Güncelleme Tarihi:
Yaşadığımız mekanlar küçük değil aslında, sadece iyi dizayn edilmediğinden, doğru parçalarla dekore edilmediğinden bizde böyle bir algı oluşturuyor. Sizce de öyle değil mi?
Öncelikle, içinde bulunduğumuz yeri kolaylıkla, yıkım döküm olmadan, ferah ve daha geniş evlere nasıl dönüştürebiliriz, bunu ele alalım.
Öncelikle fazla eşyalardan kurtulun
İlk olarak, evimizdeki fazla eşyalardan kurtulalım. Biliyorum ki, hepsi bize gerekli ancak ferah bir yaşam alanı istiyorsak birçok eşyayı gözden çıkarmamız gerek.
İkinci olarak, minimalist tasarımlarla “less is more” yani “azlık çokluktur” hissi ile birkaç parçayı konumlandırabileceğimiz yer belirleyelim. Bu parçalar, soğuk gri tonlardaki büyük çerçeveleriniz, siyah metal malzeme ile entegre olmuş şeffaf orta sehpanız olabilir. Hem cam orta sehpa seçiminiz şeffaf olduğundan, geçirgenliğiyle evinizde zemin kaybı algısını ortadan kaldıracaktır.
Küçük alanları daha büyük göstermek için ayna kullanın
Bir diğer kurtarıcı olarak görülen ise aynalardır. Evinizin güzel bir yerine konumlandırabileceğiniz büyük parçalı aynalar yansıtmayı başarılı bir şekilde yapacağından içinde bulunduğumuz mekanın derinlik algısı artacaktır. Bu aynayı seçerken, sade tercih edersek, gözümüz aynanın detaylarında değil sadece derinliğin etkisinde kalacaktır.
Raflardan faydalanın, üzerlerine objeler koyun
Fazla eşyalardan kurtulduk fakat ortada kalan eşyalarımızı nereye mi koyacağız? Bunun için tavana yakın yüksek yerlere raflar koyabilir, üzerlerini ise birkaç kitap ve obje ile süsleyebiliriz. Bu raflar, odanın algısını biraz daha yukarılara çekecek ve oda hem yatayda hem de dikeyde genişlemiş hissiyatı yaratacaktır. Objeler de ise büyük ve tek parçalıları seçmeye dikkat edin.
Mekanı bölmemek için bu detaya dikkat!
Diğer ele alınacak püf noktası, evimizde, eğer bir mekanı bölmek istiyorsak, kütlesel ve ağır bir kavram seçmemeye özen göstermeliyiz. Bu direkt bir duvar olmamalıdır. Yarı geçirgen bir kitaplık olabilir, hasır malzeme kullanılarak yapılabilecek bir seperatör belki de yeşil süs bitkileriyle renk katılabilecek açık renk ahşap raflardan meydana gelebilir.
Peki, ya duvarların renkleri?
Herkesin bildiği gibi bir mekanı geniş göstermenin yolu, açık ve nötr tonları kullanmaktan geçer. Beyaz tonlar, soğuk gri tonları, açık bej tonları gibi. Bunların yanı sıra, duvarlarımıza uyguladığımız herhangi bir kabartma, desenli duvar kağıtları, boyalar ve aktiviteler o duvarı mekanın içine daha da yaklaştıracaktır. Bu yüzden açık tonlar, bu felsefemizde bize, temel taşıyıcı görevi üstlenir. Açık tonlar ile evini soğuk hissedenlerimiz de çıkacaktır. Bunun için kontrast oluşturabilecek sıcak renklerle evimizde içimizi ısıtacak konseptler yaratabilir böylece sade tonlara da güç katabiliriz. Bu sıcak renkleri, geri dönüşü zor eşyalarda denemeden önce, koltuk kırlentlerinde, mekana koyulabilecek büyük yapraklı yeşil bitkilerle, belki duvara asılan bir çerçevede veya gelişigüzel atılmış tekstil ürünlerinde kullanabiliriz.
Perdede abartılı modellerden kaçınmakta fayda var
Tekstil ürünlerinden bahsederken perdeleri de ele alalım isterseniz. Perde seçimlerinde ise yer işgal edecek kabartılı ve abartılı modellerden uzak durup daha düz ve duvarı tamamlayabilecek tonlarda ve sadelikte seçimler yapabiliriz. Böylelikle mekan pencere veya perde ile bölünmemiş, duvar bütünlüğü devam ediyor şeklinde algılanacaktır.
Mekanın aydınlatması da önemli
Son olarak mekan aydınlatmasından da bahsedelim, yaşadığınız alana ne kadar çok doğal ışık girerse o derece ferah ve geniş olacaktır. Yeterince doğal ışık almayan mekanlarda ise dolaylı aydınlatmayı tercih edebiliriz. Böylece, eşyalarımızın gölgeleri olmayacağından daha ferah ve zeminde kalabalık olmayan, açık alan algısı yaratılabilecektir.
Dediğimiz gibi, bardağın her zaman dolu tarafını görmeye çalışalım. Yaşadığımız mekanların küçük olduğunu değil, fazla eşyalarla boğulduğunu hatırlayalım. Son olarak bu ferahlamayı fazlalıklardan kurtulma ve arındırma ritüeli ile taçlandıralım.