Güncelleme Tarihi:
Bu aslında tüm ambalajlı gıdalar için geçerli. Çünkü tadının bozulmasını engellemek, raf ömrünü uzatmak, uluslararası nakliyata uygun hale getirmek için yapılan bir genetik değişiklik (GDO) söz konusu” diye konuştu.
Şeker hastalığının bir kere geldi mi gitmeyen bir hastalık olarak bilindiğine dikkat çeken Alper Çelik, “Oysa ameliyatla yani metabolik cerrahi ile mümkün. Tabii bu tüm hastalar için geçerli değil. Erişkin Tip 2 diyabet hastaları ameliyat için uygun. Yani bedeni insülin üreten ama ürettiği insülini kullanamayanlar bu grupta değerlendiriliyor” açıklamasında bulundu.
İnce bağırsağın sindirimdeki önemine de işaret eden Çelik, “Şekerimizi düşüren hormon, ince bağırsaklarımızın son kısmı tarafından kontrol edilir. Besin ince bağırsağın son kısmına vücudumuz insülin üretmeye başlıyor. İkincisi de beyne “artık doydun” sinyalleri gidiyor. Bakkaldan aldığınız ekmek bağırsağın son kısmına ulaşmıyor. Çünkü GDO’lu olduğundan bağırsağın ortasında sindirimi bitiyor. Son kısma posa kalıyor beyne uyarı gitmiyor. Sürekli açlık hissediliyor ve doyulmuyor. İşte bu operasyonla o bağırsağın son kısmını oradan çıkarılıp başa koyuluyor. O operasyondan sonra insülininizi kullanmaya başlıyorsunuz. Acıkmıyorsunuz. Bir tabak yemek yediğinizde doyuyorsunuz. En önemlisi, artık iç organlarınızın çevresinde yağ birikmiyor, göbek eriyip gidiyor” dedi.
Mideyi küçültme ameliyatının çözüm olmadığını belirten Çelik, “Şu an cerrahi camiada bir mide küçültme furyası yaşanıyor. Ama o insanların çoğu 5 yıl sonra düzeltme ameliyatı arayışına girecek” diye konuştu. İnsülin direncinin şu an en büyük halk sağlığı sorunu olduğuna dikkat çekiyor.