Güncelleme Tarihi:
Uzman Psikolog Aycan Bulut, Dünya Engelliler Günü dolayısıyla engelli bireylerin yaşadıkları zorluklar ve psikolojik sorunlar hakkında bilgiler veriyor.
Engelli olmak; bir insanın kişisel veya sosyal hayatında kendi başına yapması gereken eylemleri yapamaması olarak tanımlanır. Bu durum hastanın bedensel ya da ruhsal yeteneklerinin doğuştan veya sonradan meydana gelen hastalık, kaza gibi durumları yaşaması sonucu gelişebilir. Engelli bireyin fiziksel veya zihinsel işlevselliklerindeki bozukluk hareket yeteneğini ve davranışlarını da etkilendiğinden toplumun diğer kesimi tarafından dışlanabilirler.
Her türlü ayrımcılığın temelinde farklı olanı yadırgamak yatar. Bir insan alışılmamış özellikleri olan bir kişiyle karşılaştığında bilinçli ya da bilinçsiz olarak tepki verir ve bu duruma adapte olmakta zorlanır. Toplumdaki bu olumsuz bakış açısı ne yazık ki engelli bireyi yaşadığı çevrede farklı kılar. Engelli birey de sürekli bu şekilde bir geri bildirim aldığında kendini toplumdan uzaklaştırmaya başlar. Oysaki engelli insanların da sağlıklı insanlar gibi yaşama şansları ve hakları vardır.
Engelli bireyler hayatlarını normal insanların yaşadığı gibi yaşamakta güçlük çekerler. Çünkü toplumsal destek sistemi engelli yaşamını kolaylaştıracak kadar yeterli değildir. Bu durum da engellinin başka birinin yardımına muhtaç bir kişiye dönüşmesine yol açar. Bu nedenle engelli kişi özgüven kaybı, mutsuzluk, öfke, korku, hayal kırıklığı, utanç ve içe kapanma gibi duygulara kapılarak sosyalleşmeyi reddeder. Hatta aile içi ilişkilerinde de sorunlar yaşayabilir ve iletişim kurmakta zorluk çekebilir. Böyle bir durumda aileye büyük sorumluluklar düşer. Diğer aile bireyleri bu durumdan olumsuz etkilense bile sabırlı olunmalı ve bulunulan duruma uyum sağlamak için karşılıklı zaman tanınmalıdır.
Engelli bir çocuğa sahip olmak da ebeveynler için oldukça zor bir durumdur. İleride karşılaşılabilecek sorunların üstesinden gelebilmek için ailenin çocuğu olduğu gibi kabul etmesi gerekir. Çocuğun mevcut engeli ne kadar kabullenilirse verdiği tüm tepkilerin üstesinden gelmek de o kadar kolay olur. Ayrıca anne-babanın aşırı korumacı davranarak çocuğu sıkmaması, sosyal ve fiziksel ortamlardan çocuğu uzaklaştırmamaları gerekir. Beklentiler çocuğun engeli ve özelliklerine göre ayarlanmalıdır.
Kardeşler arası ilişkiler de önemli konulardan biridir. Engelli bir çocuk ve kardeşleri arasında sevgi, şefkat, paylaşım olabileceği gibi öfke ve utanç gibi duygular da yoğun olarak yaşanabilir. Böyle bir durumda anne-babanın çocuklarına doğru rol model olmaları gerekir. Çünkü ebeveynlerin tutum ve davranışları kardeşler arasındaki iletişimi belirler.
Engelli kişilerin algısında ve davranışlarında toplumla kurdukları ilişkinin de etkileri görülür. Engellinin sahip olduğu psikolojik değerleri doğru analiz edebilmek için tüm çevresel ve ailesel faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Doğuştan engelli, sonradan engelli, kısmen ya da tam engelli ve engelinin hafif derecede olmasına rağmen ihtiyaçlarını karşılamak için başkasına muhtaç olan kişilerin ruh dünyasındaki yansımalar farklılık gösterebilir.
Engelli olmayanlar engelli bir kişiye genellikle acıyarak bakabilir. Hatta birçok kişi engellileri görmezden gelerek yokmuş gibi davranmayı tercih edebilir. Acıma duygusu genel anlamda iyi niyetli bir his olsa da engelli bireyde ruhsal açıdan sorunlar yaratabilir. Aynı durum dışlamak, küçümsemek, azarlamak ve dalga geçmek için de geçerlidir. Bu tutumlar yerine engelli bireyin yaşamını zorlaştıran sorunlar en aza indirilmeye çalışılmalı, hoşgörülü olunmalı, sevgi ve saygı gösterilmelidir.
Diğer insanlara nasıl davranılıyorsa engelli bireylere de öyle davranılmalıdır. Çünkü engelliler bedensel veya zihinsel bakımdan farklı ihtiyaçları olan insanlardır. Aşırı ya da daha az ilgi göstermek engelli kişileri negatif yönde etkileyebilir. Unutulmamalıdır ki engelleri aşmak öncelikle zihinde başlar.