Oluşturulma Tarihi: Mart 02, 2016 14:23
Çocuğunuzun duygularını siz yaşıyormuşçasına hissetmeye çalışın.
Duygu ve düşüncelerin dile getirilmesi elbette ki önemlidir. Erken çocukluk yıllarından itibaren ebeveynlerin çocuklarıyla kurdukları iletişim tarzı, konuşma biçimleri ve beden dilleri çocukların hem çevreyle olan iletişim biçimini hem de ileride birer birey olduklarında kuracakları iletişim tarzını oldukça etkilemektedir. Anne-babalar genellikle çocuklarının sözlerini dinlemediklerinden yakınırlar. İletişim kurarken önemli bir kilit noktalardan biri güven unsurudur. Çocuklar için de yetişkinler için de bu değişmez, güvendiğimiz ve sevdiğimiz insanların sözünü daha çok dinler ve onlarla daha çok işbirliğine yatkın oluruz. Bir düşünün güvenmediğiniz bir insanla işbirliği yapar mısınız?
- İletişimsizliğin sorumlusu konuşmayan değil, genellikle konuşturmayandır. Dinlenmediğimizi bir kere fark etmek, dinlemeyenle ömür boyu iletişimi kesmemize neden olur. Çocuklarla doğru iletişim adına kendimize dönüp bakmak da fayda var. Günlük yaşamda nasıl iletişim kuruyoruz? Öncelikle bizi dinleyen kişinin bizimle aynı yorumu yapmasını hiç beklememeliyiz.
- Kendinizin ifade yeteneğinizin boyutlarına bir bakın.
- Kendinizi ne ölçüde karşı tarafa anlatabiliyorsunuz?
- Karşı tarafı ne ölçüde anlayabiliyorsunuz?
- Anlamak için dinliyor musunuz?
- Yoksa hep siz mi konuşuyorsunuz?
- Sürekli talepkar mısınız?
- Yoksa emredici misiniz?
İLETİŞİM KURARKEN BEDEN DİLİ ÇOK ÖNEMLİDİR
İletişim sadece konuşma ile sınırlandırılmamalıdır. Davranışların altında yatan duygu ve düşünceleri anlayabilirseniz iletişim için lisana gerek kalmaz. Mimiklerde saklı olan duyguları kelimelere dökün. Başkalarının duygularını anlamak çok değerli bir özelliktir. Çocukların gelişim evrelerini ve yeteneklerini bilirsek neden ve nasıl davrandıklarını anlayabiliriz. Yanı sıra iletişim kurarken beden diliniz, ses tonunuz çok önemli bir unsurdur. Kararlı bir ses tonuyla söylenmeyen “Hayır” çocuk için hiçbir anlam ifade etmez. Aynı zamanda onu daha iyi anlamanız için çocuğun beden dilini ve söylediklerini iyi gözlemlemeniz gerekir:
- “Hayır ben yapmadım” derken gözlerini kaçıran bir çocuk…
- “Arkadaşım bana vurdu çok acıyor” derken gözlerinin içi gülen bir çocuk…
- “Banane umurumda değil” derken gözleri dolan bir çocuk…
ÇOCUKLARIN OLGUNLAŞMALARI İÇİN ZAMAN GEREKİR
Çocuğunuzun duygularını farkedin. Onun duygularını siz yaşıyormuşçasına hissetmeye çalışın. Aslında mantık gelişene kadar, neredeyse ergenlik çağına kadar, çocuk ile konuşmalar çocuk tarafından, konuşanın tam demek istediği gibi anlaşılmaz. En büyük hata çocuk konuşmayı yeni söktüğünde, algılama yeteneğini dikkate almamaktır. Sözümüzden çıktığında sinirlenir, bağırır, çağırırız. Çocukla yetişkin arasındaki sorunların çoğu, çocukların olgunlaşmaları için zamana ihtiyaçları olduğunu dikkate almamaktan kaynaklanmaktadır.
YANLIŞ İLETİŞİM
-”Sizin yatağınızda uyuyacağım.
-”Yaramaz çocuklar annelerinin yatağında uyurlar.”
-”Sizin yatağınızda uyuyacağım”
-"Annelerin yatağında uyumak ayıptır.”
-”Sizin yatağınızda uyuyacağım”
-”Senin inatçılığından bıktım.”
-”Sizin yatağınızda uyuyacağım”
-”Ehh ama… Hep istediğin olsun istiyorsun!”
BUNU OKUMAYIN!
Olumlu ifadeler kullanmayı insan tabi ki birdenbire öğrenemez ama üzerinde çalışılabilir. Olumlu mesaj veren herkes çocuğuna olumlu düşünme ve davranma konusunda yardım etmiş olur. Böylece çocuk ne yapması gerektiğini bildiğinden birçok durumun üstesinden gelir ve bir şeyi yapmaması gerektiği için korkudan etkisiz hale getirilmemiş olur.
ÇOCUĞUNUZU UYARIRKEN OLUMLU İFADELER KULLANIN
Düşündüğünüz her şey, duygu ve imgelerle davranışlara yansır.
- “Ali, kayığın kenarını iki elinle tut.”
Bu cümle;
-“Aman sakın suya düşme”
Daha kötüsü;
-“Sen boğulursan ben ne yaparım sanıyorsun” gibi ifadelerden daha etkili olacaktır.
- “Allah aşkına bugün okulda yine bir kavgaya karışma!”
-Bugün okulda her şeyin gönlünce olmasını diliyorum, yalnızca sevdiğin çocuklarla oynaman çok iyi olur.
-"Ağaca sıkı sıkı tutun, adımlarını nereye atacağına dikkat et."
-"Burada benimle kaldırımda dur."
ÇOCUKLARINIZI KORKUTACAK SÖZLER SÖYLEMEYİN
Çocuklarınıza her şeyi açıklamak ya da onlarla nefesimiz tükenene kadar tartışmak zorunda değilsiniz. Açıklama olarak sadece,
- ”Ben böyle istediğim için” gibi bir cümle zaman zaman etkili olmalıdır.
- “Eh, bekle bakalım baban eve gelince…”
- “Beni hasta ediyorsun, yakında evi terk edeceğim”
- “Çocuk yurduna yerleştirileceksin” gibi ifadeleri kullanmayın.
ÇOCUĞUNUZU İTAATKARLIĞA İTMEYİN
Çocuğun itaatkar olduğunu gösteren davranışlar:
- Sormadan, sorgulamadan söyleneni yapması,
- İnsiyatif almaktan çekinmesi,
- Konuşurken sesini fazla yükseltmemesi,
- Oyun içinde yönlendirmeye açık olması,
- İtiraz etmekten kaygılanması ve korkması.
Ceza da aşırı kibarlık da itaatleştirir.
“Aferin, ne kadar efendi, akılı başında çocuksun.”
“Ne kadar hanımefendi kızsın.”
“Ağzı var dili yok, ne kadar mülayim çocuk.”
İTAATKARLIĞA İTEN DAVRANIŞLAR
- Alışverişte ona seçim hakkı tanımamak,
- Arkadaşlarını seçmesinde esnek olmamak,
- Yüksek sesle konuşmak,
- Bağırmak,
- Sözünü bitirmesine izin vermemek,
- Söz dinlediğinde hemen ödüllendirmek.
İtaat etmeye alıştırılmış çocuklar öz değerlerini küçümseyebilir, vazgeçebilir. Sorgulamadan kabul eden karakter yapısı oluşur.
NELER YAPILMALI?
Çocuklar öz inançları temelinde kendini savunmalıdır. Uyumlu ve saygılı olabilir ancak itaat uyumun ve saygının abartılmış şeklidir.
- Hemen kabul etme, önce dinle,
- “Peki." değil, "Bir bakayım." de,
- Hemen "Tamam." deme, "Düşünüyorum." de,
- “Aynen katılıyorum." deme, "Söylediğinize saygı duyarım, ben de şöyle düşünüyorum." de.
ÇOCUĞUNUZLA DOĞRU İLETİŞİM KURMANIN YOLLARI
- Çocuklarla iletişim kurarken uzun öğütlerden, sıkıcı açıklamalardan uzaklaşın. Dediğinizi yapması için uyarının kısa, net olması önemlidir.
- Olamayacak şeyler için direttiğinde mantıklı sebeplere dayandırıp, durumu kabul etmesini sağlamaya çalışmak yerine sadece onun ne kadar istediğini anladığınızı ve haklı olduğunu, karşısında değil yanında olduğunuzu hissettirin.
- Çocuğunuzun tabağında bıraktıklarını yemek yerine kendi canınızın istediği yemeği pişirin.
- Başka anne babalarla vakit geçirin.
- Eşinizden ne beklediğinizi açıkça söyleyin. Şefkat, cinsellik ya da yalnızca dostluk..
- Düzenli olarak anne-babalıkla ilgisi olmayan, hoşunuza gidecek şeyler yapın.
- Çocuğunuza saygınızı ve değer verdiğinizi, onu ilk karşılaştığı kişilere ismiyle tanıştırarak gösterin.
- Çocuğunuza bir şey söylerken, diz çökerek onunla aynı hizaya gelmeye çalışın.
- Çocuğunuzun duygularına karşı çıkmayın. Düşüncenin “doğru”su, “yanlış”ı olsa bile, duygunun “doğru”su “yanlış”ı olmaz.
- Çocuğunuzla aranızda bir duvar örmek istemiyorsanız, bir başarısızlığından sonra, “Ben sana demedim mi?” demeyin.
- Eğer öyle hissetmiyorsanız, mutlu ve sevecen görünmeye çalışmayın.
- Çocuğunuza düşünce ve duygularını ifade etme fırsatı verin ve cevap veriyor diye ona kızmayın.
- Çocuğunuza doğru bilgi verin. “Nasıl olsa anlamaz”, “Bunu onun iyiliği için yapıyorum” gibi gerekçelerin arkasına sığınmayın. Kaybolan güven geri gelmez.
- Çocuğunuzun yaptığı bir şeyden hoşlandığınızda, bunu nedeniyle belirtin. Böylece, “otomatik” teşekkür yerine, insanları mutlu eden “özel teşekkür”e geçin.
- Başarı yönelimi yüksek bir çocuk yetiştirmek istiyorsanız, sınırları iyi belirlenmiş olmak koşuluyla, insiyatif almasını sağlayın: Yaşadığınız çevrede kendi başına dolaşmasına, arkadaşlarını kendi seçmesine izin verin. Yeni şeyler denemesi için onu teşvik edin.
- Çocuğunuzu zorla değiştiremezsiniz. Onu ancak değişim için cesaretlendirebilir ve isteklendirebilirsiniz.
- Çocuğunuzun yaratıcılığını köreltmek için geçerliliği sınanmış bir formül: “ Sana mı kaldı?”, “Dünyanın neresinde görülmüş”, “Senden başka bunu söyleyen var mı?” “Bacak kadar boyunla bunları bırak da kendi işinle uğraş” demektir.