Güncelleme Tarihi:
Bağışıklık sisteminin besin proteinlerine karşı anormal yanıt vermesi üzerine alerjinin oluştuğunu belirten Çocuk İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları bölümünden Doç. Dr. Hikmet Tekin Nacaroğlu, son yıllarda artan besin alerjilerine karşı aileleri uyardı. Besin alerjisi görülme sıklığı açısından yapılan çalışmalarda çocukluk çağında yüzde 2-8, erişkin döneminde ise yüzde 1-2 civarında olduğu anlatan Doç. Dr. Hikmet Tekin Nacaroğlu, "En sık çocukluk döneminde görülmekle birlikte hemen her yaşta görülebilir. Çocuklarda egzama olması; anne, baba veya kardeşinde alerjik hastalık bulunması besin alerjisi riskini artırır" diye konuştu.
Her besinin alerjik reaksiyona neden olabileceğine değinen Doç. Dr. Nacaroğlu, "Tüm alerjik besin reaksiyonlarının yüzde 90’ından süt, yumurta, soya, buğday, ceviz, badem, Antep fıstığı gibi ağaç fıstıkları, yer fıstığı, balık ve kabuklu deniz hayvanları gibi temel besinlerin sorumlu olduğu açıklandı" bilgisini verdi.
Nacaroğlu, erken tip ve geç tip besin alerjileri olduğuna dikkat çekerek şöyle devam etti:
"Erken tip besin alerjilerinde, gıda alımından sonra birkaç dakika veya bir saat içinde belirtiler ortaya çıkar. Belirtiler arasında deride kaşıntı, kızarıklık, egzama, göz, dudak, dil ve damakta şişlikler, burunda kaşıntı, akıntı, tıkanıklık, hapşırık, gözlerde kaşıntı, sulanma, kızarıklık, kaşıntı, öksürük, nefes darlığı, hırıltı, bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal, tansiyon düşüklüğü, halsizlik, bayılma yer alır. Derinin yanında solunum yolu veya sindirim sistemi ile ilgili belirtilerin birlikte olması ise ‘anafilaksi’ olarak adlandırılan hayatı tehdit eden ağır alerjik reaksiyondur. Geç tip besin alerjilerinde ise genellikle gıda alımından sonraki birkaç saat veya gün içinde ortaya çıkan inatçı kusma, karın ağrısı, ishal, kanlı dışkı belirtileri ve bazen büyüme geriliği görülür. Bu tip besin alerjileri çok çeşitlidir; besin proteini ilişkili enterokolit, besin proteini ilişkili proktokolit ve eozinofilik mide-bağırsak hastalıklarıdır.”
Besin alerjisinin günümüzde kabul edilen tek tedavisinin sorumlu besinin beslenmeden çıkarılması olduğuna işaret eden Nacaroğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Sorumlu besinin içinde olduğu tüm gıdalar yasaklanmalı. Örneğin inek sütü alerjisinde yoğurt, peynir, tereyağı, süt içeren kek, bisküvi ve yemeklerin tüketilmesinden kaçınılır. Besin alerjeni anne sütü ile bebeğe geçip belirtilere neden oluyorsa annenin beslenmesinden de sorumlu besin çıkartılır. Burada önemli olan nokta sorumlu besinin yerine geçecek diğer besin ögelerinin tüketiminin desteklenmesi, uygun beslenme programının düzenlenmesi ve çocukluk çağında büyümenin takibinin yapılması önem kazanır. Anne sütü alma imkanı olmayan çocuklarda inek sütü proteini alerjisi varsa normal bebek mamaları yerine çocukta görülen reaksiyonların tipi ve şiddetine göre özel mamalar kullanmak gerekir. İnek sütündeki proteinler ile diğer memeli hayvanların sütünde bulunan proteinler arasında yüksek oranda benzerlik vardır. Bu nedenle inek sütü protein alerjisi olan çocuklar diğer hayvan sütlerini tükettiğinde alerjik reaksiyonlar görülme riski yüksektir bu yüzden önerilmemektedir. Son yıllarda çocukları besine alıştırma ve geçici tolerans geliştirmek amacıyla yapılan oral desentizasyon ile ilgili olarak çalışmalar bildirilmektedir. Oral immünoterapi (aşı tedavisi), hastaları desensitize (besine alıştırma) etmek amacı ile küçük dozlardan başlayarak düzenli olarak artan dozlarda gıda alerjenlerinin ağızdan verilmesidir. Oral desentizasyon süt, yumurta, yer fıstığı gibi bazı alerjenlere karşı yapılmakta olup uygun hastalarda sadece deneyimli merkezlerde yapılmaktadır. Yüz güldürücü bir şekilde besin alerjisi olan hastaların önemli bir kısmı bu besinlerin pişmiş/fırınlanmış formunu tüketebilmekte. Ancak bu besinlerin evde tüketilmeden önce hekiminize danışarak gerekli görülürse hastanede ortamında test yapıldıktan sonra tüketilmesi gerekmektedir."
Nacaroğlu, besin alerjisi olan hastaların düzenli olarak takip edilmesi gerektiğini belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
“Besin alerjilerinin büyük bir kısmı özellikle inek sütü, yumurta, soya ve buğday gibi erken çocukluk ya da okul çağı döneminde kaybolabilir. Kuruyemiş gibi bazı besin alerjileri ise daha büyük yaşlarda kaybolur veya erişkin dönemde de devam edebilir. Özellikle hastada eşlik eden astım, alerjik nezle gibi başka alerjik hastalıkların olması ve birden çok besine karşı duyarlı olması durumunda rahatsızlığın geçme süresi uzayabilir. Besin alerjisi olan hastalar ve aileleri, özellikle tüketilen hazır besinler konusunda mutlaka bilinçli olmalı. Besin alerjisi olan hastalar kazara sorumlu besini yediklerinde alerjik belirtiler ortaya çıkabilir. Bu nedenle daha önceden besin ile ağır alerjik reaksiyon hikayesi olan hastaların yanlarında mutlaka epinefrin yani adrenalini hazır enjektör bulundurmaları gerekir. Yine hastaların besin alerjilerinin belirtildiği bileklik takmaları veya kimlik taşımaları oldukça önemli. Eğer hasta okul çocuğu ise öğretmenler ve okul yönetimi çocuğun besin alerjisi konusunda bilgilendirilmeli. Mutlaka acil durumlarda uygulanması amacıyla yedek epinefrin hazır enjektör temin edilmeli. Sonuç olarak çocuklarda besin alerjisinin önemi; tanıyı doğru koymak, doğru izlemek ve sadece alerjik besinlerin kesilmesi sağlanarak büyüme dönemindeki çocuk olgularda kilo alımı ve gelişiminde duraklama veya gerilemeye neden olmamaktan geçer."
DHA