Güncelleme Tarihi:
Atalarımız boşuna ‘Armut dibine düşer’ dememiş. Bizi büyüten, yetiştiren insanlara benzememiz tabii ki normal. Diğer yandan kuşaklar arası farklar, kişilik yapıları gibi etkenler birçok konuda onlardan farklı düşünmemize ve davranmamıza neden oluyor.
Bu farklılıklar nedeniyle yaşımız gençken anne babalarımızı eleştirip kavga ediyor, ama yaş aldıkça ‘Asla öyle yapmayacağım, onun gibi olmayacağım’ dediğimiz, hiç de tasvip etmediğimiz davranışların aynısını kendimiz yaparken buluyoruz.
Bu durumu yaşayan birçok insan ise ya uzun süre farkına varmıyor ya da kendine bile itiraf etmekten çekiniyor.
Peki neden yaşımız ilerledikçe anne ya da babalarımıza benzemeye başlıyoruz?
Bu davranışın altında yatan nedenler ne?
Genetiğimiz ne kadar etkili?
İstemesek de onlara benzemek kaderimizde mi var?
Bu soruların yanıtını Klinik Psikolog Burcu Amrağ’dan almadan önce hiç istemese de annesine babasına dönüşen kişilerin o hikâyelerini dinleyelim.
'NASIL OLDUĞUNU ANLAMADAN YILLAR İÇİNDE ANNEME DÖNÜŞMÜŞÜM'
Derya N. (45)
Annemle ergenlik dönemimden beri pek anlaşamam. Tabii ki onu seviyorum ama karakterini, huylarını, davranışlarını hiç sevmiyorum. Ona hiçbir şeyi beğendiremezsin, her şeyin en iyisini o bilir, yaptığın işe mutlaka müdahale eder, son sözü o söyler, bencildir, ne olursa olsun hep o haklıdır.
Böyle bir anne ile yaşamak benim için elbette çok zordu ama üniversiteyi başka şehirde okuduğum için 18 yaşından sonra aynı evde yaşamadık. Tatillerde de mutlaka kavga ediyordum ama sayılı gün çabucak geçip bitiyordu. Sonra evlendim, kendi ailem olunca anne babamla eskisi kadar sık görüşemedik.
Kızım olunca en korktuğum şey anne kız ilişkimizin ben ve anneminki gibi olmasıydı ve korktuğum başıma geldi. 10 yaşına kadar iyiydik aslında ama ondan sonra aşırı asi bir çocuk olmaya başladı. Ne desem ters cevap veriyor, sürekli beni eleştiriyor. Şu anda 13 yaşında ve resmen birbirimizi yiyoruz. Bir gün yine bir kavgaya tutuştuk 'Ben senin kuklan değilim, beni yönetmeye çalışıyorsun, hep kendini düşünüyorsun, bencilsin, her şeyime karışıyorsun ve hiçbir şeyi beğenmiyorsun' dedi.
Bu sözleri ilk duyduğumda şoka girdim, 'Bunları yapan ben miyim?' diye. Annemi yıllar boyunca eleştirmiştim; nefret ettiğim o şeyleri ben nasıl olur da kendi çocuğuma yapardım. Benim kızım da resmen benim anneme öfkeli olduğum gibi bana öfkeli ve bir türlü hırsını alamıyor gibi.
Eşime dışarıdan bir göz olarak kızıma nasıl davrandığımı sordum. O da kızımın dediklerini biraz yumuşatarak teyit etti. O gün o kadar üzüldüm ki sabaha kadar ağladım, 'Ben nasıl anneme dönüştüm?' diye. Acaba annem de ben gibi o yaptıklarının farkında değil miydi? Tıpkı annemin benim psikolojimi bozduğu gibi ben de kızımın psikolojisini bozmuştum.
Ne yaparsam yapayım aramızı bir türlü düzeltemiyorum. Aynı şeyi babası dediğinde pamuk gibi ben dediğimde oklarını fırlatmaya hazır bir kirpi gibi oluyor, bana öfkesi hiç bitmiyor. Resmen kınadığım, sürekli eleştirdiğim şey başıma geldi, karma diye bir şey var bence, anneme yaşattığımı yaşıyorum sanki.
'BABAMIN SEVMEDİĞİM TÜM HUYLARI MIKNATIS GİBİ BANA YAPIŞTI'
Gökhan H. (39)
Ben babama fizik olarak çok benzerim ama huylarımızın pek benzediğini düşünmezdim. Aslında çocukken böyle değildi diye hatırlıyorum ama benim üniversiteye gitmeye başladığım yıllarda babam daha huysuz olmaya başladı. Bir de inanılmaz ısrar huyu peydah oldu. Ama öyle böyle değil. 'Hayır' diyorsun 'evet' cevabını alana kadar insanı çatlatıyor. Annem zaten vazgeçmiş ve her haliyle teslim olmuş ama ben o yıllarda tahammül edemiyordum ve kaçıyordum yanından.
Bir de sürekli emir vermeye başladı. Ayakta kimi görse mutlaka bir şey istiyor. Öyle çok yaşlı falan değil bu arada. 65 yaşında ve gayet dinç. Ben de annem gibi babamın bu huylarını hiç sevmiyorum ve eleştiriyorum ama eşim ‘Aynı babana benzemeye başladın’ deyince bende tehlike çanları çalmaya başladı. ‘Babamla ben ne alaka?’ diye sordum; bana aynı onun gibi sürekli birilerinden bir şeyler istediğimi, yaşlandıkça onun gibi huysuzlaşmaya başladığımı, en önemlisi de ısrarcı olduğumu söyledi ve ‘Yol yakınken geri dön’ dedi.
Ben babamın sevmediğim huylarını mıknatıs gibi üzerime çekmişim ama haberim yok. Eşim demeden de fark edememişim bunu. Anneme bir gün ‘Anne benim huylarım babama mı benziyor mu?’ diye sordum, annem de hafif gülümseyerek ‘Ne benzemesi aynısınız resmen’ dedi. Eşim abartıyor mu acaba diye düşünmüştüm ama annemden de onayı alınca tam bir 'babasının oğlu' olduğuma kanaat getirdim.
Zaten eşimin dediklerini düşününce gerçekten de farkında olmadan neler yaptığımı idrak ettim. Babama sadece bir konuda çekmemişim galiba. Babam asla eleştiri kabul etmiyor ben ise bu konuda çok daha ılımlıyım, eleştirileri dikkate alıp kendimi törpülemeye çalışıyorum. Bu güzel huyumu da annemden aldım galiba…
Tıpkı kadınların bir müddet sonra annelerine benzemeleri gibi erkeklerin de babalarına benzemeleri doğanın bir kanunu mu acaba? Ama erkek kardeşime bakıyorum babamla taban tabana zıtlar, kız kardeşimle annem de öyle, hiç benzeyen huyları yok. Bence kim annesini ya da babasını çok eleştirirse o daha çok benziyor, doğanın böyle bir kanunu olmalı. Çünkü babamı en çok eleştiren bendim, resmen hem yüzü hem tüm kötü huyları geldi bana yapıştı.
‘ÇOCUKKEN SİNİR OLDUĞUM ŞEYİ ŞİMDİ BEN OĞLUMA YAPIYORUM’
Zeynep A. (36)
Benim annem çok baskıcı ve otoriter bir anneydi. Bizi hizaya sokmak için sesini yükseltirdi. 'Onu yeme, bunu yapma, dersini çalış, ellerini yıka, erken yat' diye durmadan talimat verirdi. O yüzden anneme kardeşlerimizle kendi aramızda 'komutan' diyorduk. Tabii sonradan ona komutan dediğimizi öğrendi ve daha da diktatörleşti.
Özellik çocukluğumda en sinir olduğum şey sabahları uyandırılmaktı. Her sabah başıma gelip ismini defalarca tekrarlayıp ‘Zeynep kalk, Zeynep kalk hadi, Zeynep kalk dedim sana’ diye bağırması hâlâ kulağımda çınlıyor. Ta o günlerde 'Bir gün çocuğum olursa onu asla böyle uyandırmayacağım' derdim. Büyüdüm, evlendim, bir oğlum oldu ve oğlum tıpkı benim gibi sabahları uyanamıyor. Öyle bir kere seslenince kalkan çocuklardan değil.
Sabahları onu uyandırmak için çok uğraşıyorum. Önceleri daha sakindim ama artık bu konuda sabrım kalmadığı için farkında olmadan tıpkı annem gibi kaldırdığımı fark ettim. Annem dört çocuğunu sabah okula hazırlıyordu, ben bir tanesine yetişemiyorum. İşte o zaman annemi anladım ve ona hak verdim. Gelgelelim oğlum sinirden deli oluyor bana. 'Nefret ediyorum, beni böyle uyandırma' diyor ama onun okula yetişebilmesi benim de işe yetişebilmem için o saatte kalkması gerekiyor.
Ben de kendime şaşırıyorum, 'Çocukluğumda en nefret ettiğim şeyi kendi çocuğuma nasıl yapabiliyorum?' diye sorguluyorum. Gerçekten çok ilginç bir duygu ve bir açıklaması yok. Bir müddet sonra annemize mi dönüşüyoruz ya da bazı sorunların çözümü evrensel mi bilemiyorum ama hani hep derler ya ‘Anne olunca anlarsın’ diye, bendeki durum da galiba bu. Anneme çocukken kızdığım şeyleri şimdi kendim yaparken buluyorum. Onun kadar müdahaleci olmasam da (izin verse olurum galiba) illa ki oğlumun bir şeylerine karışıyorum ve onu sinir ediyorum. Buradan hem annemden hem de oğlumdan özür diliyorum.
* * * * *
GENETİK, ÇOCUKLUK DÖNEMİ VE AİLE İÇİ İLETİŞİM ÇOK ETKİLİ
Klinik Psikolog Burcu Amrağ, yaş ilerledikçe psikolojik olarak ebeveynlerimize benzememizin temel nedenlerini genetik etkiler, aile içi etkileşimler ve çocukluk dönemi deneyimleri olarak sıraladı.
Amrağ; genlerin, sadece fiziksel özelliklerimizi değil, aynı zamanda kişilik özelliklerimizi de etkilediğinin düşünüldüğünü, belirli kişilik özelliklerinin, genetik miras yoluyla aktarılabildiğini, bu durumun bireyin ebeveynlerine benzer psikolojik özelliklere sahip olmasına yol açabileceğini belirtti.
Örneğin, ebeveynlerin çözüm odaklı olma, duygusal tepkiler, düşünce tarzı gibi özelliklerinin genetik olarak aktarılabileceğine, bireyin büyüdüğü aile ortamı ve ebeveynlerle olan ilişkilerinin, kişilik gelişiminde önemli bir rol oynadığına dikkat çeken Burcu Amrağ, ebeveynlerin davranışlarının, çocukların benzer davranışları benimsemesine yol açacağını, çocukların ebeveynlerinden gözlemledikleri davranışları taklit edebileceğini veya bu davranışlarla etkileşime girebileceğini ifade etti.
"Ebeveynlerle olan etkileşimler, çocukluk deneyimleri ve aile içinde öğrenilen davranışlar, bireyin kişilik yapısını etkiler. Ebeveynlerin eğitim tarzları, değerleri, inançları ve tutumları, çocukların kendi dünya görüşlerini şekillendirmede etkili olabilir" ifadelerini kullanan Burcu Amrağ, bireylerin zamanla kendi kimliklerini oluşturduklarını ve dış etkenlerin, arkadaş çevresinin, eğitimin, deneyimlerin ve yaşamın getirdiği diğer faktörlerin de kişiliklerini etkilediğini, dolayısıyla ebeveynlerle benzerliklerin yanı sıra bireylerin kendi benzersiz kimliklerini de geliştirdiklerini belirtti.
EBEVEYNLERİMİZE BENZEMEK KADERİMİZDE Mİ VAR?
Genetik etkilerin, bireyin davranışları ve kişilik özellikleri üzerinde önemli bir rol oynadığını, ancak, genetik mirasın tek başına bir kişinin davranışlarını veya kişiliğini belirlemediğini özellikle vurgulayan Amrağ, davranışlarımız ve kişilik özelliklerimizin genetik mirasımızın yanı sıra çevresel faktörler, deneyimler ve öğrenme süreçleriyle de şekillendiğini söyledi ve bir örnekle anlattı:
“Mesela bazı insanlar ebeveynlerine benzer öfke yönetimi tarzına, sabır seviyesine veya duygusal tepkilere sahip olabilir çünkü bu özellikler genetik olarak aktarılabilir ancak, genetik mirasın dışında çevresel faktörler, deneyimler ve öğrenme süreçleri, çocukluk döneminde yaşanan deneyimler, aldığımız eğitim, sosyal çevremiz ve yaşam deneyimleri gibi faktörler de kişiliğimizi şekillendirir.”
Kendi davranışlarımızı ve kişiliğimizi şekillendirmede etkili olabilecek birçok farklı faktör ve etkenin olduğunu ama istemesek de ebeveynlerimize benzer özelliklere sahip olma olasılığımızın yüksek olduğunu belirten Amrağ, kişinin kendi seçimleri ve yaşam deneyimleriyle, istedikleri yönde değişim gösterebileceğinin unutulmaması gerektiğini hatırlattı.
“Bazı şeyleri anne baba olmadan anlayamadığımızdan mı onların hoşumuza gitmeyen davranışlarını biz de anne baba olunca yapıyoruz?” sorusunu yönelttiğimiz Burcu Amrağ, ebeveynlik deneyiminin birçok duygusal, fiziksel ve psikolojik zorlukları içinde barındıran karmaşık bir süreç olduğunu söyledi ve bu soruya şöyle yanıt verdi:
"Bazı durumlarda, anne veya baba olmadan önce ebeveynlikle ilgili belirli durumları veya davranışları anlamak veya değerlendirmek zor olabilir. Bu nedenle, bazı hoşumuza gitmeyen davranışları, ebeveynlik deneyimi kazandıktan sonra fark etmek veya anlamak mümkün olur. Ebeveynlik, büyük bir öğrenme sürecidir. Ebeveynler, kendi ebeveynleri tarafından sergilenen bazı davranışları, tercihleri veya yaklaşımları hatırlayabilir ve bu durumları kendi ebeveynlik deneyimlerinde benimseyebilirler. Çünkü bir birey, büyüme sürecinde çevresinden öğrenir ve bu öğrenmeler bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde ebeveynlik pratiğine yansır.”
Bununla birlikte, ebeveynliğin bireyin kendi değerleri, deneyimleri ve içsel inançlarıyla da şekillendiğini, ebeveynlik tarzının kendi ebeveynleriyle olan ilişkilerine dayanabileceğini, ebeveynlik deneyiminin kişinin kendisiyle, çocuklarıyla ve genellikle de kendi ebeveynleriyle olan ilişkilerini anlama süreci olduğunu belirten Amrağ, ebeveynlerin hoşlarına gitmeyen davranışları sergileme olasılığının olduğunu, hoşlarına gitmeyen veya geçmişte fark etmedikleri davranışları anlayabileceklerinin altını çizdi.