Güncelleme Tarihi:
Kıyaslamalara maruz kalan çocuklar kendilerini değersiz, beceriksiz, yalnız ve aşağılanmış hissediyorlar. Okul hayatında da sahip oldukları kapasitenin altında bir performans sergiliyorlar.
Çocuklarla iletişim kurarken ne konuştuğumuzu bilmek önemlidir. Bir an için çocuğunuzun bilinçaltını bir bahçe, bilinci ise bir bahçıvan olarak düşünün. Çocuklarla konuşurken söylenen her bir söz aslında toprağa ekilen bir tohum gibidir. Sürekli kıyaslamanın olumsuz etkisini toprağa ekilen kötü tohuma benzetebiliriz. Önemli olan nasıl tohumlar ektiğinizin farkında olmaktır. Çoğu zaman ebeveynler çocuklarının başarılı olmaları için kurmuş oldukları cümlelerle onları yıkıma sürüklüyorlar.
Örneğin; “Ayşe’yi gördün mü, ne kadar çalışkan, sınavdan 90 almış, sen hep 50’nin altında alıyorsun. Ayşe’yi örnek alsana!” ya da “Sana sunduğumuz imkanlar çocukluğumda bana sağlanmış olsaydı, okulun en başarılı öğrencisi ben olurdum.” Çoğu zaman ebeveynler çocuklarına sağlamış oldukları koşulları, kendi dönemindeki imkansızlıklarla kıyaslayabilirler. Bunun sonucunda çocuğun zihninde bazı olumsuz düşünceler gelişmeye başlar.
“Arkadaşlarımın notları benden daha iyi, ne kadar çalışırsam çalışayım onlar kadar başarılı olamam, sınıfın en başarısızı benim.” Zihninde kendisi ile arkadaşları arasında kıyaslamalara başlar ve bunu yapmayı ailesinden öğrenmiştir. Yani ben senin yaşındayken şeklinde başlayan cümlelerle çocuktan istenen geribildirim alınamaz.
Yetişkinler çocukları, masum gibi görünen ve motive etmek için yapılan kıyaslamalarla yarış içine sokuluyorlar. Hele bir de kıyaslama yaptığınız kişinin, çocuğunuzun en yakın arkadaşı olduğunu düşünün. Böyle bir tutumla çocuğun yüreğinde, arkadaşına ya da ailesine karşı nefret tohumları oluşabilir. Bu durum çocukta mutsuzluk, yetersizlik, değersizlik hissi ve özgüven eksikliği gibi duyguların filizlenmesine neden olabiliyor. Anlaşılmadığını düşünen çocuk kendini yalnız hissetmeye başlıyor, değerli olmadığı ailesi tarafından sevilmediğini zannediyor. Özgüveni zedelenmiş olan çocuk sorumluk almaktan kaçınıyor. Görüldüğü üzere iyi ya da kötü mahsul almanız ektiğiniz tohumlara bağlıdır.
Ayrıca çocuklar karakterlerinin oluşmasına yön veren özelliklerin bir kısmını kalıtım yoluyla, bir kısmını ise anne babayı gözlemleyerek öğrenir. Dolayısıyla anne- babalar çocuklarını eleştirirken ya da kıyaslamalarken çocukta var olan “pozitif” ve “negatif” özelliklerin kaynağının kendileri olduğunu ve bu özelliklerin şekillenmesinde başrolde olduklarını göz ardı etmemeleri gerekiyor. Çocuklar anne- babalarını kendilerine rol model alırlar. Sürekli kıyaslanan çocuk kıyaslama yapmayı öğrenir. Kendisine anne- babasını tarafından “Sen neden diğer çocuklar gibi değilsin?” dendiğinde “Peki siz neden başka anne-babalar gibi değilsiniz?” şeklinde cevaplar verebilir. Böyle bir diyalog da aile içi çatışmalara neden olur.
Ebeveynler çevrelerindeki başarılı çocukları gördükçe kendi çocuklarının yetersiz olduğunu düşünüyorlar. Kıyaslamak yerine kendi kendiyle yarışması ve içinde var olan potansiyeli ortaya çıkarması için destek olmak gerekiyor. Başkalarını kendine rakip olarak gören çocuk, çevresine odaklı yaşar. Akranlarından çok daha başarılı olduğu zaman gerçek anlamda başarılı olacağını zanneder. Halbuki geçmişteki performansıyla kıyaslanan çocuk ise yetersizlik duygusu yaşamaz. İlerleme kaydettiğini gördükçe de başarısından keyif alır. Yetenek ve becerilerini daha üst seviyeye taşımak için de çaba sarf eder ve başarıya daha çok yaklaşmış olur. Ebeveynler olarak kıyaslama yapmak, duygusal tehditlerde bulunmak “Böyle yaparsan seni sevmem” demek yerine çocukla empati kurarak, destek vermek gerekiyor. Yeni açılımlarda bulunması, hoşlandığı ve başarılı olduğu etkinlikleri yapması çocuğun sahip olduğu potansiyeli ortaya çıkarır. Elbette çocuğun yaptığı her işten başarılı sonuçlar elde etmesi beklenemez. Başarısız olduğu durumlarda “Bir dahaki sefere daha iyi olur” gibi teşvik verici cümleler kurulmalı, başarısızlıkları karşında asla suçlayıcı ve alaycı cümleler kullanılmamalıdır.
[fotogaleri=2619,2515,1777]