Güncelleme Tarihi:
Bazen bu öneriler, özellikle bebekle olan iletişimle ilgiliyse kafa karıştırıcı olabilir. Savunmasız, başkalarına bağımlı, konuşamayan ve dertlerini ağlayarak ifade etmeye çalışan bu küçük meleklerle geçirilecek uzun bir yolculuğun ilk temellerini sağlam atmak, tüm aile için huzurlu yarınlar sunacaktır. Bu nedenle içinize sinmeyen her türlü öneri ya da uyarıyı bu işin uzmanı bir çocuk doktoruyla paylaşmalısınız.
Bunlardan biri de ; "bebeğini sık kucaklama", "alışırsa başa çıkamazsın" , "bırak ağlasın", "ağlar ağlar susar" gibi sözlerle ifade edilen kucaklama fobisidir. Bu ikazları da, sıklıkla aile büyükleri kendi dönemlerinden kalan bir takım hayat koşullarından esinlenerek yapmaktadır. Eskiden evlerde çamaşır, bulaşık vs... makinalarının olmaması, ziyaretçilerin sık, ev ortamlarının kalabalık olması gibi nedenlerden dolayı, annelere fazlaca sorumluluk düştüğü için, bebeğe ayıracakları zaman kısıtlı olduğundan bebek her istediğinde kucağa alınamıyormuş. Ama günümüzde koşullar değişti.
Annelere ev işlerinde, yemek yapımında yardımcı birçok ev aleti var. En basitinden bebek bezleri bile kullanılıp atılan cinsten olduğu için anneyle bebeği birlikte sıkça vakit geçirebilir. Bebeğin istediği kadar; ne çok fazla koruyucu davranarak, ne de çok fazla mesafeli olarak, dozunda olmak kaydıyla kucağa alıp koklamalı, ten temasında bulunmalı, yanında olduğunuzu hissettirmelisiniz.
Yeni doğan bebeğe alışmakta erişkin yaşta olan ebeveynler nasıl bir adaptasyon stresi yaşıyorsa, bu küçük bedenlerde yeni ortama alışmakta bunun kat ve kat fazlasını yaşayacaktır. Çünkü anne karnındaki gürültülü, karanlık ve sadece kendine ait olan ortamdan sonra çok farklı bir ortama geçiş vardır. Bu süreçte kendisini anlayacak, yeni yaşam alanında da güvende hissetmesini sağlayacak, gereksinimlerini karşılayacak birilerine ihtiyaç duyar. Çoğu zamanda bunu ağlayarak ifade ederler.
Bebekler sırf acıktıkları, altlarını kirlettikleri, gazları olduğu ya da başka bir sağlık sorunları var diye ağlamazlar. Her zaman bir sorun aramamak gerekir. Kendilerini güvende hissetmek, anne babalarıyla temas etmek için de ağlarlar ve kucaklanma gibi basit bir çözümle rahatlarlar. Özellikle dış dünyaya adaptasyonda ilk aylar başta olmak üzere ilk altı ay çok önemlidir.
İlk bir yıl, bebeği her istediğinde kucağa alıp sarılarak, sevgi dolu bir tonla ninniler söyleyerek; Ona, annen baban olarak biz senin yanındayız, ağlamalarına duyarlıyız ve ihtiyaçlarını önemsiyoruz mesajını verdiğiniz zaman çocuğun özgüveni ve ebeveynleriyle arasındaki iletişim köprüsü çok sağlam kurulacaktır.
Her bebeğin ağlama sıklığı ve kucaklanma isteği farklıdır. Geçirilen hamilelik sürecine, bebekle anne arasındaki diyaloğa, ailenin yapısına göre kimi bebek az, kimi bebek daha çok güven ihtiyacı, kucaklanma isteği gösterebilir. Yine kimi bebekler temastan daha fazla hoşlanır. Zamanla bebeğinizin kişilik yapısını ona duyarlı olduğunuzu göstererek anlayacaksınız. İlk zamanlarda eğer bebeğin sevgi, temas ihtiyacını yeterince kucaklayarak, emzirerek karşılarsanız bir süre sonra özgüveni ve ebeveynlere karşı güveni oluşan bebek artık kendi kendine vakit geçirmeyi de öğrenecektir.
Özellikle oturmaya başladıkları 6-7 aylardan sonra kucaklanma istekleri ve ihtiyaçları azalacaktır. Bazen de 6-7. aylarda yabancıları yadırgama fobisi oluşabilir. Belki bu dönem de geçici bir güven ihtiyacı artabilir. Bu dönemlerinde hakkıyla sevgi ve kucaklanma tatmini yaşayan bebekler, daha sonra kendi kendine vakit geçirebilen çocuklar olacaktır. Çünkü kendi başına oynadığında, bir şeye ihtiyacı olduğunda nasıl olsa birinin ona yardım edeceğini bilir ve güvenir, tedirginlik yaşamaz. Bebeğini emziren anneler, emzirirken bebeğiyle sıkça temas etmektedir. Emzirmeyen annelerin, bebeğini kucağa alma ve sarılma gibi sevgi gösterilerini daha sık yapması gerekir.
Son zamanlarda uyku eğitimleri sırasında; ağladığında hemen kucağa almayın, ağlar ama bir süre sonra kendi kendine uyumayı öğrenir bakış açısı çerçevesinde olan yaklaşımları sıkça görüyoruz. Evet, çocuk belki bu şekilde uyumayı öğrenir ama ruhunda, psikolojisinde annem ve babam bana duyarlı değil, yardım çağrılarıma kulak asmıyor kalıcı psikolojik zarar görebilir. İlk iki yıl bu açıdan çok önemlidir. İlk bir yıl anneye güvenli bağlanma dönemidir. İlk yılın 6-8 ayında yabancıları yadırgama döneminde güven duygusu ve sevgi ihtiyacının en iyi şekilde karşılanması, uzun vadeli sonuçlar açısından çok önemlidir.
Aile içinde tatmin edilen sevgi ve güven ihtiyacı, bebeğin ruhunu yeterince beslediği zaman, özellikle 2 yaş sonrası ebeveynlere yapışık olmayan, dışa açık çocuklar gelişimini sağlayacaktır. Çocuk etrafına karşı güven ya da tehdit sorunu yaşamayacaktır. Bu sayede dört- beş aralığında tekrar olabilecek psikolojik değişimleri de en yumuşak geçişle atlatmış olurlar.
Sevginin, kucaklamanın, sarılmanın miktarı, ücreti, tükenme sorunu, kısıtlaması olmaz. Çocuklarımıza sevgiyi sunmaktan kaçınmayalım. Mutlu yarınlar erken sevgi yatırımlarıyla mümkündür.