Güncelleme Tarihi:
Son yıllarda yapılan araştırmalar, paketli gıdaların ve gazlı içeceklerin en az alkol ve sigara kadar bağımlılık yapıcı olabileceğini ortaya koydu. Üstelik “aşırı işlenmiş gıdalar” olarak nitelendirilen bu yiyeceklere direnmek sanıldığı kadar kolay değil.
İngiliz Tabipler Birliği’nin akademik dergisi BMJ'de yayımlanan ve ABD, İspanya ve Brezilya başta olmak üzere 36 farklı ülkede yapılan 281 araştırmanın analizini içeren bir çalışmada, yetişkinlerin yüzde 14'ünün ve çocukların yüzde 12'sinin aşırı işlenmiş gıdalara bağımlı olduğu tespit edildi.
Araştırmanın başında bulunan Michigan Üniversitesi'nden Dr. Ashley Gearhardt, sorunun boyutlarını daha net görebilmek için 2009 yılında Yale Gıda Bağımlılığı Ölçeği'ni oluşturdu.
Gearhardt, “Kriterler arasında aşırı maruz kalma, tüketim üzerindeki kontrolün kaybı, aşırı istek, olumsuz sonuçlara rağmen kullanmaya devam etme ve yoksunluk eğilimleri yer aldı. Nihayetinde bu gıdaları tüketmenin 'önemli bir bozulma veya sıkıntı' ile birlikte birden fazla sağlık sorununa yol açtığı ortaya çıktı” açıklamasında bulundu.
Araştırmanın sonuçlarına ilişkin konuşan Gearhardt, Tip 2 diyabetli bir hastadan örnek verdi. Söz konusu hastanın, yüksek şekerli yiyecekleri yemeye devam etmenin yaratacağı ampütasyon, körlük ve ölüm risklerinin farkında olduğunu fakat buna rağmen paketli gıda tüketimini sonlandıramadığını söyleyen Gearhardt, ekledi:
“Kendisini frenlemeyi istese de bunu başaramadı. Tek bir çörek ile başlar ama kendini durduramaz ve kutunun tamamını yerdi. Şöyle dediğini hatırlıyorum: 'Bu tada karşı koyamıyorum, kendimi durduramıyorum.' Bu durumu sigarayı bırakamayan akciğer kanseri hastalarına benzetiyorum.”
'GIDA BAĞIMLILIĞI DA AYNEN MADDE BAĞIMLILIĞI GİBİ'
Peki aşırı işlenmiş gıdalar vücudumuza ne yapıyor? Daha da önemlisi bu alışkanlıktan nasıl kurtulabiliriz? Diyetisyen Gülçin Işık ile işlenmiş gıdaların yarattığı zararları ve bağımlılık etkilerini konuştuk.
"Aşırı işlenmiş gıdalar neredeyse sigara ve diğer zararlı maddeler gibi bağımlılık etkisi yaratacak özelliklere sahip" ifadesini kullanan Diyetisyen Gülçin Işık, "Bunlar keyif duygusunu artırarak, olumsuz duygulardan kurtulmayı hedefliyorlar" dedi ve ekledi:
"Bu yiyeceklerin içerisindeki yüksek karbonhidrat, yüksek şeker ve yağ; beyindeki ödül mekanizmasını uyararak bir kısır döngü oluşturuyor. Kişi bu besinleri tüketmediğinde yoksunluk hissedip mutsuz olacağından sürekli işlenmiş gıdaları tüketme arzusu ile olumsuz beslenme davranışı edinmiş oluyor."
"Diyet yapan bireylerde özellikle bu besin tüketimi varsa bırakmak ya da azaltmak oldukça zordur. Yalnızca bir besinden vazgeçme değil, bağımlılık etkisinden de uzak durmaya çalışmak oldukça güç olabilir" ifadelerini kullanan Diyetisyen Gülçin Işık, şöyle devam etti:
"Yapılan klinik çalışmalarda gıda bağımlılığı ve madde bağımlılığı arasında paralellik olduğu ve ikisinin beyinde aynı merkezden yönetildiği görüldü. Dolayısıyla bu besinlerden uzak durmanın zorluğu çok açık. Biz biliyoruz ki sağlıklı bir yemek hazırlamak ya da bulundurmak, hazır işlenmiş ve paketlenmiş ürün almaktan daha zor… Kişinin bu sağlıksız durumun farkına varıp, bunu yönetebiliyor olması gerekir."
Bazı insanların bu tür yiyecekleri tüketme şeklinin “madde kullanım bozukluğu tanısına yönelik kriterleri karşılayabileceğini” ileri süren analizde, karbonhidrat ve yağ oranı yüksek bazı gıdaların resmi olarak “bağımlılık yapıcı” olarak sınıflandırılmasının sosyal, klinik ve siyasi politikalarda yapılacak değişiklikler yoluyla sağlığın iyileştirilmesine yardımcı olabileceği vurgulandı.
AÇLIK HORMONUNU ETKİLİYOR
Araştırmacılar, aşırı işlenmiş gıdaların kalp hastalığı, yüksek tansiyon, kanser, depresyon ve diyabete neden olabileceği konusunda da uyarılarda bulundu.
Hazır çorbalar, bulyonlar, dondurulmuş pizzalar, cipsler, tüm fast food besinler, gazlı içecekler, paketli kekler, gofretler, bisküviler, noodle'lar, çikolatalar ve şekerlemelerden bağımlılık yapıcı özellikleri nedeniyle uzak durulmasını öneren Işık, bu besinler tüketildiğinde kilomuzu düzenlemeye yardımcı olan ve açlık hormonu olarak bilinen ‘ghrelin’in etkilendiğini ve kişinin daha çok yemesine yol açtığını söyledi.
‘Ghrelin’ hormonunda yaşanan değişimin kişiyi daha çok tüketmeye ittiğini söyleyen Işık, bunun doğal olarak obeziteye yol açtığını ifade etti.
"Oysa ki işlenmemiş gıda ile beslenen bireylerde daha az kalori ile beslendiklerinde bile iştahın baskılandığı, ghrelin hormon seviyelerinin düştüğü görülür" diyen Işık, sözlerine şu şekilde devam etti:
"Bağımlılık etkisi sebebiyle bu gıdaları tüketmeyi bırakmakta zorlanmak oldukça doğaldır. Burada mutlaka ikame olarak sağlıklı, işlenmemiş, mevsiminde sebze-meyvelerle ve protein içeriği, sağlıklı karbonhidrat içeriği yüksek olan beslenme programıyla hareket etmek gerekmektedir. Kişinin iştah kontrolünü sağlamaya yardımcı bir program oluşturarak hareket etmesi bu bağımlılığı kontrol etmesine yardım eder."
DEPRESYONU TETİKLİYOR
İşlenmiş gıdaların yalnızca sağlık üzerinde değil, psikoloji üzerinde de olumsuz etkileri bulunduğuna dikkat çeken Işık, yapılan klinik çalışmalarda; 9 ila 10 porsiyon kadar işlenmiş gıda tüketen bireylerde, sağlıklı beslenen bireylere kıyasla yüzde 50 daha fazla depresyon riski görüldüğünü belirtti.
Işık, "Buradaki faktör daha çok yapay tatlandırıcıların etkisi gibi görülmektedir. Tatlandırıcıların şeker metabolizmasında ödül sistemi ile başta mutluluk oluşturup hemen akabinde yoksunluğu ve mutsuzluğu tetiklemesi de depresyon durumunu artırıyor"ifadelerini kullandı.