Güncelleme Tarihi:
Çocuklar 1 yaşını geride bıraktığı dönemde iştahındaki azalma dikkat çekebilir. Hatta bu durum anne-babaları da üzen bir konudur. Peki, bunun önüne geçmek için neler yapılmalıdır?
Çocuk sağlığı alanında yeni bilimsel yaklaşım olarak değerlendirilen ve beslenme sorunlarını sınıflandırarak çözmeyi hedefleyen IMFeD Programı (Çocuklarda Beslenme Güçlüklerinin Tanımlanması ve Yönetimi Programı), çocuk beslenmesinde amacın tam ve dengeli beslenme olması gerektiğini savunuyor. Çocuk beslenmesi ve iştahsızlık konusunun, psikiyatri, çocuk sağlığı, beslenme ve diyetetik bölümlerinin birlikte çalışmasıyla çözümlenmesi gerektiğini anlatan ve çocuklardaki beslenme güçlüklerine yeni bir bakış açısı getiren IMFeD Projesi, çocuklardaki beslenme güçlüklerini kategorilere ayırarak, her kategorideki çocuk için farklı çözüm önerileri sunuyor.
Yurt dışı ve yurt içinden birçok araştırmacı bilim insanının katkısıyla hayat bulan bu proje, beslenme güçlükleri olan çocukları 6 kategoriye ayırıyor:
1- Yemek seçen çocuklar: Belirli tat, kıvam, koku ve görüntüye sahip yiyecekleri reddediyor ve zorlandıkları takdirde aşırı tepki gösteriyorlar. Uzmanlar, bu çocukları zorlamanın değil teşvik edip model olmanın gerekliliğine değiniyor. Aynı besinleri, belli aralar ve değişik biçimlerde tekrar denemek de olumlu olduğu belirtilen davranış biçimleri arasında yer alıyor.
2- İştahsız ve hareketli çocuklar: Yemek yemeye karşı ilgisizler ve kolay doyuyorlar. Dikkatleri çabuk dağılan bu aşırı enerjik çocuklar, bir an önce masadan kalkmak istiyorlar. Bu tipte, sofrada keyifli yemek ritüelinin yüceltilmesi, yemek disiplini ve dikkat terbiyesi başvurulması gereken yollar olarak belirtiliyor.
3- İştahsız olarak değerlendirilen normal çocuk: Diğer kategorilerin aksine aslında ihtiyaç duyduğu kadar yemek yiyen sağlıklı bir çocuk portresi çiziyor. Normal olarak sevdiği ve sevmediği bazı besinler olan bu çocuk tipi, annesi tarafından daha çok yiyen başka çocuklar ile karşılaştırıldığı için yanlış bir şekilde iştahsız olarak değerlendiriliyor. Bu çocuklarda, doktorların aileye muayene ile güven vermesi ve ailenin rahatlatılması yüksek önem taşıyor. Bu noktada ebeveynlerin beslenme eğitimi alması da tutumlarını olumlu etkiliyor.
4- Yemek yemekten korkan çocuk: Beslenmeye karşı şiddetli direnç gösteren, ağlayan ve ağızlarını açmayı reddeden çocuklar bu kategoriye giriyor. Bu çocuklar yemekle ilgili her şeyden kaçmaya çalışıyor ve yemek yememek için ellerinden geleni yapıyor. Bu çocuklar için kademeli duyarsızlaştırma yöntemi iyi sonuç veriyor. Gerekli durumlarda, beslenmelerini tam ve dengeli bir destek ile tamamlamak gerekiyor.
5- Organik hastalığa bağlı iştahsız çocuk: Bu sınıfta yer alan çocuklar için iştahsızlık, bilinmeyen başka bir sorunun göstergesi olarak ortaya çıkıyor. Bu çocukların iştahsızlıklarının altında yatan esas sorunu bulmak çocuğun sağlığı açısından büyük önem taşıyor.
6- İştahsız ve içine kapanık çocuk: Son olarak, genel anlamda içe kapanık ve keyifsiz çocuklar iştahsız ve içine kapanık çocuk sınıfına dahil ediliyor. Bu tür çocukların iştahsızlıklarının temelinde çoğu zaman anne-baba ayrılığı veya kendisine bakan kişilerden / anne-babadan yeterince ilgi görememe gibi problemler yatıyor. Bu durumlarda ebeveyn/bakım veren – çocuk ilişkisini ayrıntılı biçimde ele alıp olumsuzlukları gidermek gerekiyor.
Projenin Türkiye ayağına katılan uzmanlar aşağıdaki önemli bilgileri verdiler:
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof Dr. Benal Büyükgebiz, çocuklardaki beslenme sorunlarının sınıflara ayrıldığına değinerek, “Çocukta hangi beslenme güçlüğü olduğunu doğru analiz etmek doğru çözümleri sunabilmek açısından büyük önem taşıyor. İştahsız olan ya da yanlış beslenen bir çocuğu sağlıklı beslenmeye yönlendirirken zorlamak yerine ailecek doğru davranış biçimlerinin benimsenmesi ve tam ve dengeli beslenmenin sağlanması çocuğun fiziksel ve psikolojik gelişimi açısından olumlu sonuç veriyor” dedi. Ayrıca Büyükgebiz, çocuğa ısrarcı davranışın kesinlikle yanlış olduğunu, bazı annelerin bu konuda zorlayıcı davranarak çocukların ilerleyen yaşlarda yemek ile ilgili önemli problemler yaşamasına sebep olduğunu belirtti. Büyükgebiz, böyle durumlarda hem iştahsız çocuğun beslenmesini tamamlamak hem de annenin bu konuda içini rahatlatmak için tam ve dengeli beslenme desteklerini önerdiklerini belirtti.
Sağlıklı çocukların nasıl beslenmesi gerektiğine değinen Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gülden Köksal ise yaş gruplarına uygun olarak tüketilmesi gereken besinlerin özelliklerinin yanı sıra öğün düzeninin ve porsiyonların nasıl ayarlanması gerektiği konusunda da bilgi verdi. Köksal, “Çocuklarda sağlıklı beslenme her gıdadan düşünmeden tüketmek anlamına gelmiyor. Sağlıklı beslenmenin yeterli ve dengeli beslenerek büyüme için gereken temel beslenme ihtiyacının giderilmesi anlamına geldiğini tüm ebeveynlere öğretmeliyiz” diyerek sağlıklı beslenmenin gerçek anlamına dikkat çekti.
Çocuk Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Yasemen Taner, çocuklardaki beslenme sorunlarına psikiyatrik açıdan yaklaşarak, beslenme sorunlarında anne – çocuk ve anne – doktor iletişiminin önemine vurgu yaptı. Özellikle anne – çocuk arasındaki ilişkinin çocuğun beslenmesine yansımaları üzerinde duran Taner, annelerin doğru yaklaşımlarının çocukların beslenme konusundaki davranışlarını olumlu etkilediğinin altını çizdi. Bu noktada yapılan hataların, çocuktaki beslenme becerisi gelişimini çok olumsuz etkilediğini belirten Taner, “Hatta benim Blender Çocuklar dediğim çocuklarının protein alabilmesi için köfteleri süt ile birlikte blender’dan geçirerek yediren anneler var” ifadesi ile iştahsız çocukların beslenmesinde karşılaşılan güçlükleri ve bu süreçteki hatalı davranışların boyutunu ortaya koydu.
Anneler doktorlara değil akrabalara danışıyor
Anneler en sık karşılaştıkları beslenme sorunlarını; yemek seçme (%59), iştah kaybı (%55), az yemek yeme (%53), hiperaktivite (%16) ve yemek yerken ağlama (%7) olarak sıralıyor. Çocuklarına yemek yedirme konusunda sıkıntı yaşayan annelerin en çok başvurduğu yolların başında ise, konunun uzmanları tarafından yanlış davranış biçimleri olarak nitelendirilen uygulamalar geliyor: Bu konuda, yemek esnasında oyun oynama başı çekiyor (%87). Çocuğun sevdiği yemekleri yapma (%77), televizyon karşısında yedirme (%76), ısrar ederek yedirme (%73) ve ödüllendirme veya cezalandırma (%63), oyun oynayarak yemek yedirmenin ardından en sık kullanılan yemek yedirme yöntemleri olarak ortaya çıkıyor. Yemek esnasında oyuna en çok İç Anadolu (%90) bölgesinde başvurulurken, Karadeniz Bölgesi’nde (%93) televizyon seyrederken yedirmek, Güneydoğu Anadolu’da (%89) ise ısrar etmek çözüm yolu olarak görülüyor. Doğu Anadolu Bölgesi’nde annelerin tamamı çocuğun sevdiği yemekleri yedirme yoluna gidiyor. Yemek yedirmede güçlük çeken bu annelerin neredeyse %50’si bu güçlüklerle ilgili olarak bir akrabasına danıştığını belirtiyor. Pediyatristlere danışma oranı ise yalnızca %30 civarında kalıyor.