Güncelleme Tarihi:
Kat Brown’ın yaşadığı sorunlar çok uzun yıllar önce, çocukluğunda başladı. Kendini hiçbir zaman bir yere ait hissetmeyen Kat, kızıl saçları ve henüz 13 yaşındayken 1.80 olan boyu ile okulda zorbalığa maruz kaldı. Uzun boylu olduğu için bir üst sınıfa alındı ama bunun da yaşadığı zorbalığa ya da ait hissetmeme duygusuna bir faydası olmadı.
“O yıllar kafa karıştırıcıydı çünkü zaten tuhaf görülüyordum. Kendimi farklı hissediyordum ve bunların hepsi sıfatlarla açıklanıyordu; aşırı duyarlı, üzgün, garip, tuhaf, duygusal, olgunlaşmamış. Bu duygulardan ata binerek, okuyarak, oyunculuk yaparak kaçardım” diyen Kat o zamanları şöyle anlattı:
“Ergenlik dönemimin sonlarına doğru akademik olarak başarılı olsam da depresyona girdim ve kendime zarar vermeye başladım. Avrupa dilleri okumak için Durham Üniversitesi'ne girdim ancak derslerimden birinde başarısız olmaya başladım ve sınıfta kalma korkusuyla paniğe kapıldım.”
KORKUNÇ BİR UYKUSUZLUK YAŞIYORDU, SÜREKLİ YEMEK YİYORDU
Kat için işler hiç yolunda gitmiyordu. Korkunç bir uykusuzluk yaşamaya başlayan Kat, “Sabahın erken saatlerinde amfilerin parlak ışıklarıyla mücadele ediyordum. Olumsuzlukları ve paniği bastırmak için aşırı yemek yiyor ve alkol alıyordum. Üniversiteden sonra gazetecilik yapmaya başladım. Mesai sonrası dışarıda geçirdiğim zamanlarda kendimi çok fazla içerken, bunaldığımda dondurma ve bisküvi yerken buluyordum” dedi ve ekledi:
"Yıllar boyunca hissettiklerimin bir adı, hatta isimleri olduğunu bilmiyordum. Sadece kurtulamadığım kötü alışkanlıklarım olduğunu düşünüyordum. 2016 yılında, depresyon için konuşma terapisi almak üzere doktora gittiğimde bana ‘tıkınırcasına yeme bozukluğu’ teşhisi de kondu. Yeme bozukluğum olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu, sadece baskı altında olduğumda belirli yiyeceklerle ilgili belirli ritüellerim vardı."
ÇOCUK SAHİBİ OLAMAYACAĞINI ÖĞRENİNCE İŞİ BIRAKTI, HER ŞEY O ZAMAN BAŞLADI
Kat, kocası Harry ile evlendikten sonra çocuk sahibi olmak istedi. İki başarısız tüp bebek tedavisi denemesi sonrası 36 yaşındayken doktoru ona çocuk sahibi olma ihtimalinin çok düşük olduğunu söyledi.
Artık doğum iznine ihtiyacı olmadığını düşünen Kat, anlık bir kararla düzenli olarak çalıştığı iş yerinden ayrıldı. Yıl 2019’du ve birkaç ay sonra pandemi sebebiyle tüm dünyada olduğu gibi Londra’da da kapanmalar başladı. O sıralar 37 yaşında olan, pandemi sebebiyle dışarıdan aldığı işleri de duran Kat, evde oturmuş sosyal medyada gezinirken hayatını değiştirecek bir paylaşım gördü.
Bir dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) koçunun, DEHB tanısı konmuş yetişkinlerden deneyimlerini paylaşmalarını istediği bir ileti dizisi gören Kat, “Tıkladım çünkü insanlar, hayatları ve köken hikayeleri hakkında okumayı seviyorum. Mali durumu kötü olan, çok iyi arkadaşları olmasına rağmen güvensiz arkadaşlıkları olan, bağımlılık sorunları olan, alışveriş, içki ve yemek konusunda takıntıları olan, korkunç uyku sorunları yaşayan, her zaman potansiyeline ulaşamama hissi yaşayan ve ‘ortaya çıkma’ endişesi duyan tüm bu insanların hikayelerini okudum. Hayat hikayemi, hayatları benimkine hiç benzemeyen kadın ve erkeklerin hikayeleri üzerinden okumak gibiydi. Bir ampul yandı ve yetişkinlerde DEHB hakkında bulabildiğim her şeyi okudum” dedi.
PEK ÇOK KADIN DEHB’Lİ OLARAK NİTELENDİRİLMİYOR, YANLIŞ TEŞHİS KONUYOR
Kat, yaptığı araştırmalar, okuduğu metinlerden sonra dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun bir hastalık ya da kusur değil, sadece beynin yapısından kaynaklandığını keşfetti. Yıllar boyunca DEHB'nin genellikle sadece hiperaktiflik olarak nitelendirildiğini, bunun da 1970'lerde sadece erkekler ve erkek çocuklar üzerinde yapılan araştırmalarla desteklenin altını çizen Kat, “Artık erkek çocukların ve erkeklerin semptomlarını hiperaktif ve dışa dönük olarak yıkıcı bir şekilde sergileme olasılıklarının daha yüksek olduğunu biliyoruz. Ancak DEHB'li kadınların belirtileri farklı şekilde ortaya çıkıyor. Hiperaktivite unsuru kendini gösterse de kızlar çoğunlukla 'kibar' davranmaya şartlandırılmıştır. Bu yüzden pek çok kadın DEHB'li olarak nitelendirilmiyor, davranışları daha çok anksiyete ve depresyon gibi duygu durum bozukluklarına bağlanıyor ya da sınırda kişilik bozukluğu olarak yanlış teşhis ediliyor” ifadelerine yer verdi.
Kat, DEHB'li pek çok kişinin akademik olarak yetenekli olduğunu ancak yapı ya da rutin olmadan dağıldıklarını ekledi: “Hiçbir yere uyum sağlayamadığınızı, biraz tuhaf olduğunuzu hissediyorsunuz. Başkalarının davranışlarını ve iletişim yollarını taklit etmeyi öğreniyorsunuz; kendinizi hareketsiz kalmaya, insanlarla güçlü göz teması kurmaya zorluyorsunuz. Sonunda yalnız kaldığınızda ise tüm bu taklitler panik atak olarak ortaya çıkıyor.”
‘BİRİNİN BANA BERBAT BİR İNSAN OLMADIĞIMI SÖYLEMESİ GİBİYDİ’
Kat, kendisine neler olduğunu nihayet anlayabildiği için heyecanlıydı. Yıllarca doktorlara gittikten ve hipnoterapiden mide bandına kadar sayısız uygulamaya para ödedikten sonra doğru yolda olduğunu hissettiğini söyleyen Kat, özel bir DEHB uzmanıyla görüşmek için randevu aldı.
"Bana gerçekten DEHB'li olmadığımı, sadece berbat bir insan olduğumu söylerler diye çok endişeliydim. Ancak iki saat süren nazik ama oldukça kapsamlı bir görüşme ve takip testi DEHB'yi doğruladı. Bu teşhisin doğrulanması, birinin bana berbat bir insan olmadığımı söylemesi gibiydi. Kendimi coşkulu hissettim. Onca yıl kendimi 'düzeltmeye' çalışmıştım ve gerçekten ihtiyacım olan şey bir kullanım kılavuzuydu” diye anlatan Kat şu detayları verdi:
“Teşhis konduğundan beri farklı uyarıcı ve uyarıcı olmayan ilaçlar deniyorum. Kendim için neyin işe yaradığını bulmanın yanı sıra davranış değişikliklerimi de düzenlemeye çalışıyorum. Alkolü bıraktım, organize olmama ve rutine sadık kalmama yardımcı olacak alarmlar kurdum. Bu hala devam eden bir çalışma. Kendi hikayemin kontrolünü elime almaya çalışıyorum. Artık kusurlu olmadığımı, sadece farklı olduğumu bilerek hayatımın geri kalanına doğru ilerliyorum.”
Metro.co.uk'in 'I was a depressed insomniac – until a shock diagnosis changed everything' başlıklı haberinden derlenmiştir.