Güncelleme Tarihi:
Günümüzde ebeveynlerin en çok sıkıntı duydukları durumlardan biri çocuklarının saldırgan tutumlarıdır. Pek çok yöntem denemiş ancak pek azının başarılı sonuç vermesi ile yorulan, bunalan ve çaresiz hisseden ebeveynlerle karşılaşıyoruz. Aslında saldırgan tutum ya da davranışlar anlaşılamayan duyguların birer sonucudur. Bu noktada şu soruyu sormak yerinde olur; Çocukları ve onların duygularını ne kadar anlayabiliyoruz?
Öfke, doyurulmamış isteklere ve karşılanmayan beklentilere verilen duygusal bir tepkidir. Öfke diğer duygular gibi son derece doğal ve evrenseldir. Aynı zamanda öfkenin kişiyi uyarıcı, koruyucu veya harekete geçirici bir işlevi de vardır. Dolayısıyla öfke organizmayı bir problem olduğunda uyarır ve kendisine zarar verici her hangi bir durum ya da olay karşısında kişiyi haberdar etmede etkin bir rol oynar.
Öfke ve diğer baskın duygular yıkıcı sonuçlar doğurmadan kontrol edilmelidir. Öfke, sağlıklı olarak ifade edildiğinde yapıcı, sağlıksız olarak ifade edildiğinde ise yıkıcı olmaktadır. Öfke kontrol edilemezse saldırgan ve son derece tahrip edici tepkilere dönüşmektedir. Ev içi şiddet olgularında, çocuk taciz ve istismarlarında, sokak kavgalarında ve trafikte sağlıklı olarak ifade edilemeyen öfke duygularının etkileri açıkça görülmektedir.
İnsanlar öfke ile ilgili olarak ne kadar sıkıntıları olsa da genellikle bunu kabul edip konuyla ilgili yardım istemek yerine öfke ve benzer duygularını daha çok bastırmaya, inkâr etmeye ve yok saymaya çalışırlar. Birçok bilimsel çalışma sonucu sağlıklı biçimde ifade edilmeyen ve bastırılan öfkenin kronik kalp damar hastalıklarına, baş ağrısına, yüksek tansiyona ve mide hastalıklarına yol açarak kişinin fiziksel sağlığı için ciddi tehditler oluşturduğunu göstermiştir. Öfkenin ne bastırılması ne de inkâr edilmesi sağlıklı ve etkili bir ifade biçimi değildir. Öfkenin sağlıklı olarak yaşanıp ve yönetilebilmesi için önce kabul edilmesi, sonra nedenlerinin anlaşılması ve saldırgan biçimlerde ifadesinin kontrol edilmesi gerekir.
Öfke, çocukların hatta yetişkinlerin bile başa çıkmakta zorlandıkları duygulardan biridir. Davranışçı psikoloji, duyguların dışavurumunun zamanla öğrenilen ve öfkenin yıkıcı eylemlerle dışavurumunun da aile veya yakın çevreden gözlem yolu ile öğrenilen bir şey olduğunu savunur. Eğer bir çocuk, anne ve babasının kavgasına sık sık tanık oluyorsa öfke duygusunu doğru bir biçimde ifade etmeyi öğrenemez. Çünkü çocuklar önce anne ve babasını sonra da yakın çevresinde bulunan insanları model alarak düşünce ve davranışlarını şekillendirir.
Ebeveyn olarak amacınız, çocuklarınıza öfke duydukları zamanları fark etmeyi ve bunu sağlıklı bir şekilde ifade etmeyi öğretmek olmalıdır. Öfke hiçbir zaman içlerinde kalmamalı ve ya dövmek, vurmak, kırıp dökmek ya da insanları incitmek gibi saldırgan eylemlerle ifade edilmemelidir. Öfke ve benzeri baskın duyguları sağlıklı biçimde ifade etmek öğretilemezse davranış bozukluklarına dönüşebilir. Çocuklar, önlenmesi zor olan yeni olumsuz davranış biçimleri geliştirebilir.
Genel olarak, öfke çok kuvvetli bir duygu olmasına rağmen çoğu çocukta kontrolsüz güç gibi görülür. Bu duyguyu şiddetle dışa vurmadan ifade etmeleri için aile içi eğitim çok önemlidir. Çocukların kontrolü kaybetmeden önce durup düşünmeyi becerebilmeleri zaman alır. Bu noktada onları, duyguları hakkında konuşmaya teşvik etmelisiniz. Hatta duygularını fiziksel olarak ifade etme yolları gösterebilirsiniz; kâğıt yırtmak, dışarda koşmak, banyo yapmak, resim yapmak vb. Ayrıca siz de öfkelendiğiniz de seçtiğiniz dışa vurum yöntemlerinize dikkat etmelisiniz. Çünkü çocuklar her konuda sizleri model alırlar. Çocuklarınıza şimdiden duygularını tanımayı, onları kontrol etmeyi (bastırarak, yok sayarak değil) ve dışa vururken hangi yolları tercih etmeleri gerektiğini öğretmelisiniz.