Güncelleme Tarihi:
Yeni Yüzyıl Üniversitesi, cinsel suçlarla ilgili duyarlılığı artırmak için bir çalışmaya imza atıyor. Akademisyenler, hukukçular ve kadın platformu üyeleri tüm toplumu ilgilendiren utanç konusunu, 'cinsel suç'u tartışıyor. Uzmanlar, "Cinsel suçlara ilişkin düzenlemeler yeterli mi, cezalar caydırıcı mı, mağdurlara yaklaşım nasıl olmalı, cinsel saldırı veya taciz bir çocuğun ruhunda nasıl izler bırakır?" gibi soruların yanıtlarını arıyor. Cinsel suçlarda özellikle delillerin doğru değerlendirilmesi ve doğru raporlandırılması üzerine çalışmalar yapan adli bilimler profesörü Ersi Abacı Kalfaoğlu, Türkiye'de kadın ve çocuklara yönelik cinsel suçlarla ilgili kanunların yetersiz olduğunu söylüyor. "Şu anda tabi ki kanunlar yetersiz, ancak son çalışmalar gösteriyor ki toplumdaki duyarlılık giderek artıyor. Mecliste çalışmaları süren tasarı ve taslaklar var, konuya daha kapsamlı bir yaklaşım olacak diye düşünüyorum. Bilinç düzeyi var, esas önemli olan kapsamlı bir koordinasyondur. Biz de bu koordinasyonun bir parçası olmayı hedefliyoruz.
" CİNSEL SUÇLAR CEZA KANUNUNUN KARA NOKTALARI
Türkiye'de çocuklara yönelik cinsel istismar suçunun cezası 6 yıldan başlıyor ve müebbet hapse kadar çıkabiliyor. Son günlerde Siirt ve Urfa'da yaşanan olayları değerlendiren İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Oral'a göre, cinsel suçlar, özellikle de çocuklara yönelik cinsel suçlar ceza kanununun kara noktaları.
ÇOCUĞUN İYİ TANIDIĞI BİRİ TARAFINDAN YAPILIYOR
"Ceza kanununun iyi çerçevelendirilmiş olması sebebiyle özellikle pedofili konusu son zamanlarda daha fazla ifade edilir oldu. Konu artık daha ciddi şekilde ele alınıyor ve daha fazla mahkumiyet çıkıyor. Ayrıca polis bu konuda daha dikkatli çalışıyor, aileler de daha bilinçliler. En iyi istatistiklerin tutulduğu ülkelerde bile cinsel suçların görülme oranını söylemek imkansızdır. Çünkü kriminolojide kara noktaların en çok olduğu alan cinsel suçlardır, çocuklara yönelik cinsel suçlar ise kültürel ve toplumsal yapıya göre değişiklik gösteriyor. Bazı kültürlerde tecavüz de karanlık noktadır ve kimseye söylenmez. Ama çocuğun cinsel istismarına yönelik vakaların çok büyük bir kısmı karanlıkta kalıyor. Özellikle de aile içinde olanlar.
" BU TÜR HABERLERİ ÇOCUKLARIN DA OKUDUĞU UNUTULMAMALI
Prof. Dr. Gökhan Oral, çocuklara yönelik cinsel suçlarla ilgili olayların medyada veriliş şekline vurgu yapıyor. "Zaten oldukça trajik olan bu olayların medyada yer alış biçimini de trajik buluyorum. Çünkü bu haberler herkesin okuması için yapılabilecek haberler değil, bunları çocuklar da okuyor. Yani konunun tirajik veya ahlaki boyutunu ele almak farklı bir nokta ama işin kriminolojik boyutuna gelince, o haberlerin veriliş biçiminden rahatsız olduğumu söylemeliyim. Toplumda infial uyandırma var, zaten böyle bir şeyin hangi kültürde olursa olsun infial uyandırmaması mümkün değil. Ama bu infiali doğru yere sevk etmek lazım, yani herkesin kendi etrafına, kendi çocuğuna, kendi yakınına daha iyi göz atıp, bunu bilincini artırmak için kullanması lazım. Yoksa konuşuruz, kapatırız, sonra seri katilleri konuşuruz, seri katiller biter, trafik kazalarını, trafik canavarlarını konuşuruz. O biter, başka bir şey konuşuruz, yani buradan gereken dersi çıkartmak çok önemli, gereken ders de şudur: Çocuğa yönelik cinsel saldırı her kültürde, her toplumda, her yaşta, her eğitim düzeyinde ve en iyi korunmuş ailelerde bile mümkündür.
" ÇOCUK RUHUNDA ONARILMAZ HASAR BIRAKIYOR
Prof. Oral, çocuklarda geri dönüşümsüz ruhsal hasarlara neden olan cinsel istismar ve tecavüzü, 'En lanetli suç' olarak nitelendiriyor. "Bu tür saldırılar ne yazık ki daha fazla sıklıkta çocuğun çok tanıdığı birisi tarafından gerçekleştiriliyor. Böyle bir olay ruhsal anlamda çocukta geri dönüşümsüz hasarlar oluşturuyor, telafisi çok güç hasarlar. Belki en büyük suç cinayettir ama çocuğa verdiği hasar bakımından en lanetli suç da budur. 'Bu konuda biz ne kadar uyanık ve bilinçliyiz?' Kendimize bunu sormalıyız, "13 yaşındaki çocuk şunu yapmış, 3 yaşındaki çocuğa bu yapılmış' diye tartışmalar zaten yapılıyor ama ben, bilinç düzeyine vurgu yapıyorum ve çocuk hakları bilincinde artış olmasını ümit ediyorum. Devlete de çok önemli görevler düşüyor, devletin bu konuda bir politikası var ama siyasi iradenin sürdürülebilir ve sabit bir duyarlılıkla, çocuklara sahip çıkmak için, çocuk politikası oluşturması çok önemli.
ANNE-BABALAR NEYE DİKKAT ETMELİ?
Çocuklara yönelik cinsel eğilimi olanların, bu işi çok ustaca yapan ve çocuklar tarafından da çok sevilen kişiler olduğunu belirten Prof. Dr. Gökhan Oral, bu durumun aileler açısından yanıltıcı olabileceğine dikkat çekiyor ve "Çocukların çok sevdiği kişi, en doğru kişidir" gibi bir algılamanın zaman zaman uygun olmayabileceğinin altını çiziyor. "Ailelerin, bu tür davranışlarda bulunan kişilerle ilgili daha fazla bilgi sahibi olmaları ve daha uyanık davranmaları önem taşıyor. 'Ufak tefek cinsel yaklaşmalar olmuş, bundan ne çıkar?' türünden garip yorumlara varmamaları gerekiyor. Sadece kendi çocuklarını değil, aynı zamanda o civardaki bütün çocukları koruduklarını unutmasınlar ve başka çocukların da başına aynı şeyler gelmesin diye, böyle bir durumda mutlaka adli anlamda yapmaları gerekeni yapsınlar. Aileler, çocuklarını gönderdikleri kamplar, kurslar, okullar gibi çocukların toplu halde bulundukları yerlerdeki ekiplerle daha bilinçli şekilde işbirliği içinde olsunlar. Bu servis şoförü olur, öğretmen olur veya kamp görevlisi olur. Bu tür kişilerle kim sorumluysa onlarla işbirliğini çok daha dikkatli şekilde sürdürsünler.
" TÜRKİYE'DE İLK KEZ 'CİNSEL SUÇ KRİZ MERKEZİ'
Cinsel suçlar konusunda Türkiye'nin en önemli eksikliklerinden birinin cinsel suçlar kriz merkezleri olduğunu belirten Yeni Yüzyıl Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi'nden Prof. Dr. Ersi Abacı Kalfaoğlu, Türkiye'de ilk defa 'Cinsel Suç Kriz Merkezi' açılacağını söylüyor. "Cinsel suç kriz merkezi oluşturmak ve koordinasyonunu sağlamak için yola çıktık. Çalışmalar sürüyor, bu merkezleri üniversitemizin bünyesindeki hastanelerde açacağız." Prof. Kalfaoğlu, bu merkezlerin neden gerekli ve önemli olduğunu ise şöyle anlatıyor: "Bazen kişiler birçok nedenden dolayı uğradıkları cinsel istismarı saklamak durumunda kalırlar. Eğer bir mağdur, adli makamlara başvurabiliyorsa, poliste ifadesi alınır ve muayenesi yapılır. Bu muayenenin bir amacı mağdura tıbbi anlamda yardımcı olmak, bir amacı da mağdur üzerinden delillere giderek faile ulaşmaktır. Ülkemizde bu noktada bir aksaklık söz konusudur. Tabii ki insanlar muayeneye götürülüyor, muayene ediliyor. Bu işi de genellikle uzman jinekologlar yapıyor.
CİNSEL SUÇLARLA UĞRAŞAN ADLİ HEMŞİRELER GELİYOR
Ancak teknoloji sürekli gelişiyor, deliller üzerinden faile ulaşma bilgileri sürekli yenileniyor. Bu nedenle konusunda uzman dahi olsa hekimlerin, şu anda bizim ihtiyacımızın ne olduğunu bilmeleri mümkün olamıyor. Bu nedenle çeşiti şekillerde bizim delilerimiz kayboluyor. Eğer bir ekip çalışması gerçekleştirebilirsek, muayeneyi yapan hekim, yardımcı personel ile desteklenirse, mesela yanında bir adli hemşire bulunursa bu son derece yararlı olur. Böyle hemşireler hekime destek verirlerse, hem delil kaybı olmaz hem de mağdur tekrar tekrar muayene olmak zorunda kalmaz. Çünkü bu durum sık karşılaşılan bir sorundur. Eğer yeterli delil toplanmazsa veya doğru muayene yapılmazsa mağdur tekrar muayeneye çağrılıyor. Taktir edersiniz ki bu çok travmatik bir prosedürdür. Bu nedenle amacımız; tek muayene ile mağdurun rehabilitasyonunu yapmak ve muayeneden elde edilecek materyali delil haline getirip, inceleyerek faile ulaşmak üzere rapor düzenlenmesini sağlamaktır.
" DELİLLERİN YOK OLMAMASI İÇİN...
Özetle, cinsel suç kriz merkezleriyle delilleri toplayacak hekim ve hemşirelerin uzmanlaşması, cinsel suçların bir an önce sonuca ulaşması ve sürecin uzamaması hedefleniyor. "Bu durum zaten bizim hukuksal ve sosyal sorunumuzdur, bu konuyla ilgili problem yaşadığımızı çok iyi biliyoruz. İşte bu nedenle biz bu yola çıkmış bulunuyoruz. Biz uzmanları uzmanlaştırmayacağız, böyle bir durum yok, çünkü jinekologlar zaten uzmandır. Ancak biz, alanımızla ilgili olarak onları bilgilendireceğiz ki onlar kendi meslekleri dahilinde bizim için yararlı ve gerekli olan materyalleri en doğru şekilde toplayabilsinler.
" SİSTEM RAHATLAYACAK, DAVALAR UZAMAYACAK
Prof. Dr. Ersi Abacı Kalfaoğlu, Cinsel Suç Kriz Merkezlerinin, Adli Tıp Kurumu'nun yükünü de hafifleteceğini, ancak bunun için merkezlerin yaygınlaştırılması gerektiğini söylüyor. "Bu, büyük ölçüde Adli Tıp Kurumu'nun işini de hafifletecek bir mekanizmadır. Ancak bu mekanizmanın sadece Yeni Yüzyıl Üniversitesi'nde kurulması kesinlikle çözüm değildir. Bunun çok yaygınlaştırılması ve bütün devlet hastanelerinde var olması gerekiyor. Biz bu sempozyumda bunu da tartışıyoruz. Yani cinsel suç kriz merkezi, Türkiye'de öncü olacak ve ülkemizde tüm devlet ve özel hastanelere yayılacak, hedefimiz budur."