Güncelleme Tarihi:
Sanırım hepimiz öğrenci olduk. Zaman zaman pek çok sınavda zayıf aldığımız, hatta hayatımızın belli dönemlerinde dersler konusunda çok başarılı olamadığımız zamanlar olmuştur.
Hemen herkesin sınıfında dersleri sevmeyen ya da öğretmeni ne derse desin sınıfın akademik olarak hep sonlarında olan kişiler vardır çevremizde. Her ne kadar yıllar önce bu durum, çevre ve hatta öğretmenler tarafından önemsenmese de, “herkes okumak zorunda değil” sözü daha sık telaffuz edilse de, günümüzde pek çok kişinin hayranı olduğu acımasızlaşan yenidünya düzeninde çocuğun ders başarısızlığına yer bulunmamaktadır.
Yarış atı misali 5 yaş civarında kulvarında yerini alan Çocuk önündeki 20 yıl boyunca koşmaya devam etmektedir. Ve en kötüsü de durması, mola vermesi, dinlenmesi mümkün değildir. Çünkü herkes koşmaktadır. Bu nedenledir ki günümüzde pek çok psikiyatri merkezine başvuran ailenin yakınması çocuğun sadece son sınavdan zayıf alması olabilmektedir.
Her ne kadar çoğu aile tarafından ayrı bir sorun olarak görülmesine rağmen psikiyatrik açıdan ders başarısızlığı birçok farklı sorunun bir yansımasıdır. Bu sürece neden olabilecek pek çok farklı faktör olmasına rağmen 3 temel etki payına sahip ortam her zaman için temeli oluşturmaktadır; okul, aile ve arkadaş çevresi.
Mesleğime yeni başladığım dönemde ders başarısızlığı nedeni ile getirilen bir çocuk; “Sınıfım 45 kişi. Ben arkalarda oturuyorum. Öğretmen dersi anlatırken sınıfta sürekli bir uğultu var. Dersi dinleyemiyorum ki anlayayım demişti. Aslında bu serzeniş okul ile ilişkili birçok sorununda özeti olmaktadır. Her çocuğun hakkı olan eşitlik gibi bir kavramdan uzak eğitim sistemlerinin getirdiği farklılıklar, bazen ders başarısızlığının temel nedeni olabilmektedir. Birçok açıdan baktığımızda bir çocuğun ders çalışmasında temel etken öğretmene karşı duyduğu sorumluluk duygusu olduğunu söylemek yanlış olmaz. Tabii ki 50 kişilik bir sınıfta öğretmenin öğrencilerine ayırdığı zamanla ilişkili sorunlar olması, yeterince ilgi gösterememesi beklenilen bir sonuç olabilir. 20 kişilik sınıflarda, öğrenciyi de içine alabilen, uygulamalı, interaktif eğitim metotlarının hakim olduğu bir okulla ile kıyaslandığında çocukların fırsat eşitsizliği yaşadığı aşikardır.
Çocuk ailenin yansımasıdır. Ailenin genetik yatkınlıklarından, eğitime bakış açısına ve çocuğun eğitimi de ön planda tuttuğu konulara kadar pek çok farklı alan çocuğun ders başarısını etkileyebilir. Ailenin en belirgin etkisi model oluşturmak yönündedir. Gazete, kitap okumayan bir anne babanın çocuğum kitap okumuyor demesi gülünç olacaktır. Sosyal bir varlık olan çocuk davranışlarını sosyal alanlarda çevresindeki kişileri taklit ederek kazanma eğilimindedir. Özellikle göreceli bir şekilde okul dönemine kadar kapalı bir ortamda, sınırlı bir çevre içerisinde yetişen çocuğun çevresindeki en belirgin model aile bireyleridir. Bu nedenle okul öncesi dönemden itibaren ders başarısı ile ilişkili birçok etkenin çocuğun tüm gelişim dönemleri boyunca sürdüğü söylenebilir. Ailelerin ders başarısı ile ilişkili nasıl davranmalıyım sorusuna en güzel yanıt iyi bir model oluşturmak yönünde olacaktır. Çocuğun okul öncesi dönemden itibaren kitaplara alıştırılması, yeni şeyleri öğrenmeye yüreklendirilmesi, eğitimsel imkanların sunulması ailenin temel görevleridir.
Daha önce bahsedildiği gibi sosyal bir varlık olan çocuklar sosyal ortamlarda çevresindeki kişilerin davranışlarını taklit etme eğilimi gösterirler. Okul öncesi dönemde çevresindeki kişiler sıklıkla aile bireyleri olmasına rağmen okul döneminde birçok yeni arkadaş kazanımı olacaktır. Ergenlik döneminde daha fazla belirginleşmekle birlikte çocuğun sadece ders alanında değil birçok farklı alanlarda da arkadaşlarının etkisini görmek mümkündür. Çevresinde ders başarısına önem vermeyen, olumsuz davranışları olan arkadaşlar her zaman için çocuğun bu davranışları taklit etmesi ile sonuçlanabilir. Bu konuda en ağır yük ailelere düşmektedir. Birçok aile bazen çocuğun olumsuz davranışlarının arkadaş çevresinden kaynaklandığını düşünmesine rağmen bu konuda yaptığı müdahaleler sıklıkla faydadan çok çocuğun ailesine karşıda cephe alması ile sonuçlanır. Bu konuda yapılacak en doğru yaklaşım çocuğun çevresinin aile tarafından yapılandırılmasıdır. - O arkadaşın kötü. Onunla arkadaşlık yapma- demek yerine olumlu arkadaş ilişkilerini kurabileceği ortamlara yönlendirmek daha faydalı olacaktır.
Her ne kadar sıklıkla ailelerin çocuk ve ergen psikiyatrisi hekimine başvuru şikayeti ders başarısızlığı olsa da, psikiyatrik açıdan ders başarısızlığı ayrı bir hastalıktan çok birçok farklı psikiyatrik rahatsızlığın belirtisidir. Psikiyatrik rahatsızlıkların çocuk ve ergenlerde görülme sıklığı değerlendirildiğinde, ders başarısızlığı ile en çok ilişki gösteren sorunun dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olduğu söylenebilir. Diğer yönden depresyonu olan bir genç tüm hayata karşı isteksizliğinin yanında derslere karşıda isteksizlik sergileyebilir. Ya da sınavlarda çok belirgin olarak kaygı yaşayan bir çocuğun sınav başarısında düşme beklenebilir.