Güncelleme Tarihi:
Çocuğum geceleri nöbet geçiriyor yalnız bırakamıyorum!
Uyku bozuklukları hem psikolojik hem de psikiyatrik/nörolojik kökenli olabilir. 4-5 yaş gibi bebeklik ve erken çocukluk döneminde uykuda nörolojik sebeplere dayalı ama iyi ayırt edilemediği için, ya kültürel olarak metafizik olgularla açıklanmaya çalışılan ya da psikolojik sebeplere yorulan nöbetler vardır. Bu nöbetlerin sıklıkları değişken şekilde tekrar eder; çocuk gözleri açık olsa da uykudadır. Anne ve babasını tanımaz, çoğu zaman konuşur, dakikalarca da sürebilir. Böyle bir durumda anne ve baba doğal olarak çocuğun bu durumundan endişe duyar, çocukla birlikte uyumayı tercih eder ya da kendi yataklarına alırlar. Böylesi durumlarla başlayan yalnız yatamama ileriki yaşlara kadar devam edebilir. Hem çocukta hem de anne ve babada tedirginlik yarattığı için onlar da çocuğun tek başına güvenli bir şekilde uyku uyuyamayacağı inancını geliştirir. Doğal gelişimin bir parçası olarak zaman zaman kısa dönemlerle uyku bozuklukları çıkabilir bunun için telaşa kapılmayın. Bu dönemlerde çok yoğun inatlaşmalar ve çatışmalar yaşanıyorsa öncelikle kendi içinizde ben çocuğumun büyümesiyle ilgili neler hissediyorum sorusuna yanıt arayın. Çünkü anne ve babalarda da çocuktan ayrılma, kaygı ve korku uyandırabilir bunu anlamaları gerekir. Çocuğunuzun bir birey olarak büyüyebilme ve yeteneklerini geliştirebilme kapasitesi olduğunu bilin. Bu kapasitesini fark ederek yeteneklerini geliştirebileceği ortamlar yaratın.
Yalnız uyursa korkar
Çocuklarda psikolojik olgunlaşma ve gelişimin doğal bir parçası olarak yalnız uyuyamama görülebilir. Psikolojik olgunlaşmayı 'kişilik gelişimi' ve 'ayrılma bireyselleşme' süreci olarak tanımladığımızda, çocuğun ilgisinin dış dünyaya yöneldiği dönemde (özellikle yürümeyle birlikte) keşifler ve heyecanlar olur bununla birlikte korku duygusu da ortaya çıkabilir. Kaynağı bilinmeyen sesler, zaman zaman anlamı çözülemeyen oyuncak veya objeler kimi durumda palyaçolar korku verici olabilir. Çoğu anne ve baba 'Çocuk nereden de öğrendi bu korkuyorum kelimesini oysa biz onu hiçbir şeyden korkutmadık' der. Fakat dünyayı anlamlandırmaya ve bir yandan da bu dünyadaki yerini yavaş yavaş fark etmeye başlayan çocuk için bahsedilen tip korkular olabilir. Korkular çok uzun ve yoğun olmadıkları müddetçe büyümenin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Bu tip durumlar yine kaygı seviyesi yüksek koruyucu anne ve babayı çocuğu yalnız bırakmamaya uykusunda da yanında olmaya yönlendirir. Bu sebeple yalnız yatamayan çocuklar da vardır. Kaygı ve tedirginlik karşılıklı olarak çocuktan anne ve babaya, anne ve babadan çocuğa geçer. Oysa anne ve babada bunların filtrelenmesi ve çocuğa güven verici yaklaşımlarla davranılması gerekir. Mantıklı açıklamaların pek anlamı yoktur çünkü defalarca anlatmanıza rağmen 'Hayır ama orada canavar var' hikayesi devam eder. Çünkü bu çocuğun psikolojik bünyesindeki bir gelişime adaptasyonu ile ilgili bir meseledir.
Çocukların öğrenme becerileriyle ilgili ortaya çıkan öğrenme güçlüğü, dikkat dağınıklığı, hiperaktivite gibi sorunlar da psikolojik yönden baskı kızgınlık ve çaresizlik hisleriyle birlikte korkular yaratabilir ve çocuk yalnız uyuyamamaya başlayabilir. Bütün bunlar detaylı bir şekilde hem anne ve babayla hem de çocukla yapılacak görüşmelerle netleştirilmelidir. Anne ve babanın çocuğunda bahsedilen tipte öğrenme problemleri olup olmadığını gerek öğretmeniyle gerek okul rehber psikoloğuyla görüşüp öğrenmesi, kabullenmesi ve bu sorunlarla ilgili yardım almayı geciktirmemeleri gerekir.
Uyku zamanı mı kabus zamanı mı?
15 aylıktan itibaren çocuk hem bilişsel hem dil hem de duygusal gelişiminin sonucu olarak, anneyi 'ayrı bir insan', bununla birlikte kendisini de 'ayrı bir birey' olarak algılamaya başlar. Bu durum onda üzüntü, huzursuzluk ve kızgınlık yaratır, çünkü anne ve o artık iki 'ayrı' insandır. 17-18. aylarda 7-9. aylardakine benzer başka insanları yabancılama gibi şeyler yaşayabilir. Bu durum 18-24 aylar arasında anneye bazen yapışma bazen de isyan tepkileri verme halini alır. Çocuk bu dönemde yalnız uyuyamama, uykuya dalma sıkıntıları çekebilir. Çünkü ayrılma ve bireyselleşme bu dönemde yoğun değişimleri gerektirir. Çocuk ve anne çok huzursuz ve adeta bir savaş alanında gibidir, kimi anne-çocuk bu savaşı daha kolay kimi daha zor atlatır.
Eğer fiziksel bir durum söz konusu değilse, diğer etkenler büyük ihtimalle; yeni kardeş, anne ve babanın boşanması, anne ve baba kaybı, okul, öğretmen değişimleri, ev değişimi gibi çocuğun hayatındaki değişimler çocuğun psikolojik olgunlaşmasının okul ortamının gerektirdiği sorumluluklara yeterli gelmemesi (anneden ayrılmanın yarattığı kaygıya tahammül etmek, paylaşmak, yanlışını kabul etmek, arkadaşlarının da yönlendirmesine ve oyun kurmalarına izin vermek, ihtiyaçlarını dile getirmek, kendini korumak vs.) olabilir. Yalnız uyuyamayan ayıcık, kıskanç kaplan, kardeş isteyen çocuk gibi çocuğunuzun özdeşleşebileceği konu ve kahramanlar seçilerek aldığınız hikaye kitaplarını okuyabilirsiniz. Bu dönemde çocuğunuza mantıklı açıklama yapmaktan kaçının. Korkacak bir şey yok, kıskanma, sakın bağırma gibi cümleler kurmak ya da kızmak çocuğun duygularını ifadesini yasaklayan yaklaşımlardır ve çocuğu daha da kötü hissettirir. Üstelik bütün bu 'olumsuz' duyguları hissetmeye devam ettiği için suçluluk hisleri artar. 'Sonradan ortaya çıkan yalnız uyuyamama' çok görece bir ifadedir ve neyin sonrasında çıktığı etraflıca araştırılmalıdır. Çocuğun bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatabilmesi için ebeveynlerinin tutum ve davranışlarının önemi büyüktür. Çocuklarıyla iyi geçinmeyi, iyi iletişim kurmayı 'arkadaşlık etme' formatında yorumlayan anne-babalar çocukta rol karmaşası yaratır ve herkes yerini, rolünü, etkinliğini, gücünü şaşırır. En önemlisi çocuk rolünü ve gücünü şaşırarak bir yanılsamaya girer ve sınırlarını geliştiremez. Bir çocuğun kişilik sınırlarını geliştirebilmesi için kendisini koruyan yönlendiren, güven veren iki yetişkine yani anne ve babaya ihtiyacı vardır.
Çocuk ve Ergen Uzman Psikoloğu Özge Özkan