Güncelleme Tarihi:
Öncelikle, yola çıkarken nasıl hazırlanmanız gerektiğinin de, yolculuk sırasında neler yapmanız gerekeceğinin de belirleyicisi çocuğunuzun yaşı olacaktır. Özellikle emzirme dönemindeki bebeklerin uçağın kalkışı ve inişi sırasındaki basınç değişikliğinden ciddi anlamda rahatsız olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla uçağın yükselmesi ve alçalması sırasında -ki bu aslında sizin fark ettiğinizden daha uzun sürer- bebeği emzirmeniz onu büyük ölçüde rahatlatır. Meme almayan bir çocuğun emzik emmesi de aynı işlevi görür. Daha büyük çocuklar ise sakız çiğneyebilir.
Çocuklara yola çıkmadan önce sakinleştirici ilaç verilmesinin hem çocuğun, hem ebeveynin, hem de diğer yolcuların selameti açısından iyi olacağı yönünde bir görüş var. Şahsen ben bu görüşü bir anne olarak tasvip etmiyorum. Çocuk, çocuk olacaktır. Elbette hareketlidir, yeri gelince ağlayacak, yeri gelince bağıracaktır. Uçak denilen kapalı kutunun içinde biz yetişkinlere bile fenalık gelirken çocukların put gibi oturmasını beklemek naiflik olur. Ve fakat yolculuk sırasında onları oyalamak, başkalarını rahatsız etmemelerini sağlamak anne-baba olarak bizlerin sorumluluğudur. Burada "başkalarını rahatsız etme"nin doğru tanımının yapılması da önemlidir. 3-4 yaşlarındaki çocuğun önündeki koltuğu tekmeleyip durması, durmadan bağırıp çağırması, başkalarını rahatsız etmektir. Birkaç aylık ya da birkaç yaşında bir bebeğin, basınçtan rahatsız olduğu için ağlaması, anne-babanın onu sakinleştirmeye çalışmasına rağmen susmaması, değildir.
Çocuk kısmının her nedense uçak yolculuklarında anne-babayı sabote etmek gibi bir alışkanlıkları var. 5 senelik ve bol uçuşlu annelik hayatımda gözlemlediğim kadarıyla çocuklarım yapmadıkları kadar kakayı, kusmadıkları kadar kusmuğu her nedense uçak yolculuğuna saklamayı tercih ediyorlar. İşte bu yüzden de -hele de uzun süreli uçuşlarda- yanına normalden en az bir, hatta bence iki, e madem çok ısrar ettiniz bir de sizin için olsun, toplamda üç set yedek kıyafet alınmalıdır.
Böylece boynundan çıkan kakayı, üzerine yapışan kusmuğu temizledikten sonra bile bir tane yedek kıyafet yanınıza kar kalır.
Aynı şey bebek bezi için de geçerlidir. Hayatımdaki en büyük fobilerimden biri uçakta bezsiz kalmaktır. Hiçbir şekilde telafisi olmayan bu durumun önüne geçmek için çözümü yine yanıma normalin iki katı miktarda bez almakta buldum. Aynısı ıslak bez için de geçerli. En az iki paket derim, daha azı kurtarmaz.
Uçak tuvaletlerinde bebeğin altını değiştirmek ciddi pratik ve tecrübe isteyen bir konudur. Tek kapılı gardırop büyüklüğündeki bir alanda, neredeyse ekmek tahtası kadar bir tahtanın üzerinde bebeğin altını değiştirmek her "anayiğidin" harcı değildir. Ancak başa gelen çekilir, ve uçuşun uzunluğuna göre ve çocukların her ne hikmetse hızlanan bağırsak çalışmalarını da göz önüne alınca- tuvalet en az birkaç kere ziyaret edilir.
Bazı havayolları, "pre-boarding" denilen bir uygulamayla, çocuklu yolcuları uçağa diğer yolculardan önce alarak yerleşmelerine kolaylık tanımaktadır. Bu, her ne kadar uçağa girişinizi kolaylaştırsa da, kapalı kutunun içinde geçireceğiniz saatler göz önüne aldığında aslında çok da arzu edilen bir uygulama değildir. Öte yandan, çocuklu yolcuların bir sürü eşyası olacağından hareketle, uçağın içinde kabinlerde bir an önce yer kapmak açısından erken binmek avantaj olabilir.
2 yaşından küçük çocuklar uçak yolculuklarında bilete tabi değildir. Onlar, ebeveynlerinin kucağında seyahat ederler. Bagaj hakları da yok, ya da çok azdır -- dolayısıyla eşya hazırlarken havayoluna mutlaka bunu danışmak gerekir.
Okyanus ötesi uçuşlarda genellikle küçük çocuklu yolcular, iki yaşından küçük bebekler için ücretsiz verilen yatağın monte edilebildiği bölüme oturtulur. Bu bebek yataklarının ağırlık (10 kg.) ve boy limiti olduğundan, iki yaşından küçük bile olsa bu limitleri aşan çocuklar oraya yatırılmaz (misal, son uçuştaki durumumuz. Derin 22 aylık olmasına rağmen boyu da, kilosu da yatağa uygun değildi.) Bu durumda çocuğunuz kelimenin tam anlamıyla elinizde kalır. İşte bu yüzden de aklı çalışan ve empati sahibi havayolu görevlileri genellikle çocuklu yolcuları oturturken yanlarındaki koltuklardan birini -uçakta yer varsa- boş bırakarak işlerini kolaylaştırır. Ancak bunu düşünmeyen çoğunluğu da göz önünde bulundurarak uçuştan birkaç gün önce havayolunu arayarak bu unsurun hatırlatılması önemlidir.
Her yaştaki çocuğu uçakta oyalamak zordur. En kolay zaman yenidoğan dönemidir. Zaten sürekli uyuyan bebek, genellikle uçağın uğultusunu ninni olarak kabul eder ve yol boyu uyur. Biraz daha büyüyen bebek etrafıyla ilgilenmeye başlar, dolayısıyla oyalaması kolaylaşır. Emekleme dönemindeki bebekle yolculuk yapmak benim tecrübeme göre en zor dönemdir. Nitekim bebek yerinde durmak istemez, anne de yere bırakmak istemez. Ancak ben bu dönemde çözümü "saldım uçağa, Mevlam kayıra"da buldum, ve emekleme döneminde çocuğumun uçakta pıtır pıtır emeklemesine gayet de izin verdim. O da rahat etti, ben de.
Bebek taşıyıcısı, uçakla yolculuğa çıkacak anne-babaların olmazsa olmazıdır. Tavsiyem, çocuğun bebek taşıyıcısı yaşı geçmemişse hiçbir ebeveynin hiçbir yolculuğa onsuz çıkmamasıdır.
Uçakların içi genellikle serindir. Ve bu serinlik, uçağın neresinde oturduğunuza göre değişebilir. Kat kat giyilmesi, bezli çocukların altını değiştirmeyi çok zorlamayacak, rahat kıyafetlerin tercih edilmesi önemlidir. Ayrıca ayaklarını rahat ettirecek, aynı zamanda sıcak tutacak ayakkabılar önemlidir. Son yolculuğumuzda küçük oğlum Derin'e önü fermuarlı, polar tulum giydirip, içine de deri patiklerden giydirdim. Böylece hem üşümedi, hem de belini, orasını burasını sıkmadığı için rahat etti. Büyük oğlum Deniz'e ise beli çok sıkmayan eşofman giydirip ayağına da altı kaymayan çoraplı patiklerden giydirmeyi tercih ettim.
Son olarak, uyku düzeninin bozulması birçok annenin korkulu rüyasıdır. Her seyahat -ve ardından gelen mekan değişikliği- çocukların uyku düzenini ister istemez etkiler. Buna bir de saat farkından kaynaklanan jet-lag dediğimiz durum eklenince tatilin annenin burnundan gelmesi işten bile değildir. Jet-lag denilen bu olguyu yaşayan bilir ve önüne geçmenin pek yolu yoktur.
Uçuş sırasında bolca su içmenin jet-lag'i daha kolay atlatmaya yardımcı olduğu söylenir. Benim iki çocuklu bir anne olarak diyeceğim: başa gelen çekilir. Çocuğun yaşı ne kadar küçükse ve ne kadar fazla gündüz uykusu uyuyorsa jet-lag'i atlatmak o kadar kolay olur. Gündüz uykularını bırakmış bile olsa çocuğun gün içinde bir-iki saat (ama daha fazla değil) uyuması, yeni saate uyum sağlamasını kolaylaştırır. Aynısı yetişkinler için de geçerlidir. Günümüzde çocukla evden çıkabilmek bile olayken, uçak yolculuğu birçok ebeveynin gözünü korkutur. Ancak yeterince hazırlık ve biraz rahat bir yaklaşımla, üstesinden gelinmeyecek bir durum değildir.
Blogger Elif Doğan