Güncelleme Tarihi:
3 yaş civarlarında başlayan zarar görme, yok olma korkuları kendini hayaletlerle ve canavarlarla göstermeye başlar. Oyunlarıyla korkuyla baş etmeye çalışan çocuk korkularını kendi dünyasında şekillere sokar. Oyun içinde kahramanlar ve kötü adamlar savaşırlarken aslında korkulu parça da, mücadeleci parça da çocuğun ruhsal dünyasının içinden gelir. Bu sebeple “Canavar diye bir şey yok” demek çocuğun dünyasında anlaşılmadığını hissettirir.
Çocuklar gelişirlerken, kendi kaygı ve korkularının içeriğinde gerçeklik algısının değişimlerine rastlarız. Küçükken daha yaygın, hayali, kontrol edilemez ve güçlü şeylerden korkarlarken büyüdükçe daha spesifik, tanımlanmış, gerçekçi ve günlük hayatın içinde şeylerden korkarlar.
Korku, bazen baş ağrısı bazen de karın ağrısı olarak kendisini gösterebilir. Ağrıyla çocuk aslında nasıl canının yandığını gösteriyordur. Tüm gün ağrımayan karın tam da okula gidecekken ağrıyabilir ya da sınavdan bir gün önce mide bulanabilir. Doktorlar sebep bulamaz çünkü sebep başkadır.
Çocuğunu kendi korkularıyla dünyadan sakınan ailelerde çocuk nereye adım atsa yanında “aman” sesleri yankılanıyorsa her yere korku tohumları da atılıyordur. Bu noktada çocuğun anladığı tek şey vardır; dünya tehlikelidir ve anne olmadan zarar görülebilir. Dolayısıyla özgürlüğü kısıtlanan çocuk hem öfkeli hem de kaygılı olacaktır. Aynı zamanda onun için ne tehlikeli değil öğrenmeye de fırsat bulamayacaktır. Tehlikelerle başa çıkma becerilerini de geliştiremeyecektir. Dolayısıyla bu tutumlar çocuğu tehlikelere daha açık hale getirir.