Güncelleme Tarihi:
Spor denilince çocuğun elinden tutup futbol ya da basketbol kursuna götürme devrinin artık bittiği günler bu günler. Çünkü yavaş yavaş tüm spor dallarında başarılı sporcular yetiştirmeye başladık ve bu örnekler bizlerin de cesaretini artırıyor. İşte size en güzel başarı hikayelerinden biri: Universiade 2011 Erzurum Kış Oyunları’nda elinde gümüş madalyasıyla bize gurur yaşatan Alper Uçar’ın başarısına tanık olalım.
Kaç yaşında başladınız patene? Biraz kariyerinizden bahseder misiniz?
Şuanda 26 yaşındayım. Buz patenine 6 yaşında, Ankara’da başladım. Ailem beni yönlendirdi ve bu süreçte çok büyük destek verdi. Partnerim Alisa Agafonova, 20 yaşında ve 15 yıldır buz pateni yapıyor. Profesyonelliğim süresince elde ettiğim başarılar ise şöyle: Türkiye şampiyonalarında çeşitli dereceler, gençlerde Balkan Şampiyonluğu, Yıldızlarda Balkan şampiyonluğu. 2005’ten 2009’a kadar tek erkeklerde Türkiye’yi temsil ediyordum. 2009’da kategorimi değiştirim çiftlerde yarışmaya başladım.
Okul ve buz patenini bir arada yürütmek zor oldu mu?
Tabii ki, ikisini bir arada yürütürken oldukça zorlandım. Çünkü buz pateni gerçekten çok büyük fedakarlık ve sabır isteyen bir iş. Çocuk yaşlarda bunu çok isteseniz bile tam anlamıyla idrak edemiyorsunuz. Dolayısıyla aile desteği büyük rol oynuyor. Ben Ted Ankara Koleji’nde okudum. Hem dersleri hem de buz patenini birlikte yürütmek gerçekten zor oldu benim için. 8.30’da dersimiz başlıyordu. 06:00-07:00 arası antrenman yapıp 16:00’ya kadar okulda kalıyordum. Akşam 19:00’da yine antrenman oluyordu. Aradaki 3 saatlik sürede hem yemek yiyip hem de ödevlerimi yetiştiriyordum. Yani zorlu ve uzun maratondu.
Solda siyah kostümlü Alper uçar, sağda turuncu kostümlü Tuğba Karademir.
Antrenman düzeniniz nasıl?
Çocukluk döneminde, Ankara’nın kısıtlı sayıda buz pistine sahip olduğunu ve çok sayıda branşta eğitim verildiği için antrenman yapmanın sıkıntılı olduğuna dikkat çeken Uçar, “Haftada 5 saatlik bir programımız vardı bizim. Bunu 8-10 saate çıkarabilmek için dediğim gibi sabahın erken saatlerini değerlendiriyorduk. Şunu da belirtmek gerekir ki, benim çocukluğumdaki gibi değil artık. Tesis sayısı daha fazla olduğu için şu anda buz patenine başlayanlar daha şanslı. Çünkü bu spor ne kadar çalışma yapılırsa o kadar çok gelişen bir spor” dedi.
Mesleğinden ötürü özel bir beslenme ve diyet programı uyguluyor musunuz?
Özel olarak bir diyet programı uygulamadık ama genel bir beslenme düzenimiz oluyor. Buz pateni görsel, işitsel ve içinde birçok öğeyi barındıran bir spor. Dolayısıyla bunun üzerinde yoğun bir enerji harcanıyor. O nedenle bu sporu tercih eden sporcuların kilo problemi olmaması çok normal. Sadece gelişme dönemindeki yani 13-16 yaş arası bayanların, özellikle beslenmesine dikkat etmesi gerekiyor. Hamur işi yememeleri, karbonhidrat yerine protein ağırlıklı beslenmeleri gerekiyor. Bunun dışında yoğun olarak kısıtlayıcı bir şey uygulanmıyor. Dediğim gibi yeterince enerji harcıyoruz zaten.
Buz pateni sakatlık riski yüksek olan bir spor mu?
Buzda yapılan sporları, uzaktan çok tehlikeli görünse de sakatlık riski en az olan spor alanlarından biri. Buz sürtünmesiz bir saha olduğu için tehlike oranı da yok denecek kadar az aslında. Örneğin futbolda sakatlanma riski sıralamada ilk üçteyken, buz sporları en son sıralarda yer alıyor. Çünkü paten bireysel bir spor ve futboldaki gibi dize, bileğe, dirseğe darbe alma şansınız yok yani ikili mücadele yok. Buz pateni eğitmenler eşliğinde ön çalışmalar yapıldıktan sonra çok çok güvenli bir spor. Buz pateni de düşe kalka öğrenilen bir spor ama bu eğitimlerle zaten düşmeyi öğreniyorsunuz önce. İşi kontrol altında tutunca hiçbir risk kalmıyor. Aileler gönül rahatlığıyla çocukları için buz sporlarını tercih edebilirler.
Buz pateni yapanların ailelerine bir mesajın var mı?
Maalesef ülkemizde buz sporları yapan çocuklar, üniversiteye hazırlanma döneminde ailelerinin baskısıyla bu spordan uzaklaştırılıyorlar. Çok yetenekli ve değerli sporcularımızı bu dönemde yitiriyoruz. 16-18 yaş arası sporcularımızın pateni bırakması, hem onlar adına hem de ülke adına büyük bir kayıp diye düşünüyorum. Ailelerin bu hususta biraz daha esnek olması ve çocuklarının yeteneklerini daha fazla desteklemesini canı gönülden istiyorum.
Röportaj: Hanife Yaşar