Güncelleme Tarihi:
Hamilelik istenen bir deneyim ise uyum kolaylaşır. Beklenmeyen bir zaman ya da şartlar altında ise anne adaylarına ciddi sıkıntılar verebilir. Bazen istenen bir hamilelikte bile anne ve baba adayları gelişen yeni duruma uyum sağlamakta zorluk yaşayabiliyor. Kadınlar hamilelik döneminde belli başlı stresler yaşıyor. Bunlar bedenen yaşanan değişiklikler, kendini güzel bulamama, kilo alma ve eşine güzel görünmeme endişesi, bebeğin sağlığıyla ilgili kaygılar, bebek bakımı konusundaki endişeler, bazen anne adayının sağlık sorunları nedeniyle uzun süre yatması, yükselen insülin, tansiyon gibi hastalıklar ve düşük yapma korkusudur. Bu nedenle hamilelik döneminde eşler arasındaki ilişki son derece önemlidir. Baba adayının anneye destek olması, doğacak bebeğiyle temas kurmaya istekli olması anne adayını mutlu edip rahatlatır.
Bir çocuğa sahip iken ikinci çocuğa hamile kalmak farklı duygular yaşatır. Anne olan birinin ikinci kez anne olması çok daha kolay olur, daha önceden deneyim sahibi olması nedeniyle doğumun hemen ardından anne kendini yeterli hisseder, bu da bebeğe yansır. Bebek bu sayede kendini güvende hisseder, çünkü onun nasıl tutacağını, emzireceğini, gazını çıkaracağını bilen bir anne olur.
Ancak ikinci kez anne olan kadınlarda da ilk çocuğunu ihmal etme kaygısı görülebilir. Çoğunlukla görülen eğilim, ikinciye fazla ilgi göstermeyip, büyüğü kıskandırmamak olduğudur. Fakat bu durum yeni doğan bebek için adil olmaz. İkinci bebeğin de en az birincisi kadar ilgiye ihtiyacı olduğu unutulmaması gereken bir konudur.
Annenin hamilelikte yaşadığı duyguların bebeğe doğrudan etkisi bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Anne karnında fetüsün yaşadığı bedensel duyumlar hafızayı oluşturmaya başlar. Bunlar otobiyografik hafıza gibi yaşananların akılda kalması şeklinde değildir. Ancak bu algı duyular ve hisler şeklinde depolanır. Annenin düşünceleri bile duyguları etkiler, bu duygular da bebek tarafından algılanır. İstenmeyen, cinsel taciz sonucu, savaş zamanı ya da çatışmalı evlilikler içinde oluşan, düşürülmeye çalışılan ya da annesi toksik madde kullanan bebekler daha sinirli olur ve agresif davranışlar sergileyebilir.
İstenmeyen bebekler ileriki hayatlarında utanç duygusu ve kaygı yaşarlar. Anne rahminde ideal şartların bulunmaması durumunda bebekte ölüm korkusu gelişebilir. Annesi yoğun duygusal problemler geçiren bebekler de mutsuz, düşük yapmış annelerin bebekleri de daha kaygılı olur, hamilelikte uyuşturucu madde kullanan annelerin bebeklerinin ileride uyuşturucu kullanma riski artar ve hamilelikte depresif duygu durumuna sahip annelerin çocukları da ileride davranış bozukluğu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna daha yatkın olur.
Babanın ve anneyle ilişkide olan diğer yakınların da anne adayı üzerinde, dolayısıyla bebek üzerinde etkisi vardır. Eğer anne adayı fiziksel, duygusal ve zihinsel olarak çevresinden destek alıyorsa bebeğin de gelişimi desteklemiş olur, ancak anne adayı fiziksel ve duygusal taciz görüyor, korku içinde yaşıyorsa, stresi yoğunsa, bebeğin etkilenmesi de kaçınılmazdır. Bu olumsuz etkiler ne kadar yoğunsa, ne kadar sıklıkla tekrarlıyorsa bebek üzerinde de o kadar fazla etki oluşturur.