Güncelleme Tarihi:
Bebekleri uzun süre yüksek mama sandalyesinde oturtmak, kilitli kapıların ardında bırakmak, sürekli "Hayır" diyerek durdurmak onların gelişimlerini olumsuz olarak etkilemektedir.
Oyuncaklar önemlidir. Ancak önemli olan çok sayıda oyuncakla bebeği uyarmak değil, farklılık ve değişiklik yaratmaktır.
Oyuncak ve oyun malzemelerinin yerlerini değiştirmeyi, dönüşümlü olarak ortaya çıkarmayı, komşularla değiş tokuş etmeyi denemek mümkündür.
Küçük çocukların evin dışına çıkarak edinecekleri deneyimler, diğer insanların evlerini ziyaret etmek, parka, yürüyüşe, alışverişe çıkmak v.b. önemlidir. Annelerinin dışındaki yetişkinlerle ve diğer çocuklarla iletişim kurmaları gereklidir.
Ancak çocukların maruz kaldıkları uyaranları sınırlamak da önemlidir. Çok fazla sayıda oyuncak, etkinlik v.b. karmaşaya yol açar. Odaklanma becerisinin gelişmesine engel olur.
Gürültü, televizyonun veya çok sayıda çocukların çıkardığı sesler, karmaşaya yol açar ve özellikle dil öğrenimini olumsuz etkiler. Küçük çocuklar kendi başlarına kalmaya da gereksinim duyarlar.
Anne-babanın birlikte yaşadıkları ev ortamında yetişen ve babaların etkin olarak ilgilendikleri çocukların, geleneksel babalar tarafından az ilgi gösterilerek büyütülen çocuklara oranla zekâ testlerinden daha yüksek puan aldıkları, okul başarılarının daha yüksek olduğu, benlik kavramı, öz-denetim, sosyal beceriler açısından daha sağlıklı gelişme gösterdikleri ortaya çıkmaktadır.
Okullaşma çocukların zekâsını olumlu olarak etkilemektedir. Günümüzde zorunlu eğitim süresinin uzaması daha akıllı öğrencilerin yetişmesine yol açmaktadır. Nazi işgali sırasında okula gidemeyen Hollandalı çocukların zekâ puanlarında düşüş olmuştur.
Okullaşmanın zekâ üzerindeki etkisi o denli güçlüdür ki hiç eğitim görmeyen çocuklar ergenlik dönemine eriştiklerinde zihinsel engelli olarak tanımlanabilmektedirler.
Okula devamsızlık, okuldan uzaklaşma gibi durumlar ve hatta yaz tatili nedeniyle eğitime ara verilen dönemlerde öğrencilerin zekâ puanlarında saptanan düşüşler dikkati çekmektedir.
Yüksek nitelikli okul öncesi programlar çocukların sosyal ve bilişsel gelişimini destekler. Beş yaşın altındaki çocuklar duygusal ve bilişsel olarak ağır akademik yönlendirmeye hazır değildirler. Bu dönemde etkinlikler öğretmen merkezli değil, çocuk odaklı olmalıdır.