Güncelleme Tarihi:
Geçtiğimiz günlerde 4 yaşlarında bir kız çocuğunun giyim videosu sosyal medyada gündem oldu. Videodaki çocuk, kıyafetlerini kamera arkasında birer birer giyiyor, en sonda da kombinini gösteriyordu.
Videoda en dikkat çeken şey kıyafetlerin tasarımlarının çocuklardan çok yetişkinlere göre olması ve çocuğun ‘kadınsı’ olarak nitelendirilen tavırları oldu. Videoya, “Kız çok tatlı ama son zamanlarda küçücük çocukların kadın gibi giydirilmesine çok kızıyorum”, “Her şeyin bir yaşı, zamanı var. Her yerde küçük kadınlar görüyorum artık!” minvalinde yüzlerce yorum geldi.
Küçük çocukları yetişkin gibi giydirmenin, yaşlarından büyük tavırlar sergilemelerine sebep olmanın ve bu anları sosyal medyadan paylaşmanın ‘istismar’ olduğunu düşünenler olduğu gibi “Anne babalar çocuklarını istedikleri gibi giydirmekte özgür” fikrini savunanlar da var.
Peki yetişkin gibi giyinmek ve bu anların sosyal medyada paylaşılması çocukların gelişimine nasıl etki eder? Bu bir istismar mıdır? Bu tür paylaşımlar çocukları pedofili tehlikesine açık hale getirebilir mi?
Ebeveynlerin bilmesi gereken tüm detayları Çocuk Gelişimi Uzmanı ve Öğretim Görevlisi Merve Mercan ile konuştuk.
1- Yetişkin gibi giydirilmenin çocuklar üzerinde bir etkisi söz konusu mu?
Çocukların cinsel kimliklerinin oluşumunda özdeşim süreci en genel anlamıyla kız çocukların anneyi, erkek çocukların babayı model alması şeklinde ifade edilir. Biz bunu çocukluk döneminde kız çocukların annelerinin elbiselerini, topuklu ayakkabılarını giymesi, aksesuarlarını takması ve makyaj yapması; erkek çocukların ise yine babalarının giysilerini giyip, aksesuarlarını takıp, kişisel bakım rutinlerini tekrar etmesi şeklinde görürüz. Doğal ve beklendik olan bu sürecin sonunda, ailelerin de pekiştirmesi ile çocuğun kendi cinsiyetine ait rolleri benimsemesi sağlanır.
Ancak ebeveynlerin bu doğal sürece çocuğun hazır olup olmadığına bakmaksızın dışarıdan müdahalesi ve çocuğun tercihinden ziyade ebeveynin mükemmellik kriterine hizmet edilmesi maalesef olumsuz etkiler doğuruyor. İlk senaryoda çocuğun gelişimsel sürecini kendi çabası ve ebeveyn pekiştirmesi ile sürdürdüğü, ikinci senaryoda ise çocuğun ihtiyaçları, tercihleri ve gelişimsel sürecine bakılmaksızın ebeveynin görülme ihtiyacını çocuk üzerinden karşıladığı, çocuğun gelişiminin amaç değil çocuğun kendisinin araç olduğu bir tablo ile karşılaşıyoruz.
EKRAN BAĞIMLILIĞI, BENLİK ALGISI ZEDELENMESİ, AKRANLAR İLE İLETİŞİM SORUNLARI...
2- Bu süreç çocuğun gelişimini ve karakterini nasıl şekillendiriyor?
Çocuğun belli yaşlarda belli gelişimsel süreçlerden geçmesi beklenir. Oyun, akran etkileşimi, ebeveynin ihtiyaçlar için hazır ve orada olması, uygun çevre koşulları ve uyaran zenginliği gibi faktörler de bu süreçler için destekleyici rol oynar.
Erken çocukluk döneminde benlik gelişimini göz önünde bulundurduğumuzda çocuklar daha bağımsız olma, ihtiyaçlarını kendi başlarına karşılama isteği ile karşımıza çıkıyor. Bu dönemde ebeveynin tutumu çocuğun kendine olan güvenine doğrudan etki ediyor ve sürecin sonunda bu tutuma göre çocuğun bağımsızlık ve girişimcilik ya da utanç ve suçluluk gibi duygular gösterdiğini görüyoruz.
Bu durumda çocuğun tercihine bakılmaksızın ebeveynin onun adına verdiği kararlar ve yaptığı paylaşımlar maalesef çocuğun benlik gelişimini olumsuz etkiliyor. Bunun yanı sıra ebeveynin ürettiği konsepte göre giydirilen, fotoğraf ve videoları çekilip paylaşılan çocuğun oyun algısı farklılaşıyor, akranları ile etkileşim tercihi azalıyor, ekran bağımlılığı daha sık görülebiliyor, kendi bedeni ve zamanı üzerinde söz hakkı olmadığından benlik saygısı zedelenebiliyor, öz düzenleme becerileri gibi sosyal duygusal gelişimleri de olumsuz etkilenebiliyor.
O nedenle çocuğun çocuk olduğu, yaşının gerektirdiği aktivitelere dahil edilip geçmesi gereken gelişim süreçleri için desteklendiği, bedeni ve tercihleri konusunda saygı gördüğü ve güvende olduğunu bildiği bir ebeveynlik anlayışı hakkı her geçen gün daha da önemli hale geliyor.
'EŞİKERGENLER' KARŞIMIZA ÇIKMAYA BAŞLIYOR, İRADELERİNİN DIŞINDA HAREKET EDİYORLAR
3- Yaşından büyük şekilde giydirilip bir de sosyal medyada paylaşılmak, ‘like’ almak, çok izlenmek çocuklarda 'hep beğenilme, hep ilgi çekme' isteğini tetikler mi?
Sosyal medyanın hayatımızda bu kadar fazla yer edinmesiyle birlikte ebeveynlerin çocuklarını etkileşim kaynağı olarak görmeleri de kaçınılmaz hale geldi. Bu durum literatürde sıkça karşılaşmaya başladığımız ‘share’ (paylaşmak) ve ‘parenting’ (ebeveynlik) kelimelerinin birleşiminden oluşan ‘sharenting’ kavramını ortaya çıkardı. Sharenting, paylaşan anne baba anlamına geliyor ve maalesef günümüz ebeveynlerinin büyük bir kısmını ifade ediyor.
Ebeveyn açısından da olumsuz etkileri bulunmakla birlikte çocuk açısından hem hak ihlaline girmek, hem onay ihtiyacını farklı kaynaklardan sağlamak ile ilgili sağlıksız bir tutum, hem içeriklere iradesi dışında malzeme olmak, hem de toplumda kabul edilme ile ilgili yanlış bir referans oluşmasına neden oluyor.
Görmekten ziyade görülme isteği uzun vadede ne çocuk ne ergen diyebileceğimiz bir ara form olan 'tween' yani eşikergenlerin karşımıza çıkmasına yol açıyor. Bu gruptaki çocuklar yetişkin gibi görünmeyi, paylaşımlarda bulunmayı, giyinmeyi artık iradeleri dahilinde yapmaya başlıyorlar ancak temelde çocuk oldukları için bu davranışların sonuçlarını kestiremiyorlar. Dolayısıyla etkileşim almak için içerik haline getirilen çocuğun tehlikeli sevimliliği ilerleyen yıllarda sevimlilikten arınıp tehlikesiyle bizi yüzleştiriyor.
'YETİŞKİN GİBİ GİYDİRİLMESİ VE MAKYAJ YAPILMASI ÇOCUĞU DAHA TERCİH EDİLEBİLİR BİR KURBAN HALİNE GETİRİYOR'
4- Bir de pedofili tehlikesi söz konusu...
Pedofili, yetişkin bir kişinin çocukları cinsel açıdan çekici bulması ve tercih etmesi ile karakterize psikoseksüel bir rahatsızlık. Pedofilik davranışlar dokunma, penetrasyon içerebileceği gibi teşhircilik, röntgencilik şeklinde de görülebiliyor. Sosyal medyanın kontrolsüz kullanımı pedofillerin tek 'hashtag' ile birçok görsele oldukça kolay ulaşmalarını sağlıyor ve bu anlamda maalesef zahmetsiz malzeme sunuyor.
Pedofiller için çocuğun yaşına uygun bir görünümde olsa da ilgi çeken hali, bir yetişkin gibi giydirilmesi ve makyaj yapılması durumunda çocuğu daha tercih edilir bir kurban haline getiriyor. Bu noktada çocuğa kendini korumayı öğretmekten sorumlu ebeveynlerin kendilerini sorgulamaları önem arz ediyor.
Çocuklara yabancılarla konuşmamaları, onlarla bir yere gitmemeleri, verdikleri yiyecekleri yememeleri konusunda sıkı uyarılarda bulunurken, ev içerisinde, ebeveynlerinin yanında ve ebeveynleri tarafından paylaşım ve etkileşim uğruna hedef haline getirmelerindeki tutarsızlığı fark etmek gerekiyor.
DİJİTAL DÜNYANIN BÜYÜSÜ MAHREMİYET ALGISINA DAMGA VURDU
5- İnsanlar çocuklarını istedikleri gibi giydirebilirler elbette fakat çocuğun mahremini korumak da ebeveynlerin görevi. Bu konuda bir uyarınız var mı?
Çocuklar ebeveynlerin sözlerinden ziyade davranışlarını model alarak kendi davranışlarını yapılandırıyorlar. Dolayısıyla erken yaşlardan itibaren gelişmesi beklenen ve bireyin kendi özel alanlarının farkında olup sınırlarını belirlemesi ve koruması anlamına gelen mahremiyet gelişimi de ebeveynin çocuğun mahremiyetine saygı göstermesiyle başlar. Ancak geldiğimiz bu noktada dijital dünyanın büyüsü bu mahremiyet algısına oldukça büyük bir darbe vurmuş durumda.
Çocuklar bir etkileşim aracı olarak görüldüğünde ilk gözden çıkardığımız şey onların mahremiyeti oluyor. Kendi iradeleri ile karar vermedikleri içeriklere konu oluyorlar ve ebeveynler tarafından korunmak bir yana ilerleyen yaşlarda kontrolsüz paylaşım için de neredeyse pekiştiriliyor ve cesaretlendiriliyorlar.