemi riskini arttıran faktörleri ise obezite, ailede şeker hastalığı öyküsü, hipertansiyon, yüksek kolesterol, polikistik over sendromu (PKOS), hareketsiz yaşam tarzı olarak sayabiliriz. Hipergliseminin başlıca belirtileri ise; aşırı susamak ve çok su içmek, sık idrara çıkmak, gece idrara çıkmak, ağız kuruluğu, her zamankinden fazla acıkmak, yemek yeme düzeni bozulmasa da kilo kaybı, halsizlik, yorgunluk, konsantrasyon güçlüğü, görme bulanıklığı, yaralarda geç iyileşme, ciltte kuruluk, sıkça görülen enfeksiyon olarak sayılabilir. Bu belirtilerin hepsi görülmese bile birkaç tanesinin görülmesi durumunda mutlaka uzman bir hekime başvurmak gerekir. Hiperglisemi risk faktörleri taşıyanların yanında, diyabet hastası olanlarda, insülin kullananların dozlarını atlamaları veya yetersiz insülin kullanımı durumlarında, herhangi bir enfeksiyon sorunu yaşayanlarda, pankreas kanseri hastalarında, vücutta gereğinden fazla demir birikimi yaşayanlarda, cushing sendromu hastalarında, hipertiroidi hastalarında, böbrek üstü bezlerinde oluşan feokromositoma tümörü hastalarında da görülebilir” şeklinde konuştu.
Kan şekerinin uzun süre yüksek olması çeşitli sağlık sorunlarına neden olabilir
Uzun bir süre kan şekerinin yüksek olması, damarları ve sinirleri tahrip edebileceğinin altını çizen Arık, “Tahribat hangi organda ise ona ait sorunlar görülür. Ayrıca yüksek kan şekeri koması, kalp krizi, inme, böbrek yetmezliği, sinir hücrelerinde hasar, görme problemleri, iyileşmeyen yaralar, enfeksiyonlar, riskli gebelik gibi sağlık sorunları da oluşturabilir. Hipergliseminin diyabete dönmesi durumunda kronik komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Kardiyovasküler komplikasyonlar, birçok ülkede kardiovasküler hastalık ya da dolaşım sistemi hastalığı diyabetli kişiler arasında en başta gelen ölüm sebebidir. Diyabetli kişilerde kalp hastalığı ya da inme riski 2-5 kat daha fazladır. Bacaklardaki damarlar da etkilenir ve bu nöropatiyle beraber amputasyona yol açabilir. Retinopati (Gözlerin hasar görmesi), yetişkinlerdeki körlük ve görme bozukluğunun önde gelen sebebidir. 15 yıl boyunca diyabetik olan, şekeri kontrolsüz kişilerin yüzde 2'si kör olurken, yüzde 10'unda ağır görme bozukluğu gelişir. Nefropati (Böbreklerin hasar görmesi), diyabetli kişiler için büyük bir tehdittir. Kontrolsüz tip 1 diyabetli kişilerin yüzde 40'ında 50 yaşına geldiklerinde diyaliz veya böbrek nakli gerektirebilecek, ağır böbrek hastalığı gelişebilir. Nöropati (Sinirlerin hasar görmesi), diyabetli kişilerin en az yarısını etkiler. Diyabetik sinir hastalığı, bacaklarda ve ayaklarda duyu kaybına yol açabilir ve bu da ayak yarası ve bacak kesilmesi ile (amputasyon) sonuçlanabilir. Bacak amputasyonlarında kaza dışı nedenlerin başında maalesef diyabet gelmektedir. Diyabetik sinir hastalığı ayrıca iktidarsızlığa da yol açabilir” dedi.
Fazla kilolar verilmelidir, düzenli olarak spor ve egzersiz yapılmalı
Hiperglisemi tedavisinde erken teşhisin her hastalıkta olduğu gibi burada da büyük önem taşıdığını söyleyen Uzm. Dr. Arık, “Erken dönemde, diyabete dönüşmeden fark edilen hiperglisemi de, altta yatan neden varsa öncelikle o tedavi edilmelidir. Fazla kilolar verilmelidir. Düzenli olarak spor ve egzersiz yapılmalı, günlük yürüyüşler ihmal edilmemelidir. Diyetisyen kontrolünde düzenli ve sağlıklı besleme düzenine geçilmelidir. Eğer hiperglisemi diyabete döndüyse, bu saydığımız önlemlere ek olarak hastanın durumuna uygun ilaç tedavisine başlanır” diye konuştu.