Güncelleme Tarihi:
Özellikle çocukluk döneminde 4 kritik dönemden geçildiğinin altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Güven, "Bu kritik dönemlerde çocuklar nasıl bir tutum sergiliyor ve bu tavırlar, tutumlar karşısında yetişkinler nasıl şekil almalı, onlara nasıl bir rehberlik yapmalı noktasında öğrencilerle bilgilerimi paylaşacağım" diye konuştu.
İlk kritik dönemin 2 buçuk yaş olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Güven, konuşmasına şöyle devam etti:
"Çocuğun 2 buçuk yaşını, anne baba için çocukları hayatlarına girdikten sonra yaşadıkları ilk büyük şok diye tanımlayabiliriz. Çocukları bu yaşa geldiğinde anne babayı bir panik alıyor. 'Eyvah bu çocuk çok inatçı olacak, onun bu inadıyla baş etmemiz gerekiyor' diye düşünüyorlar. Ama biz eğitimciler ve çocuk gelişimciler olarak, 2 buçuk yaşındaki bir çocuğun inatçılığının son derece doğal olduğunu ancak bu aşamayı geçtikten sonra sağlıklı ve dingin bir birey olabileceğini ailelere aktarmaya çalışıyoruz. Bunun geçici bir süreç olduğunu anladıklarında çocukla baş etmekten vazgeçecekler. Çocuklarıyla birlikte o süreci keyifli bir paylaşıma çevirecekler. Çocuk inatçı davranışlar sergilediğinde aile, çocuğun dikkatini başka yöne çekmeli ve olayı orada soğumaya bırakmalıdır."
"Çocuk gelişiminin öneminin anlaşılması için biz eğitimciler olarak elimizden geleni yapıyoruz" diyen Dr. Öğr. Üyesi Güven, "Sesimizin ulaştığı her yerde 0-18 yaş arası çocukluk döneminin önemini, orada yapılan bir hatanın ya da doğru davranışın ilerideki hayatında çocuğa aynı şekilde yansıyacağını anlatmaya çalışıyoruz. Aileler bu konuyu öğrenme konusunda bir çaba içindeler, bu da biz ve ülkemiz için önemli bir kazanım" ifadelerini kullandı.
'Engelli çocuklara öğretmen olmak' konusunda öğrencileri aydınlatacak olan Sağlık Bilimleri Fakültesinde Öğr. Görevlisi Tuna Şahsuvaroğlu ise, "Çocuk gelişimi bölümlerinde okuyan ve mesleki hayatlarında engelli çocuklara temas edecek olan birçok öğrencimiz var. Ülkemizdeki engelli sayısı oldukça fazla. Ne kadar erken yaşta eğitime başlanabilirse engelli çocuklardaki hayata katılım oranını da o düzeyde arttırabiliyoruz" dedi.
"Farklı gelişim gösteren öğrencilere temas eden öğretmenler farklılığı özellikle vurgulama noktasında bir yanlışa düşebiliyorlar" diyen Öğr. Görevlisi Şahsuvaroğlu, "Oysaki bu çocukların normal gelişim gösteren çocuklardan hiçbir farkı yok. Sadece sınıfta veya çocukla ilgili yapılan birçok düzenlemede yeni uyarlamalara ihtiyacımız var. Ama ülkemizde bu tür farklılıklara karşı olan tutumlar negatif olduğu için öğretmenler de bu öğrencileri direkt olarak sınıfta ayrıştırabiliyor" ifadelerini kullandı.
Engelli çocuklara öğretmenlik yapacak çocuk gelişimcilere öneride bulunan Öğr. Görevlisi Şahsuvaroğlu, "Farklı gelişim gösteren çocuğa temas eden, onunla bir arada olmak durumunda olan bir eğitimci, zaman zaman karşısındaki kişinin bir insan olduğunu hatta bir çocuk olduğunu unutuyor. İhtiyacını karşılamaktan ziyade çocuğu dayanılması ve katlanılması güç bir obje olarak görmeye başlayabiliyor. Bu nedenle bir eğitimcinin, duruma müdahale etmeden önce 'Yapacağım müdahale insani mi, ahlaki mi, vicdani mi ve etik mi' sorularına cevap vermesi lazım. Bunlara cevap verebiliyor ise zaten yanlış bir hareket yapmayacaktır" diye konuştu.
DHA