BİR SORUDAN FAZLASI | Arkadaşım sürekli kendi hakkında konuşuyor, buna nasıl dur diyeceğim?

Güncelleme Tarihi:

BİR SORUDAN FAZLASI | Arkadaşım sürekli kendi hakkında konuşuyor, buna nasıl dur diyeceğim
Oluşturulma Tarihi: Haziran 15, 2024 11:48

Bazı insanlar arkadaş buluşmalarında, aile toplantılarında, telefon görüşmelerinde ve hatta ayak üstü sohbetlerde bile hep kendinden bahsetmeyi sever. Bu durum bazen öyle bir hal alır ki, çevresindeki insanlar sadece tek bir kişiyi dinlemekten rahatsız olmaya başlayabilir. İşte tam da bu durumu yaşayan insanlarla konuştuk ve yaşadıklarını dinledik. Kendinden başka kimseye konuşma hakkı tanımayan bu kişilere nasıl yaklaşılması gerektiğini ise konunun uzmanına danıştık

Haberin Devamı

Sizin de aile ortamınızda ya da arkadaş grubunuzda her görüşmede sadece kendi hakkında konuşmak isteyen, diğerlerine konuşma şansı tanımayan kişiler var mı? Bazı ailelerde ya da arkadaş topluluklarında sadece kendi hakkında konuşan, dert anlatan, akıl danışan insanlar vardır. Hatta bazen bu durum öyle bir hal alır ki, buluşmalarda sadece o kişi konuşur, deyim yerindeyse ortamı domine eder ve kimsenin konuşmasına, kendi hakkında bir şeyler söylemesine izin vermez.

Bu durum elbette topluluktaki diğer bireysel için zorlayıcı olabilir. Zaman içinde o kişiyle görüşmek istememe, belki buluşmalara çağırmama, beraber vakit geçirirken sıkılmaya başlama gibi durumlar ortaya çıkabilir. Bazen ise grubun diğer üyeleri ne yapacağına karar veremez; bunu o kişiye nasıl söyleyeceklerini kara kara düşünürler.

Haberin Devamı

İşte bu durumu yaşayan insanların kendi anlatımlarıyla hikayeleri…

HASTANE ODASINDA BİLE KENDİNDEN BAHSETMEYE BAŞLADI
Asuman M. (47)

Benim çocukluk arkadaşlarımdan biri tam olarak böyle biri. Çocukluğunda da böyleydi büyüdük hala aynı ve hiç değişmeye niyeti yok. Çocukken birbirimize özel şeylerimizi anlatırken ben onu pür dikkat dinler, yorum yapar, akıl verirdim ama anlatma sırası bana gelince dinlemez, önemsemez, hatta konuşmamı defalarca keser kendi ile ilgili bir şeyler söylerdi. Hani artık çok sevmesen de bir türlü bağını koparamadığın arkadaşların vardır ya, işte o da benim için öyle… İstesem de istemesem de hayatımda. Ailelerimiz birbirini tanıyor çünkü mahalleden arkadaşız, komşuyuz, çocuklarımız aynı yaşta aynı okula gidiyorlar. Dolayısı ile hep hayatımda ama bu özelliğinden çok sıkıldım ve kendisine de söyledim.

Sürekli eşini ya da çocuklarını anlatıyor. “Eşim bana şunu yaptı, şunu aldı, şuraya tatile götürecek” ya da “Bizim oğlanın dersleri çok iyi, sınavlarda çok başarılı, öğretmenleri çok seviyor” gibi muhabbetler geçiyor aramızda. Ben kendimle ilgili bir şeyler anlatsam dinlemiyor bile. Artık ben de anlatmıyorum. Ama en son yaptığı şey bardağı taşırdı.

Ben bir rahatsızlık geçirdim ve ameliyat oldum. 3 gün hastanede kaldım. Ben haber vermedim ama ailemden duymuş, koşup geldi ziyaretime. Hastanede de yapmaz herhalde diye düşündüm ama "Geçmiş olsun arkadaşım" cümlesinden sonra aldı eline sazı…

Haberin Devamı

Bana “Nasılsın, ağrın sızın var mı, bir ihtiyacın var mı?” bile demeden “Benim de şuram ağrıyor, buram ağrıyor, acaba bende de sorun var mı, acaba gelmişken doktora mı gitsem” gibi cümleler kurmaya başlayınca ben hasta yatağımda sinirden çarşafı sıkmaya başladım. Bir insan nasıl bu kadar bencil olabilir aklım almıyor. Odaya kontrol için giren doktoruma alanı onun uzmanlık alanı olmamasına rağmen kendi ile ilgili sorular sormaya başlayınca dayanamadım, “Hasta olan benim sen değilsin, doktor bey de beni muayene etmeye geldi, bırak da işini yapsın” dedim. Bozulup gittiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Aşağıya inip istediği bölümden randevu alıp muayene oldu. Sonra da odaya gelip bir saat doktorun ne dediğini ne yapması gerektiğini, zaten kendini çok kötü hissettiğini anlattı. Bir ara “Kalk biraz da ben yatayım, çok hastayım” diyecek diye korkmadım değil.

Haberin Devamı

BULUŞMALARIN KONUSU HEP EŞİ İLE SORUNLAR
Çağlar Y. (36)

Bizim dört kız iki erkekten oluşan bir kuzen grubumuz var. Ayda birkaç kere mutlaka buluşma ayarlar, bir araya geliriz. Hepimiz evliyiz fakat buluşmalarda eşlerimiz olmuyor çünkü bekarlık dönemimizden beri rutinimizdir ve eşleri dahil ederek grubun eski halini bozmak istemedik. Bir tane kız kuzenimiz başlarda bu buluşmalara eşlerin de dahil olmasını istedi, biz de fikrimizi söyleyince biraz üzüldü, birkaç buluşmaya kendi de gelmedi fakat sonra kabul edip eskiye döndü.

Son beş aydır ise her buluşmada sürekli eşiyle yaşadığı sorunları anlatıyor. İlk başlarda dinliyor, teselli ediyor, kendimizce akıl vermeye çalışıyorduk. Hatta konu açılınca herkes kendi ilişkisiyle ilgili sorunlardan bahsediyordu. Bu bir oldu, iki oldu derken bir rutin haline gelmeye başladı. Artık her buluşmada eşinden ve problemlerinden bahsediyor. Hepimiz bundan rahatsız oluyorduk ama birbirimizle dahi konuşmuyorduk. Son buluşmada yani üç hafta önce diğer erkek kuzen, “Eşin ile bu kadar mutsuz isen ayrılabilirsin. Ne karar alırsan seni destekleriz. Fakat bu konuyla ilgili bir adım atmayacaksan senden rica ediyorum bu buluşmaların ana konusu artık senin ilişkin olmasın” dedi.

Haberin Devamı

Bunu duyunca önce çok şaşırdı, sonra bozuldu ve tepki verdi. Bizim onun en yakınlarımız olduğunu, dertlerini bize anlatamayacaksa kime anlatacağını sordu. Aslında konu dertleşmek değil. Dertleşelim, sorunlarımızı paylaşalım ama beş ay boyunca aynı şeyi konuşmayalım. Ona uzun uzun, kırmadan bunu anlatmaya çalıştık. Tabii ki böyle bir şeyi duyunca hemen kabullenmek zor olabilir. Üç haftadır görüşmüyoruz, kuzenimiz durumu anlayıp kabul edene kadar da bir buluşma ayarlamayı düşünmüyoruz.

KENDİMİ ONUN ÇÖP KUTUSU GİBİ HİSSETMEYE BAŞLADIM
Hatice A. (41)

20 yıldır dostum bildiğim biri var. Fakat son iki senedir bir şeyler oldu ve huyları, karakteri değişti. İş yerinde sorun yaşaması ile başlayan bu süreç, bizim arkadaşlığımızı da bitirme noktasına getirdi. Aslında en başından beri bir konu hakkında uzun uzun konuşmayı, günlerce kritik yapmayı seven biriydi. Fakat bu durum tolere edilebiliyordu çünkü bir noktadan sonra “Taktın mı yine? Hadi başka konuya geçelim” diyordum ve o da gülerek hak veriyordu, konu kapanıyordu. Aksi halde 20 yıl dost kalmak mümkün olamazdı.

Haberin Devamı

İki sene önce çalıştığı yerde bir müdür ile sorun yaşamaya başladı, mobbinge uğradığını söylüyordu ve elbette bana anlatıyordu. Ben de yaşadıklarına üzülüyor, destek oluyordum. Birkaç ayın sonunda sorun yaşadığı müdür işten ayrıldı ve rahata kavuştu. Daha doğrusu ben öyle sanıyordum. Bu kez de yeni gelen müdürün ona olan tavırlarının tuhaf olduğunu anlatmaya başladı.

Sonra hastalandı, annesiyle kavga etti, kayınvalidesi ona laf soktu, eşi bir şey söyledi derken bir baktım ki biz başka bir şey konuşmuyoruz. Görüşüyoruz aynı konular, telefonla konuşuyoruz aynı konular, WhatsApp’tan yazışıyoruz aynı konular… Artık başka konuya geçelim demek de işe yaramamaya başladı ve ben kendimi arkadaşımla görüşmek istemiyorken buldum. Bunu ona açıkça söyledim de. “Farkında değilim, dikkat edeceğim” dedi ama bir şey değişmedi.

Kendimi onun hayatındaki çöp kutusu gibi hissetmeye başladım. Bütün sıkıntılarını bana anlatıyor, içini döküyor sonra hayatına bakıyordu. Ben ise onunla görüştükten sonra dayak yemiş gibi oluyordum. Üstelik tek kelime edemiyor, “Ben de bugün şunu yaptım” bile diyemiyordum. Şimdi ne mi oldu? Arkadaşlığımız bitti diyemem ama ben kaçmaya başladım. Beş arıyorsa birini açıyorum, haftada bir değil iki ayda bir görüşüyorum. Hayatımdan çıkaramayacak kadar seviyorum ama artık tahammül edemiyorum.

                                                                    * * * * *

-- Bir insan neden sürekli kendinden bahsetmek ister?
-- Eğer çevremizde olumlu/olumsuz fark etmez sürekli kendinden bahseden birileri varsa ne yapmak gerekiyor?

'YARATTIKLARI RAHATSIZLIĞIN FARKINDA VARMAYIP TEPKİ GÖSTEREBİLİRLER'

Uzman Psikolog Berkay Ateş, “Özellikle narsistik kişilik örgütlenmesinin en temel özelliklerinden birisi olan benmerkezci bakış açısına sahip olan bireyler kurulan diyaloglarda yapılan her bir konuşmayı bir şekilde kendilerine bağlama eğilimi taşırlar. Dünyanın merkezinde kendilerinin olduğunu ve hemen hemen bütün konuların bir şekilde kendileriyle ilişiği olduğu sanrısına kapılırlar. Genelde bu tür bireyler öz farkındalık ve içgörü konusunda çok ciddi bir dezavantaj yaşarlar. Kendilerinin bu durumda etrafındaki insanlara yarattıkları rahatsızlığın farkına varmayıp bu konu dile getirildiğinde buna tepki ile yaklaşabilirler” dedi.

KENDİNİ KIYMETSİZ GÖRMEK BUNA SEBEP OLABİLİR

Bir kişinin girdiği ortamlarda sık sık kendinden bahsetmesinin sebeplerinden birinin de iç dünyasında kendisinin yeterince önemli veya kıymetli olmadığına dair zihnin en derinlerine bastırılan bazı duygular ve çatışmalar buna yol açabildiğinden bahseden Ateş, “Bilinçte kişi ne kadar kendisini vurgulayıp ön plana çıkarıyorsa, o derece bilinçdışının en derinliklerine gömmeye çalıştığı öz değersizlik hisleriyle mücadele ediyor olabilir. Zihni bir buzdağı gibi değerlendirirsek bunun görünen kısmına bilinç, görünmeyen kısmına bilinçdışı diyebiliriz. Bilinçte kişinin en çok vurguladığı konu, bilinçdışının en derinlerine gömmeye çalıştığı tam tersi hisleri barındırıyor olabilir. Bunları zihnimizde düzenleyen mekanizmalara ego savunma mekanizmaları denir” dedi.

'KENDİLERİNE PEMBE BİR DÜNYA YARATMALARI GERÇEKLİKTEN KOPMALARINA SEBEP OLABİLİR'

“Ego savunma mekanizmaları, bilinci bilinçdışının rahatsızlık hissettiren duygularından, düşüncelerinden ve çatışmalarından korumayı amaçlar. Kişi, ne kadar ilkel savunma mekanizması kullanırsa o kadar öz farkındalık ve iç görü konusunda zafiyet yaşayabilir. Bu tarz kişilerin öz farkındalık ve iç görülerinin düşük olma sebebi temelde budur. Kendilerine pembe bir dünya yaratıp tüm dünyayı kendi yarattıkları baloncuktan izlemeleri, gerçeklikten kopmalarına sebep olabilir. Kendisini yeterince önemli ve değerli hissetmeyen bir kişi bilinçte kendi etki alanını olduğundan çok daha büyük ve şişkin görebilir. Öyle bir şişkinlik ki etrafındaki insanlar ve belki tüm dünyayı bu şişkinlik içine alabilir” diyen Berkay Ateş şu bilgileri verdi:

“Dolayısıyla her şeyi ve herkesi kendisinin bir uzantısı veya ilişiği olan biçimde algılıyor denilebilir. İç dünyası ve zihninin derinliklerinde kendi etki alanını sıfır derecesinde gören bir kişinin kendisini bunun tam tersine ikna etme süreci olarak özetlenebilir ve etki alanını abartılı biçimde görme sanrısına kapılabilir.  Bu içsel çatışmalar, sonucunda devamlı kendisinden bahseden, her şeyi kendisine bağlayan ve benmerkezci bir bakış açısını ve dünya algısını doğurabilir. Temelde kişi öz değerini veya özsaygısını korumaya çalışırken aşırı hararetli çalışan bu savunma mekanizmalarının yaptığı gürültü çevresinde olan insanların dikkatini çekip çevresindeki insanları rahatsız edebilir.”

İŞTE YAPMANIZ GEREKENLER

Peki ne yapacağız? Bu kişilere durumun rahatsız edici olduğunu nasıl anlatacağız?

Berkay Ateş, “Eğer çevremizde bu yapıda bir insan bulunuyorsa bu davranış ve tutumunu ona empati kurabileceği şekillerde ifade etmek ve doğru bir iletişim kurmak yardımcı olabilir” dedi ve önerilerde bulundu:

-- Açık bir şekilde ona bu durumu ifade ederken bir tepki ile karşı karşıya kalma ihtimalimiz hayli yüksektir. Bazen bu kişilere onların saygı duyduğu veya sözüne önem verdiği bir arkadaşının geri bildirimleri fayda sağlayabilirken çoğu durumda bir dirençle de karşı karşıya kalınabilir.

-- Eğer çok yoğun bir direnç geliştiriyorsa kendi ruh sağlığımızı korumayı önceliklendirerek kurduğumuz ilişkiyi gözden geçirip geçirdiğimiz zamanı azaltmayı da düşünebiliriz.

-- Ayrıca bu durumun normal ve hoş bir tutum olmadığını ona güzel bir dille ifade edip bunun üzerinde düşünülmesi gereken ve belki çözüm üretilmesi gereken bir sorun olduğunu açık ve sakin bir şekilde konuşmak, hem ilişkimizi kurtarabilir hem de bu kişiye yardımcı olabilir.

-- Ama üzülerek eklemem gerekir ki genelde buna benzer yapılan konuşmaların sonucunda kişinin savunma mekanizmaları durumu anlamasına engel olabilir.

-- Bu kişinin empati kurma becerisi yeterince gelişmemiş olma ihtimali yüksektir. Eğer bunu yapabilseydi bu yaptığı davranışın dışarıdan nasıl görüldüğünü daha iyi anlayabilir ve bu tutumunu değiştirebilirdi.

-- Bu yapıda olan kişiler empati becerisini yeterince geliştiremedikleri ve dünyayı genelde sadece kendi gözlerinden görme yatkınlıkları sebebiyle bu davranışı sonlandırma veya değiştirme motivasyonu geliştirmekte zorlanırlar. Bunu yapabilmenin belki de en iyi yolu, kişinin sevdiği bir dizi veya filmde benzer davranış sergileyen bir karakter hakkında düşünmeye teşvik edilmesi olabilir.

-- Dışarıdan bu durumu gözlemlemesi ve durumun rahatsızlık ediciliğinin farkına varması duruma yardımcı olabilir. Bir dizi veya film karakteri yerine gerçek hayatta benzer davranış sergileyen başka bir kişinin bu özelliğinin dışarıdan nasıl göründüğü sorgulatılarak bu tutumun rahatsızlık vericiliğine vurgu yapılabilir. Bu türde tutulabilecek bir ayna bu duruma yardımcı olabilir ve durumun hoş olmadığı halihazırda rahatsız olduğu bir karakter üzerinden kişiye yansıtılabilir.

-- Veya “Benim senin sorunlarınla ilgilenmem veya senin hayatından konuşmamız sana benimle ilgili ne hissettiriyor, hoşuna gidiyor mu?”, “Sence ben neden iyi bir arkadaşım?” gibi sorulara vereceği olumlu cevabı işaret ederek kendimizin de arkadaşlığımız veya ilişkimizde buna benzer beklentilerde olduğumuzu dolaylı yoldan gösterebiliriz.

BAKMADAN GEÇME!