Güncelleme Tarihi:
Oyun oynama bozukluğu, tıpkı diğer bağımlılıklar gibi günlük rutin aktivitelerinin aksamasına neden oluyor, hayat kalitesini düşürüyor. Bilgisayar oyunları, oyun oynama sıklığı, oyunun süresi ve oyuna son verememenin artık pek çok insan için bir bağımlılık haline geldiğine dikkat çeken Ezgi Dokuzlu, “Sorun o kadar büyük ki, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) de bunu artık bir hastalık olarak kabul ediyor; özellikle çocukları ve gençleri etkisi altına alan oyun bağımlılığını "Gaming Disorder" (Oyun oynama bozukluğu) adıyla duyurmuştu. Uluslararası Hastalık Sınıflaması’na (ICD) göre artık bu bir hastalık. Oysa sorunu yaşayan kişilerde, bunu halen bir sorun olarak görmeyenlerin sayısı da az değil” dedi.
Tanı için 3 kriter var
Oyun oynama bozukluğunun hastalık olabilmesi için Dünya Sağlık Örgütü’nün 3 tanı kriteri belirlediğini söyleyen Dokuzlu, “Bunlar; kontrol kaybı, uyunun kişinin günlük yaşamında öncelik haline gelmesi ve olumsuz sonuçlarına rağmen oyuna son verememe. Bu 3 kriterin kişinin hayatında özellikle son bir yıl içinde görülmesi bekleniyor” şeklinde konuştu.
Oyun bağımlılığı günlük yaşamdaki rutinleri ve sorumlulukları olumsuz etkiler
bilgisayar, tablet ve telefon oyunları ile yakın olan ergenlik çağındaki gençler risk altında. Ancak dikkat çeken şu ki, her geçen gün daha küçük yaştaki çocuklar da risk grubuna giriyor. Ayrıca yapılan araştırmalar, dikkat bozukluğu olan bireylerin de bu soruna yatkın olduklarını gösteriyor. Oyun oynama bozukluğu, kaygı bozuklukları ve depresyonla birlikte de görülebiliyor. Oyuna bağımlı olan kişi günün her saatinde oyun oynama isteği duyabilir. Özellikle güne başlarken, hafta sonları ve uyku öncesi oyun oynama isteği olabilir. Bu nedenle oyun bağımlılığı, kişinin günlük yaşamındaki rutinlerini ve sorumluluklarını da olumsuz etkiler. Özellikle gençlerin akademik başarısını ve sosyal yaşamını ciddi boyutta etkileyebilir. Bu sorunu yaşayanların oyun oynamadıkları bir günü tanımlamaları ise genellikle ‘Sıkılıyorum, yoksunluk hissediyorum, oyun dışındaki etkinliklerden hiç keyif almıyorum’ cümleleriyle özetlenebilir.
Sorunlardan kaçmak için oyuna sığınılıyor
Son yıllarda artan akıllı telefon ve bilgisayar kullanımının özellikle çoğu ergen ve çocuk için neredeyse bağımlılık boyutunda olduğunun altını çizen Ezgi Dokuzlu, “Aileler çocukları ile yeterli ve verimli bir iletişim kuramıyor, hatta çocuklara belirli konularda sınır ve kural dahi koyamıyorlar. Bunun sonucunda ise çocuklar, yönetemedikleri bir süreci yalnız başlarına yürütüyorlar. Ergenlik çağındakiler çevrimiçi oyunlarda kendilerini sahte isim ve özelliklerle tanıtıyor, bu durumu bir sosyal kaçış olarak görebiliyorlar. Böylece oyun sayesinde sanal bir ortamda, istedikleri maskelerle kendilerini sahte bir sosyalleşme deneyimiyle motive ediyorlar. Hatta bazı kişiler sorunlarından kaçmak ya da olumsuz duygu durumlarından kurtulmak için oyuna sığınabiliyor. Küçük yaşlarda oyuna harcanan süre uzadıkça ve devam ettikçe, oyun oynama alışkanlığı kişi için zararlı olmaya başlıyor” dedi.
Uzman desteği önemli
Kişi; rutin sorumluluklarını ihmal ediyor, bilgisayar ve telefon oyunlarına çok vakit harcıyor ve oyunu sonlandırdığında üzüntü, yoksunluk gibi belirtiler gösteriyorsa, ailesi de bu soruna çözüm üretemiyorsa mutlaka bir uzmandan destek alınması gerekebilir. Tanı aşamasından sonra tedavi sürecinde öncelikle bağımlılığın altında yatan psikolojik nedenler saptanır ve buna göre bir yol izlenir. Tedavi sonrasında kişi oyunu hayatından tamamen çıkarabildiği gibi aynı zamanda oyun süresine, sıklığına limit koyma konusunda bir beceri de geliştirmeyi başarıyor.
Sevdiklerinizi koruyacak 6 önlem
1. Her şeyden önce sorunu yasaklar ve cezalarla değil, doğru iletişimle çözebileceğinizi unutmayın.
2. Bir oyun planı oluşturun ve bunun düzenini takip edin.
3. Oynayacak kişinin yaşına uygun bir süre ve zaman aralığı belirleyin. Özellikle çocuklarınız için limitler koymayı ihmal etmeyin ve oyunların içeriğini öğrenin.
4. Çocuklarınızı çeşitli hobilere, egzersizlere ve aktivitelere yönlendirin. Verimli bir etkinlik planı yapın.
5. Sevdiklerinizin duygularına değer verdiğinizi ve onları önemsediğinizi hissettirin.
6. Tüm bu önlemlerinize rağmen olumlu sonuç alamazsanız, en kısa zamanda bir uzman desteği almayı ihmal etmeyin.