Güncelleme Tarihi:
Madrid’de yaşayan 74 yaşındaki bir adam, Madrid'in güneybatısındaki Toledo'da bir kene tarafından ısırılması sonucu hastaneye kaldırıldı. Hastanede Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) teşhisi konuldu.
Nadir görülen virüse yakalandığı doğrulandıktan sonra, virüsün bulaşma riskini en aza indirmek için Madrid'deki La Paz Üniversitesi Hastanesi'nin izolasyon ünitesine transfer edildi. İlk başta durumu stabil olarak tanımlanan hastanın, daha sonra KKKA'nın tüm semptomlarını göstermesinin ardından durumu kötüleşti ve hastanede hayatını kaybetti.
Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi aynı isimle anılan virüse bağlı gelişen bir enfeksiyondur. Bu hastalığa Orta Afrika, Doğu Avrupa ve Batı Asya ülkelerinde rastlanılıyor. Hastalık, doğrudan kenenin insana tutunması yanında kenenin ısırmış ve virüsü bulaştırmış olduğu hayvanların bir hafta içinde kanları ile temas sonucu insanlara bulaşabiliyor.
Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) listesinde 'öncelikli hastalıklar' arasında yer alan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA), örgüt tarafından pandemiyi tetikleme olasılığı en yüksek dokuz patojenden biri olarak listeleniyor.
Kaynak: Metro.co.ukYAKLAŞIK 850 KENE TÜRÜ VAR
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Profesör Doktor Süda Tekin, kenelerin farklı türlerinin değişik hastalık etkenlerini taşıyabildiğini, günümüzde yaklaşık 850 tür kene olduğunu, bunların 30 kadarının KKKA bulaşında rol oynadığını belirtti.
İlk KKKA vakası 1950'li yıllarda görüldü. Vakaların çoğu Bulgaristan'da görüldü ancak daha sonra İngiltere, Yunanistan, İspanya ve Arnavutluk'ta da enfeksiyonlar doğrulandı.
Kaynak: Metro.co.ukKKKA virüsusunu taşıyan Hyalomma marginatum tipi kenelerin ülkemizde daha çok Kelkit Vadisi; Çorum, Amasya, Tokat, Erzincan, Sivas ve Yozgat civarında yaşadıklarını, kenenin konağa (insan veya hayvan) tutunmasından sonra 1-3 gün içinde ortaya çıkan yüksek ateş, baş ağrısı, kas ve eklem ağrıları, karın ağrısı, aşırı halsizlik, bulantı-kusma bulguları ile 3-10 gün arasında ortaya çıkan diş eti kanaması, gözde veya ciltte kanama, kanlı balgam ve kanlı dışkı/idrar gibi bulguların bu hastalığın göstergesi olarak kabul edildiğini ifade eden Prof. Dr. Süda Tekin, virüsün vücuda etkisini şu sözlerle anlattı:
“Bu virüs tüm vücuttaki damarların yapısını bozar, kanın damar dışına çıkmasına yani farklı organlarda kanamalara neden olur. Göz, diş eti, iç organlar da dahil kanamalar izlenir. Zaten hastalıkta ateş ve devamında gelişen kanama hastalığa ismini verir. Klinik oluştuktan sonra hastalık çoğunlukla ağır geçer ve mortalitesi (ölümle sonuçlanma) %30'dur.”
Virüsün ilk belirtileri arasında ateş, kas ağrıları, karın ağrısı, boğaz ağrısı ve kusma yer alıyor.KKKA ayrıca ruh hali değişimlerine, kafa karışıklığına ve uyku haline de neden olabilir.Ayrıca, genellikle burundan veya göz ve ciltteki kılcal damarların çatlamasından kaynaklanan kanamalara da neden olabilir. Kene ısırmasıyla bulaşsa da, kan gibi vücut sıvıları yoluyla veya tıbbi ekipmanlar uygun şekilde sterilize edilmediğinde hastane ortamında hastalar arasında da yayılabilir.
Kaynak: Metro.co.ukVaka sayılarının arttığı epidemi dönemlerinde kişinin üzerinde kene bulursa bunu çıkarmaya çalışmamasının çok önemli olduğunu vurgulayan Tekin, böyle bir durumdan uygun bir sağlık hizmeti merkezine gidilmesini ve keneyi burada uzmanlar çıkarması gerektiğini söyledi ve özellikle riskli alanlardaki kene tutunmaları sonrasında kişide ateşlenme gibi belirtilerin olması halinde mutlaka sağlık kurumuna gidilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Peki, ülkemizde son yıllarda KKKA vakalarında artış yaşandı mı?
Bu sorumuza Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji uzmanı Prof. Dr. İftihar Köksal şöyle yanıt verdi:
“Hastalık ülkemizde ilk olarak Gümüşhane Kelkit vadisi civarında 2002 ve 2003 yılında dikkatleri çekmiş, ilk vakalar o zamanlar benim de görev yaptığım Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tarafımızca viral hemorajik ateş ön tanısı ile takip edilmiştir. Hastalığın etkenini belirlemek için hastalardan alınan serum örnekleri Amerika Birleşik Devletlerine gönderilmiş ve hastalık KKKA olarak doğrulanmıştır."
Hastalık 2018 sonrası da benzer sayılarda devam ediyor ve ülkemizde görülen endemik hastalıklardan biri. Orta Anadolu, Doğu Anadolu ve Karadeniz’in kırsal kesimi hastalığın en yoğun görüldüğü yerlerdir. Kene popülasyonunun yoğun olduğu vadiler en fazla görüldüğü yerler olup hastalık en fazla tarım ve hayvancılıkla uğraşan kişilerde görülmektedir. İlkbahar ve yaz en fazla vaka görülen mevsimlerdir.
Neden KKKA’e bağlı ölümler yaşanıyor?
Prof. Dr. İftihar Köksal, KKKA’nın diğer viral kanamalı ateşlerde olduğu gibi ölümcül olabildiğini, virüsün kenenin kişiye tutunup kan emmesi sırasında vücuda girip ve 1-7 günlük kuluçka süresinden sonra belirtiler başladığını söyledi ve vücutta meydana gelen kanamaların nedenini anlattı.
“Hastalığın ilk belirtileri ateş, halsizlik, kas eklem ağrısı, bulantı kusma ve isal gibi belirtiler olup, ikinci aşamada kanamalar meydana gelmektedir. Kanamaların nedeni virüsün damarlarda ciddi hasar yapması ve damar içi pıhtılaşmalar ve trombositlerin azalması ile kanama kontrolünün kaybolmasıdır. Kanamalar, deri altı kanama (peteşi, ekimoz), burun kanaması, diş eti kanaması, mide, barsak kanaması, vajinal kanama ve iç organ kanamaları şeklinde olabilmekte ve hastalar komaya girerek çoklu organ yetmezliği gelişmekte ve ölümle sonuçlanmaktadır. Ülkemizde ölüm hızı %4 civarındadır.”
KORUNMA TEDAVİDEN ÇOK DAHA ÖNEMLİ
Bu hastalığa karşı koruyucu bir aşının olmadığını keneden korunmanın tedaviden daha önemlş olduğunu ifade eden Tekin, kenelerin aktif olduğu dönemlerde, örneğin bulaşmanın en sık aracısı olan Hyalomma cinsinin aktif olduğu nisan ve ekim aylarında, kenelerin bulunduğu ortamdan kaçınılmasının, açık alanlarda keneleri kaçıracak kimyasalların yani repellant kullanılmasının alınacak en iyi bireysel önlemler olduğunu söyledi.
AÇIK HAVA ETKİNLİKLERİNDEN SONRA AYNA KARŞISINDA VUCUDUNUZU KONTROL EDİN
Tekin, ayrıca piknik, yürüyüş veya farklı etkinliklerden sonra açık alandan dönülünce mutlaka ayna karşısında tüm gövde (kulak arkaları, kasıklar vb.) kene varlığı açısından değerlendirilmesi gerektiğini, çocukları ebeveynlerin kontrol etmesi gerektiğini söyledi. İlkim değişiklikleri ve insan/hayvan hareketlerinin artmasıyla daha az görülen ülkelerde de olgular bildirildiğini sözlerine ekledi.