Güncelleme Tarihi:
Rus kadınların Türk erkeklerini kendilerine eş olarak seçmelerinin en büyük nedenin Türklerin ailelerine çok düşkün olmaları olduğunu söyleyen Rus asıllı manken Alona Kral, aynı zamanda Türk erkeklerin Ruslar erkeklerden daha çalışkan olduğunu belirtiyor. Kral, Yeni Anne dergisine verdiği röportajda annelik, mankenlik ve kültür çeşitliliği üzerine konuştu.
Oğlunuzun adı Zahar çok ilginç bir isim, anlamı nedir?
Biz bir Rus ismi düşünerek oğlumuzun adını Zahar koyduk. Rusça’da “Allah’ın hatırına, Allah’ın aşkına” anlamına geliyor. Zahar’ın birkaç dilde de anlamı varmış. Kürtçe’de örneğin cesur, yiğit anlamına geliyor. Bu ismi tesadüfen koyduk ama babamız Kürt kökenli olduğundan hem baba hem anne için anlamlı bir isim oldu Zahar.
Ne zaman evlendiniz?
3 Ocak’ta altı yıl olacak. Ama on sene önce tanıştık.
Nerede tanıştınız?
Çok klasik bir Rus ve Türk aşk hikayesi aslında. Aşk, biraz uzadı diyebiliriz. Tatilde tanıştık ve tatil aşkımız hayat boyunca birlikteliğe dönüştü.
İnsanlar annelik ve mankenliği sizinle bağdaştırabiliyorlar mı?
Bazen zor oluyor. Komşularım bana bakıp “Ay, hala mankenlik yapıyorsun sen değil mi kızım?” diye soruyor. “Çocuk da artık büyüdü. Nasıl devam ettirtiyorsun?” diyorlar. Zor bir şey aslında çünkü fiziğimi korumak için kendime zaman ayırmam gerekiyor. Her gün spor yaparak formda kalmaya çalışıyorum.
Hayatınızda annelik mi daha önde, mesleğiniz mi?
Her anne için olduğu gibi, benim için de çocuğum en ön planda. Hem anneliği hem kariyerimi korumaya çalışıyorum. İkisi arasında bir seçim yapmak zorunda kalmadım. Her şeyi yetiştiriyorum sanki.
“SEMA ŞİMŞEK’İN ANNELİĞİNİ ÇOK BEĞENİYORUM”
Kendinize anne olarak kimi model alıyorsunuz?
Tabii ki annemi. Ama çevremdeki annelerden de bahsetmek gerekirse çok sevdiğim dostum Sema Şimşek’in tarzını çok beğeniyorum. Ne kadar yoğun olursa olsun Rüzgar’ı yetiştirirken sağlığından eğitimine kadar ilgileniyor ve çocuğuna çok zaman ayırıyor.
Nasıl bir annesiniz peki? Zahar’la birlikte neler yapıyorsunuz?
Zahar haftada dört gün kreşe gidiyor ve bundan büyük keyif alıyor. Rus bir kreş buldum onun için. Onun dışında birlikteyken parka gitmeyi çok seviyoruz. Kuruçeşme’de bir oyun parkımız var. Hava güzelse bütün bir günü dışarıda geçirebiliyoruz.
Neden bir Rus kreş tercih ettiniz?
Biz Türkiye’de yaşasak da, Zahar’ın Rus kültürüne mümkün olduğu kadar yakın olması benim için çok önemli idi. Rus adetlerini bilmesi ve Rusça konuşması keza öyle. Hem buradaki Türk ve Kürt kültürünü hem de Rus kültürünü bilsin istedim. Çünkü onu kendi kültürlerine ait adetlerle tanıştırmak ve bunları ona unutturmamak lazım.
Kültürünüze bağlısınız…
Evet, bağlı olduğumu düşünüyorum. Rus kitapları ve Rus folkloru benim için çok önemli.
Rus kültürü çok zengin bir kültür ve yurtdışında yaşasak da Zahar’ı farklı kültürleri öğreterek yetiştirmek ona başka bir kapı açmak gibi bir şey benim için.
Zahar’ın ana dili Rusça, peki Kürtçe biliyor mu?
Hayır, açıkçası Kürtçe’yi şu an bilmiyor. Yani tabi ki İstanbul’da doğdu ve büyüdü. Bu nedenle Türkçesi de Rusçası kadar iyi. Bence Kürtler gururlu ve köklerine bağlı insanlar ve ileride Kürtçeyi de öğrenmesini isterim. Eşim Kürtçe bilmiyor ama babaannemiz ve amcamız biliyor. Onlardan bu dili öğrenebilir.
Zahar’a bir kardeş yapmayı düşünüyor musunuz?
Evet. Yani yakın planlarımızda öyle bir şey yok. Birkaç yıl içinde bir kız çocuğum olmasını çok istiyorum.
“TÜRK ERKEKLERİ AİLELERİNE DAHA DÜŞKÜNLER”
Rus kadınlar Türk erkeklerini seviyor. Bunun nedeni sizce ne? Rus erkekleri tembel mi?
Biraz tembeller. Alkol tembelleştiriyor sanırım. Çok acı ama bunu kabul etmek lazım. Türk erkekleri eşimden ve eşimin arkadaşlarından gördüğüm kadarı ile ailelerine çok düşkünler. Gerçekten çocuklarına ve ailelerine çok bağlılar. Ben açıkçası buna bayıldım. Ayrıca çok çalışkanlar. Ve gerçekten Ruslara göre çok az içki içiyorlar. Rus erkekleri içki içtikleri için kaybediyorlar. Aslında Rus erkekler de güçlüdür ve çalışmayı severler. Biz bu kadar çalışkan olmasaydık, ilk astronot bizden çıkmazdı. O kadar başarılı doktorlar çıkmazdı. Aynı şekilde sanat konusunda bu kadar başarımız olamazdı.
Aranızda “Evlendikten sonra mesleğini yapmayacaksın, evde oturacaksın” gibi bir konuşma oldu mu?
Hayır, eşim sağ olsun bana her zaman destek oldu. Tabii evlenirken kendi aramızda “Magazin konusu olmayalım” diye sözleştik. Çünkü bizim için bu çok önemliydi. Bana en başından “Mankenlik konusunda sana her türlü destek olabilirim. Fakat, medyada sansasyon yaratmazsak iyi olur. Bu bizim evliliğimizi koruyacaktır diye düşünüyorum” dedi. İkimiz de bu konuda birbirimize söz verdik ve sözümüze sadık kaldık. Sanırım ilişkimizi ayakta tutan da bu oldu: “Birbirimize olan saygımız ve büyük aşkımız.”
Kariyer hedeflerinizde ne var?
Bir sinema filminde oynamak isterim. Tiyatrocu Ayla Algan’dan oyunculuk eğitimi de aldım. Bu konuda kendime güveniyorum. Zaten mankenlik de oyunculuk gibidir. Mankenler podyuma çıktıklarında hangi elbiseyi giyiyorlarsa o kadının rolünü oynar. Özellikle Yıldırım Mayruk ya da Vural Gökçaylı gibi bir ustanın Haute couture bir defilesine çıkıyorsak, onların istedikleri rolü oynamamız gerekir. Her elbise bir hikayedir. Mutlak, yoğun bir çalışmadır. Özellikle abiye göstermek için bence bir aktris olmak gerekir. O elbisenin hikayesini ne kadar güzel sunarsanız, o kadar da başarılısınızdır. Elbisenin tüm özelliğini, kendi vücudunuzu kullanarak tasarımcının düşündüğü ve içine ilham aldığı şeyi göstermek sizi aktrist yapar. O yüzden Haute couture bir mankenin mutlaka bu yeteneğe sahip olması gerekir.
Röportaj: Funda Çamözü
Fotoğraflar: Zeynep Mirza