Güncelleme Tarihi:
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa (İÜC) Veteriner Fakültesi'nden Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz, Trakya'da kan serumu aldıkları insanların yüzde 6'sının son yıllarda vücutlarına bir şekilde virüs girdiğini ve bünyelerinin virüse karşı biyolojik savunma sonucu antikor oluşturduğunu belirlediklerini açıkladı.
Çalışmalarını bir süredir İngiltere'de sürdüren Prof.Dr. Hüseyin Yılmaz, üniversite kampusünün de bulunduğu Avcılar'daki Yeşilkent Mahallesi'nde 4 kişide görülen hastalık ve buna neden olan virüs ile ilgili DHA muhabirinin sorularını yanıtladı. Prof.Dr. Yılmaz, özellikle 'Culex' cinsi sivrisineklerle bulaşan bu hastalığın kuş, insan ve atlarda görüldüğünü belirtirken, "Virüs insan ve atlarda 3-10 gün süren inkübasyon (Kuluçka) süresinden sonra hastalık oluşturabiliyor. Bu dönemde ateş ve grip benzeri belirtiler gösterebilir. Ancak, yüzde 1 insanda nörolojik belirtiler görülebiliyor. Batı Nil Ateşi; atlarda daha fazla nörolojik ve sinir sistemi bozuklukları belirtileri ile seyreden bir hastalık. Kuşlarda daha çok ölümcül seyredebiliyor. Kuşlara sivrisineklerden ve kuşlardan tekrar sivrisineklere bulaşması gibi geri dönüşüm söz konusu. Ancak, insandan insana eğer kan yolu kullanılmıyorsa yani laboratuarlarda veya hastanelerde bir işlem yapılmıyorsa insandan insana yakın temasla bulaşma olmuyor. Keza attan ata da bulaşma olmuyor. Attan insana, insandan ata bulaşma söz konusu değil" dedi.
Prof.Dr. Hüseyin Yılmaz, Dünyada ilk kez 1937 yılında Uganda'da ortaya çıkan, ardından 1953 yılında Mısır'da, Fransa'da oradan da Akdeniz ülkelerine İtalya İspanya gibi ülkelere yayılan Batı Nil Ateşi hastalığının bulaşmasında sivrisinek ve göçmen vahşi kuşların büyük rol oynadığını vurguladı. Prof.Dr. Yılmaz, Türkiye'nin hemen yanındaki İran, Rusya, Yunanistan, Romanya ve Avrupa ülkelerinde görülen hastalığın özellikle 1990 yılından yayıldığını ifade ederken, "Ülkemizde ilk görüldüğü bilimsel tarih 2006'dır. At ve insanda klinik belirtilerin görüldüğü vakalar özellikle 2010 yılından sonra bildirilmiştir" dedi.
İÜC Veteriner Fakültesi'nden Prof.Dr. Hüseyin Yılmaz, Avrupa'ya çok yakın olduğu için Trakya bölgesinde aralarında Batı Nil Virüsü'nün de bulunduğu çeşitli virüsler ve yayılma alanları ile ilgili kısa süre önce tamamladıkları başkanlığını yaptığı araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Prof.Dr. Yılmaz, ABD'deki bilimsel bir dergide önümüzdeki günlerde yayınlanacak araştırmayla ilgili, "İkisi Amerika'daki Kansas Üniversitesi'nden olmak üzere aralarında İÜC Tıp Fakültesi'ndeki hocalarımızın da bulunduğu 15 bilim insanı ile birlikte yaptığımız bilimsel çalışmada Trakya yöresinde yaklaşık 5 bin sivrisinek toplandı. Sivrisinek tuzaklarını belirli yerlerde bıraktık. Topladığımız sivrisineklerde Batı Nil Virüsü'nün yapısını anlamak için RNA (Ribonükleik Asit) testleri yaptık. Araştırmamızda özellikle 'Culex' cinsi sivrisineklerde Batı Nil virüsünü saptadık. Araştırmamızda insan, koyun ve sığırlarda da laboratuar araştırması yaptık. Ancak, koyun ve sığırlarda bunlarla ilgili bulgu bulamadık. Kan serumu aldığımız insanlarda yaklaşık yüzde 6 oranında Batı Nil Virüsü antikorlarına rastlandı. Yanlış anlaşılmasın; İnsanlarda virüs bulamadık. Tespit ettiğimiz Batı Nil Virüsünü yüzde 6 oranında seropozitiftir. Yani antikor taşıyorlar, ama virüs yok"
Aralarında çeşitli üniversitelerden tıp fakültesi öğretim üyelerinin de bulunduğu bilim insanlarının da katıldığı bu araştırma, kan örnekleri alınan ve Trakya bölgesinde oturanların bu kişilerin yüzde 6'sının son yıllarda vücutlarına bir şekilde, sivrisineklerle bulaşan ve son günlerde büyük yankı uyandıran Batı Nil Virüsü'nün girdiğini gösteriyor. Kan örnekleri incelenen bu kişilerin vücutlarına giren, farkına varmadıkları virüsün etkisiyle hafif veya çeşitli derecelerde ishal, kusma, eklem ağrıları, baş ağrısı, vücut ağrıları gibi belirtilerle Batı Nil Virüsü Ateşi hastalığını atlattığı, test sonucu biyolojik yapılarının buna karşı direnç amacıyla antikor oluşturduğunun belirlendiği ifade edildi.
Prof.Dr. Hüseyin Yılmaz, Türkiye'de Batı Nil Virüsü ile ilgili bilimsel çalışmaların sürdürüldüğünü, Hacettepe veya başka üniversite hastanelerinde insanlarda geçmişte bu virüsün tespit edildiğini ve klinik olarak da hastalığın tespit edildiğini, veteriner hekimlere atlarda sinirsel belirtiler görüldüğünde bu hayvanlar için mutlaka test yapılmasını önerdiklerini vurguladı.
Yılmaz, "Ülkemizdeki ve komşu devletlerdeki ölümler bu derecede değildir. Hastalığın en tehlikeli yani ölümcül formu çok az yüzde 1 civarında. Batı Nil Virüsü'ne karşı sivrisineklere karşı iyi mücadele yapılması, mümkünse evlerde ona göre bariyerler oluşturulması, bunların ısırmasına olabildiğinde engel olunması gerekir. Herkesin buna olabildiğince özen göstermesi gerekir. Global ısınma ile beraber sivrisinek ve insan, hayvan, göçmen kuşların hareketleri virüsün bir yerden bir yere yayılmasına maalesef neden oluyor. Göçmen kuşlara, sivri sineklere engel olmak zor. Uçuşa nasıl engel olacaksınız? Ancak, özellikle sivrisinek mücadelesi ile bu hastalığın önüne geçilebilir. Türkiye'de Güneydoğu'da, Orta Anadolu'da insanlarda yapılan testlerde virüsün antikorlarına rastlanmış durumda. Ama hastalık vakası olarak bunlar tek tük çok fazla sayıda değil" şeklinde konuştu.