Güncelleme Tarihi:
Yeni bir ilişkiye başlar, ilk günlerin heyecanıyla her şeyi mükemmel görme eğilimi gösteririz. O kişinin özel bir yanı bizi ona aşık eder ve kapılıp gideriz. Peki, her şey gerçekten mükemmel midir yoksa gördüğümüz bir illüzyondan mı ibarettir? Aslına bakılırsa, ilişkinin ilk zamanlarında her şeyi olduğu gibi kabul etmeyiz, tek inandığımız ona ihtiyacımız olduğudur ve bu anı bozmayız. Odaklandığımız noktalar ihtiyaç duyduğumuz özellikleridir ve doyuma ulaşana kadar bize yeter. Ancak ilerleyen zamanlarda özel bir yönüne aşık olduğumuz insanın bazı yönlerini kabul edemez ve değişmesini isteriz. Karşımızdaki kişinin davranış ve özelliklerinin tekelimizde olmasını isteme bencilliğini göstermemiz ise ilişkinin temelden sarsılamaya başladığının ilk işaretidir.
Her ne kadar onu değiştirmek konusunda ilişkinin daha iyiye gitmesi düşüncesiyle hareket etseniz de bu durum karşı taraf için farklı yorumlanabilir. Sürekli müdahaleye uğrayan kişi, size ve ilişkiye yetemediğini düşünür. Kişi onu ‘O’ yapan davranışların değiştirilmeye çalışmasını bir hakaret olarak algılayabilir ve bu duruma kızabilir. Bu ise zamanla ilişkiye zarar vererek, kavgaların sıklaşmasına sebep olur. Bu davranışların ilişkiye faturası ağır olabilir.
İlişkinin ilk başlarında ‘Ben bu hareketini değiştiririm, seviyorsa değişir’ gibi bir kanıya sahipseniz, yanlış yoldasınız demektir. Çünkü kimse sizin kafanızdaki standartlara uymak zorunda değildir ve değişmek için zorlanamaz. Bu bencilliğin ötesinde büyük bir fedakarlıktır. Örneğin bir kadının eşine ‘Futbolla ilgilenmeni istemiyorum’ ya da bir erkeğin eşine ‘Çalışmanı istemiyorum’ baskısını yapması fazla ileriye gitmektir. Her ilişkide istenmeyen davranışlar üzerinde konuşulup, uzlaşılabilir ancak kişisel sınırlar ihmal edilemez. En azından edilmemelidir.
Kadınlar en çok ilgi istiyor. Partnerinin ona zaman ayırmasını, özel hissettirmesini, sevgisini kelimelere dökmesini ve belki de biraz romantizm istiyor. Evet, bir kadının eşinden bunu beklemesi çok normaldir çünkü ilişkinin dinamikleri bunlardır. Bu dinamikleri canlı tutamadığınızda ise ilişkiye zarar vermeye başlarsınız. Ancak kişinin böyle bir çabası yoksa ve siz bunu ilişkinin başında hissedip değişeceğine inandıysanız hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Çünkü çoğu erkek, sevgisini göstermek için sözcüklere gerek olmadığı bahanesine sığınabilir ve istediğiniz ilgi karşılıksız kalabilir. Söz konusu erkekler olduğunda ise değişmesi beklenen durumlar büyüyor. Erkek egemenliğini kadın üzerinde kurmaya çalışarak hayatının kontörlünü ellerinde istiyor. Önce makyajına, sonra saçına, arkadaşlarıyla sık görüşmesine ve en sonunda da çalışmasına karışarak, önemli müdahalelere dahil oluyor. Oysa erkeklerin unuttuğu bir nokta var; her ne kadar bir hayatı beraber paylaşıyor olsanız da bir kadının hayatına yine o kadının kendisi yön verebilir.
Hepimiz birbirimizin değişmesini istiyor ama değişmek konusunda tembel davranıyoruz. Eşinizin belli standartlar ve tekdüze olması fikri başta hoşunuza gidebilir ancak onu özel kılan farklılıklarıdır. Bu durumda yapacağımız en güzel şey, uzlaşmak ve farklılıkların tadını çıkarmaktır.