Güncelleme Tarihi:
ARKADAŞ ARKADAŞTIR, EBEVEYN DE EBEVEYN
Aynur T. (51)
Ben çocuğumla arkadaş olmayı hiç tercih etmedim. Çünkü bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Ben onun annesiyim, eşim ise babası. Hayatta pek çok arkadaşları olacak, onlarla dertleşecek, eğlenecekler. Ama sadece bir tane anne ve babası olacak. Nasıl ki arkadaşıyla anne ya da babası gibi iletişim kuramaz, ebeveynleriyle de arkadaş ilişkisi olmamalı. Bu elbette bizden bir şeyler saklaması gerektiği anlamına gelmiyor. Sadece arkadaşları ile paylaşabildiği detayları bizimle paylaşmasını doğru bulmuyorum. Arada bir sınır olmalı. Bana göre arkadaş arkadaştır, ebeveyn de ebeveyn. İki kavram birbirine karıştırılmamalı.
ARKADAŞ OLMAK DEMEK SINIRLARI KALDIRMAK DEMEK DEĞİL Kİ…
Oğuz F. (43)
Benim beş yaşında bir oğlum var. Ben baba olduğumda 38 yaşındaydım. Eşim ise doğum yaptığında 33 yaşındaydı. Evleneli dört sene olmuştu ve çocuk fikrine ancak dört yılda tam anlamıyla ikna olmuştuk. Çünkü çocuk yetiştirmenin ne kadar hassas bir süreç olduğunun farkındaydık. İkimizin de bu konudaki fikri aynıydı; çocuğumuz bizden korkmamalı, hiçbir şeyi saklama gereği duymamalıydı. Onun hayatında önemli ne varsa bilmeli, yanında olmalıydık. Çünkü öbür türlüsü ebeveynlik değil, anne baba ile iletişim kuramamaktı bize göre. Ben çocukluğumda da gençliğimde de ne annemle ne de babamla bir şey paylaşamadım. Evlendim, 43 yaşıma geldim durum değişmedi. Onlara göre anne babadan arkadaş olmazdı, çocuklar biraz korkmalı, çekinmeliydi ki saygısızlık etmesin. Ama saygının korkuyla bir ilgisi yok ki.
Çocuklara saygıyı, onlara saygı göstererek öğretebiliriz ancak. Saygı sadece yaşı büyüklere gösterilen bir şey değil, olamaz. Eğer bu çocukla arkadaş olmak ise evet biz oğlumuz ile arkadaşız. Ama aynı zamanda ebeveyniz de. Onun başına bir şey geldiğinde, üzüldüğünde, sevindiğinde, yardıma ihtiyaç duyduğunda, âşık olduğunda, kalbi kırıldığında geleceği ilk insanlar anne ve babası olarak bizler olmalıyız. Ebeveynlikte arkadaş olma kavramı demek sınırların ortadan kalkması anlamına gelmiyor. Elbette arkadaşlarıyla paylaşmak isteyip bize anlatmak istemeyeceği şeyler de olacak, olmalı. Bu da çok normal. Ama anlatmak istediğim şey şu; kendi istediği için anne-babasıyla paylaşmıyorsa sorun yok. Eğer bizden çekiniyor da paylaşmıyor ise orada bir sorun var demektir.
‘ARKADAŞ GİBİ’ DAVRANIYORMUŞ, SONRADAN ÖĞRENDİK
Buse Ö. (31)
Annem ablam ve benimle hep arkadaş olduğunu, ona her şeyimizi anlatabileceğimizi söylerdi. Biz de aşık olduğumuzda, üzüldüğümüzde, bir arkadaşımızla tartıştığımızda ya da başımıza ne gelirse ilk anneme anlatırdık. Bir dönem ablamın sevgilisi oldu ve anneme söyledi. Annem her zamanki tavrı ile sakince dinledi. Birkaç ay böyle devam etti. Hiçbir şey sormuyor, ablamın anlatmasını bekliyordu. Ablam ise olağandışı bir şey olmadığı için anneme ilişkisiyle ilgili bir bilgi vermiyordu. Sonuçta adını sanını biliyordu. Eğer erkek arkadaşı ile görüşecekse onun da bilgisini verirdi. Ama sanırım annem daha fazlasını öğrenmek istiyordu çünkü bir gün onu ablamın çantasını kurcalarken buldum. Ne yaptığını sorduğumda yakalandığı için çok utandı ve beni geçiştirmek için ilaç aradığını söyledi.
Neden yalan söylediğini sorduğumda ise sinirlenip bağırıp çağırdı ve odasına gitti. Bu olayı ablama anlattım ve anneme hayatıyla ilgili detay vermemesini söyledim. Ben zaten her şeyini anlatan biri değildim ama çanta karıştırma durumundan sonra anneme sadece kimle nereye gittiğimi söylüyor, sorularını geçiştiriyordum. Çünkü bana göre annem bizimle arkadaş değildi, hayatımız üzerinde kontrol ve bilgi sahibi olabilmek için ‘arkadaş gibi’ davranıyordu. Annemin yaptığı şey ağzımızdan laf almak ve bence bu çok kırıcı. Şimdi ona bir şey anlatmıyoruz diye üzülüyor ama umarım yaptığının ne kadar yanlış olduğunu fark eder.
HER ŞEYİ KONUŞABİLİR AMA BABASI OLDUĞUMU UNUTMAMALI
Erdal Y. (34)
Toplumumuzda modern anne baba gibi görünme arzusu “Ben çocuklarımla arkadaş gibiyim” düşüncesini ortaya çıkarıyor. Halbuki anne ve babaların çocuklarıyla olan ilişkisinde sınırların olması gerekiyor. Zaten her iki taraflı sınır çizildiği andan itibaren, aile yapısını koruyacak olan saygıyı ortaya çıkarmış oluyorsunuz. Başka bir açıdan bakacak olursak; arkadaşlık eşitliktir. Hatta bu eşitlik yoksa da eşit olunması için çaba devreye girer. Peki ben çocuğumla bir arkadaş gibi eşit olabilir miyim? Mümkün değil bu… Ben daha çok dinleyen, yol gösteren, akıl veren olabilirim. Bir kız çocuğu babasıyım. Kızım henüz çok küçük. Fakat şu bir gerçek ki, hayatı boyunca pek çok insan hayatına dokunacak, bazısıyla samimi olacak bazısıyla sorunlar yaşayacak, arkadaşı olacak dostu olacak. Bırakayım da bir tane babası olsun… Benimle her şeyi paylaşabilir, her şeyi konuşabilir ama babası olduğumu da asla unutmaması gerekir.
ANNEM HER ŞEYİNİ BANA ANLATIRDI, KEŞKE ANLATMASAYDI
Nergis B. (41)
Annemle hep çok yakın bir ilişkimiz vardı. Beraber çok eğlenirdik. Küçüklüğümden beri hep en yakın arkadaşım annem olmuştu. O da bana hep "Sen benim en iyi arkadaşımsın" derdi. Bu çok hoşuma giderdi. Onunla kahve içmek, seyahat etmek, alışveriş yapmak, arkadaşlarım bize geldiğinde onlarla sohbet etmesi çok güzeldi. Ancak zamanla bu durum beni rahatsız etmeye başladı. Çünkü hem annem çok hayatımın içindeydi, özelim yoktu hem de annemin her şeyini bilmek bana garip gelmeye başlamıştı. Kendi ailesi ve arkadaşlarıyla yaşadığı sorunları bana anlatırdı, dertleşirdik. İş babamla kavgalarını, problemlerini anlatmaya kadar vardı.
İlk başta bunun yanlış olduğunu anlamıyordum. Ama zamanla babama karşı içimde öfke birikmeye başladığında bir sorun olduğunu hissettim. Tabii bu söylediğim şey uzun yıllar içinde oldu. 30'lu yaşlarıma geldiğimde annemle arkadaş olmanın aslında bana sandığım kadar iyi gelmediğini yeni yeni idrak etmeye başladım. Hatta bu sebeple terapiye başladım. Bir uzmanla görüştükçe konu detaylandı elbette ve ben bazı şeyleri daha iyi anladım. Bu konuyu annemle konuştuğumda ise çok alındı, küstü. Onu bana zarar vermekle suçluyorum sandı. Arkadaşlık çizgisi maalesef yıllar önce annem tarafından aşıldı ve benim hayatımda şu an burada anlatamayacağım kadar fazla hasara neden oldu. İyi niyetle ya da değil bilemem annem bana keşke her şeyini anlatmasaydı, keşke arkadaşım değil de sadece annem olarak kalsaydı.
* * * * *
Her anne babanın çocukları ile iletişim şekli farklı. Arkadaş olup olmamak da elbette ebeveynlerin tercihine bağlı. Peki çocuklarla arkadaş olmak tam olarak ne demek? Ebeveynler hangi yöntemi tercih etmeli? Konuyla ilgili 3 önemli soruyu Psikolog Elif Doğru cevapladı.
BU KONU KARMAŞIK BİR DENGE GEREKTİRİR
1- Ebeveynler çocukları ile arkadaş mı olmalı yoksa anne baba mı?
Ebeveynlerin çocuklarıyla arkadaş mı yoksa anne-baba mı olması gerektiği konusu, karmaşık bir denge gerektirir. İdeal olanı, ebeveynlerin çocuklarına sıcaklık ve güvenlik sağlayan, aynı zamanda sınırlar ve rehberlik sunan bir anne-baba rolünü benimsemesidir. Çocuklar, sağlıklı bir şekilde gelişebilmek için sınırlara ihtiyaç duyarlar ve bu sınırları çizenler de ebeveynlerdir. Ancak bu sınırların belirlenmesi ve uygulanması, çocuklarla sağlıklı bir ilişki kurmayı engellemez.
Ebeveynler, çocuklarıyla iletişim kurarken empati, anlayış ve destek sunarak da onların güven duygusunu pekiştirebilirler. Dolayısıyla, ebeveynlerin çocuklarıyla arkadaşça bir ilişki içinde olmaları önemlidir, ancak bu arkadaşlık ilişkisi, sınırların ve rehberliğin olduğu bir temel üzerine oturtulmalıdır.
SINIRLAR ÇOCUKLARIN SAĞLIKLI GELİŞİMİ İÇİN ÇOK ÖNEMLİ
2- Arkadaş gibi ebeveyn olmanın sınırı nerede çizilmeli?
Arkadaş gibi ebeveyn olmanın sınırı, çocuklarla yakınlık ve iletişimi teşvik etmek ile otorite ve rehberlik rollerini korumak arasında dengede bulunmalıdır. Sınırların çizilmesi, çocukların güvenliğini ve sağlıklı gelişimini sağlar. Bu sınırlar, çocukların yaşına, olgunluğuna ve ihtiyaçlarına göre değişebilir. Örneğin, ebeveynlerin hala karar verme yetkisine sahip olduğu konularda, çocukların tercihleri ve istekleriyle iletişim kurulurken, belirli kurallar ve sınırlar da belirlenmelidir. Ayrıca, ebeveynlerin çocuklarına rehberlik etme ve onlara model olma rolü de unutulmamalıdır. Dolayısıyla, arkadaş gibi ebeveyn olmanın sınırı, çocukların güvenliğini ve gelişimini destekleyen sağlıklı bir dengeyi korumakla belirlenir.
'SEN BENİM ANNEMSİN, ARKADAŞIM DEĞİLSİN Kİ'
3- Siz hem bir psikolog hem de anne olarak kendi çocuğunuz ile hangi şekilde iletişim kurmayı tercih ediyorsunuz?
Ben bir psikolog olabilirim ancak annelikle mesleğimi birleştirmiyorum, çünkü bu oldukça zorlayıcı olurdu. Bazen kendi annemden gördüğüm ve öğrendiğim davranış kalıplarını uygularken buluyorum kendimi. Ancak hemen kısa bir sürede toparlayıp mesleki bilgi ve tecrübelerimle durumu farklı açılardan ele almaya çalışıyorum. Psikolog olmak, anneliği mükemmel yapabileceğim anlamına gelmiyor maalesef. Bu sebeple çocuğumla iletişim kurarken, kimi zaman onun yaşına inmeye ve onun penceresinden bakmaya çalışarak onun dünyasına erişmeye çalışıyorum, tıpkı bir arkadaşı gibi. Kimi zaman da ebeveynlik rolümü unutmadan otoriteyi korumaya ve sınırları tekrar hatırlatmaya çalışıyorum hem ona hem kendime.
Bu dengeyi sağlayabilmek düşünüldüğü kadar kolay olmuyor. Hatta bir gün oğlumun arkadaşa ihtiyaç duyduğunu söylemesi üzerine ben, "Senin arkadaşın olurum, hadi gel birlikte oyun oynayalım" dediğimde aldığım yanıt beni oldukça şaşırtmıştı. "Sen benim annemsin, arkadaşım değilsin ki" demişti. Çağımızın çocukları gerçekten son derece rasyonel düşünüyorlar, onlara hayranlık duymamak elde değil. Durum böyleyken kimi zaman onunla yakın ilişki kurmaya çalışırken, her ne kadar arkadaşı gibi olamasam da onun keyif aldığı şeyleri birlikte yapmaya çalışıyor, onunla zıplıyor, onunla koşturuyorum. Bu benim de içimdeki çocuğu uyandırıyor. Kimi zaman ebeveyn rolümü unutmadan otoriter ve sınırları belirleyici şekilde, ancak en önemlisi şefkatle bir yaklaşım sergiliyorum.