Güncelleme Tarihi:
Ateş; vücut ısısının belirli bir değerin üzerine yükselmesi olarak adlandırılır. Normal vücut ısısının gün içinde değişken bir ritmi vardır. Sabah erken saatlerde 36 °C ve öğleden sonra 37,5 °C’lik bir zirve arasında değişir. Vücut ısısı; egzersiz, sıkı giyinme, sıcak hava, sıcak yiyecekler ve içecekler, uyku ile de değişkenlik gösterir. Ateş yüksekliğinin ölçüm yerlerine göre rektal ölçümde 38 °C, ağızdan ölçümde 37,5 °C, kulaktan ölçümlerde 37,8 °C ve en sık olarak uygulanan koltuk altı ölçümde 37,2 °C’nin üzerinde oluşu olarak tanımlanır.
Her yıl ülkemizde 110 milyon civarında acil servise başvuru oluyor. Bu sayının yüzde 30 civarında çocuk acil başvurusu olduğu, çocuk acil başvurularının da kabaca yüzde 40’ının ateş şikayeti olduğu biliniyor. Bu rakamlar sadece acil servise 1 ila 1,5 milyon çocuğun ateş yüksekliği nedeniyle getirildiği anlamına geliyor. Ancak ateş, kendi başına bir hastalık değil, hastalık belirtilerinden biridir. Dolayısıyla ateşin temelinde yatan etkenin ne olduğunun mutlaka bir doktor tarafından tespit edilmesi gerekir.
Ateş, hastalık habercisi ve doğal bir savunma mekanizması olması nedeniyle önemlidir. Ateşin çocuğa zarar vereceği düşünülmesi nedeniyle aile için önemli bir korku nedenidir. Unutulmaması gereken şey, ateşin pek çok etkenden dolayı ortaya çıkabileceğidir. Buna karşın özellikle bebeklerde ve yaşlılarda ateş olmaksızın da çok ciddi hastalıklar oluşabilir. Ateş yükseldiğinde vücut aşırı enerji harcamaya başlar, kalp ve solunum sistemi daha hızlı çalışır, oksijen kullanımı ve günlük sıvı ihtiyacı artar. Ateş ile vücut, kol ve bacaklardaki damarları büzüp bu bölgelere daha az kan gönderir. Beyin, kalp, karaciğer gibi organlara daha fazla kan ulaştırır. Bu şekilde vücut, ateş ile önemli organları korumaya alır. Yüksek vücut ısısı bakterilerin çoğalmasını önler ve savunma hücrelerimizi aktifler. Yani vücut kendini korumak için ısısını yükseltir.
Ateş, vücut için çok maliyetli bir yanıttır. Enerji tüketiminin, sıvı ihtiyacının ve oksijen tüketiminin artması, kalp ile solunum sisteminin daha çok çalışması gibi artan ihtiyaçların doğru ve yeterli bir şekilde karşılanması gerekir. Bu desteğin sağlanamadığı durumda özellikle çocuklarda dehidratasyon denilen sıvı azlığı, huzursuzluk, halsizlik, beslenme problemleri, kalp yetmezlikleri ve ateşli nöbetler gibi birçok sorun gelişebilir.
Çocuklar en sık ilk 3 yılda ateşlenir. Bu yaş grubu çocukların acil servis başvurularında ilk neden ‘ateş’ olarak gözlenir. Bu yaş grubu immün sistem olgunlaşmasındaki gelişmemişlik nedeniyle enfeksiyonlar için daha hassas olur. Yaş ile bağımsız olarak düşük sosyoekonomik düzey, kilo azlığı, kansızlık, kronik bir hastalığa sahip olma, yenidoğan döneminde anne sütü ile beslenememe, kalabalık ortamda yaşama, hijyen kurallarına uyulmayan yaşam alanı da risk olarak değerlendirilir.
Genel olarak ateş yüksekliğinin en sık görülen nedeni, virüs veya bakterilerin yol açtığı üst solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Bu grup içinde daha sık olarak tanı konulan viral enfeksiyonlar, antibiyotik kullanmaksızın destek tedavisiyle iyileşirler. Bu nedenle gereksiz antibiyotik kullanımından özellikle kaçınmak gerekir. Bunun dışında sık görülen etkenleri diğer enfeksiyonlar oluşturur. Orta kulak iltihabı, sinüzit, ishal, idrar yolu enfeksiyonu, döküntülü hastalıklar bebeklerde ateşe yol açabilir. Zatürre, menenjit ve tüberküloz gibi daha ciddi enfeksiyonlar da nadir ama önemli ateş nedenlerini oluşturur. Ancak ateş sadece enfeksiyonlarda gözlenmez; ilaçlar, romatizmal hastalıklar, kanser hastalıkları, sıcak çarpmaları, diş çıkarma dönemleri, tiroit hormon bozuklukları da ateş yüksekliği nedeni olabilir. Bu yüzden ateşe yol açan durumun muayene ve yapılan laboratuvar tetkikleriyle bulunması çok önemlidir.
Yeterli besin ve sıvı desteği alamayan, ateşi dirençli devam eden, şuurda azalma yaşanan çocuklarda mutlaka doktora başvurulması gerekir. Özel bir grup olarak 3 ayın altında ateş ile karşılaşıldığında acilen bir hekime başvurulması büyük önem taşır; çünkü bu grupta savunma sistemi yeteri kadar gelişmediği için menenjit ve sepsis gelişimi açısından diğer yaş gruplarına göre daha büyük risk altındadırlar.
Bebeklerde ateş çoğu zaman basit enfeksiyonlardan kaynaklansa da, menenjit gibi ağır enfeksiyonların da habercisi olabilir. Bu sebeple ateş yüksekliği paniğe neden olmamalı, ancak önemsenmelidir. Bebeklerde ateş ihmal edilirse veya bebeklerde ateşin nedeni bulunmazsa, tanıda ve tedavide geç kalınıp kalıcı sorunlara sebep olabilir.
• Öncelikle telaşa kapılıp panik yapılmamalı, ateşli çocuğun üzerindeki kıyafetler çıkarılmalı ve oda ısısı düşürülmelidir.
• Çocuğun yeterli sıvı tüketmesi sağlanmalı ve istirahat etmesine özen gösterilmelidir.
• Ilık bir banyo yaptırma veya ılık suyla koltuk altı, kasıklar ile alna uygulanan geleneksel yaklaşım da yararlı olur. Ancak soğuk ve sirkeli suyla yapılan uygulamalar çocukta şok, solunum durması veya bilinç kaybı gibi zararlar verebildiği için kesinlikle bu uygulamalardan kaçınılması gerekir.
• Çocuk soğuk içecekler ve yiyecekler tüketmemelidir. 38,5-39 derecelerde, ateş düşürücü fitiller veya parasetamol veya ibuprofen içeren ilaçlar kilosuna uygun olarak da kullanılabilir. Yapılan uygulamalarla ateş düşürülemezse, doktora başvurmak gerekir. Ancak ateşin bir hastalık olmadığı, esas yapılması gerekenin ateşe neden olan hastalığın tedavisi olduğu unutulmamalıdır.
Ateşli havale genellikle 6 ay-5 yaş arası çocuklarda ateşin ani yükselmesiyle birlikte, özellikle ateşin yükselmeye başladığı dönemde bilinç kaybı, dişlerde kilitlenme, morarma, kol ve bacaklarda kasılma, gözlerinde kayma şeklinde ortaya çıkar. Ateşli havale 5-10 saniye ile birkaç dakika arasında sürebilen bir durumdur. Ateşli havalede genelde ailesel bir yatkınlık bulunur. Ateşli havale anne baba için endişe edici ve panik oluşturan zor bir durumdur. Havale geliştiğinde yapılması gereken şey, çocuğun başını yana doğru çevirip solunum yolunu açık tutmak ve sağlık kuruluşuna başvurmaktır. Ateşli havale çoğu zaman bir hasar bırakmaksızın iyileşebilir. Ancak hekim tarafından özellikle ilk havalede değerlendirme yapılması gerekir.