Güncelleme Tarihi:
Karaciğer sağlığı konusunda bağırsaklardaki gizli tehlikeye dikkat çeken Prof. Dr. Onur Yaprak, merkezi sinir sisteminden bağımsız olarak çalıştığı için tıpta ikinci beyin olarak tanımlanan ve otizmden parkinson’a kalp damardan, kanser ve obeziteye kadar pek çok hastalıkla ilişkisi kanıtlanan bağırsak mikrobiyatasının karaciğer sağlığını da doğrudan etkilediğini bildirdi.
Bedenin görünmez kalkanı
"Karaciğer yağlanması ve obezite her 3 kişiden 1’inin ortak derdi" diyen Prof. Dr. Onur Yaprak, şunları söyledi: "Son yıllarda yapılan araştırmalar bozulan bağırsak mikroorganizma dengesinin karaciğerde yağlanma ve siroza yol açabileceğini gösterdi. Bağırsaklarda yaşayan bakteri, mantar, virüs gibi mikroorganizmalara mikrobiyota diyoruz. Ağırlığı iki kiloyu bulan bağırsak mikrobiyotanın yapısı yaş, cinsiyet, ırk, hormon durumu ve beslenme şekline göre değişir. Mikrobiyota, karbonhidratların sindiriminden, safra asitlerinin dengelenmesinden, zararlı mikroplara karşı bağırsak bariyerinin bütünlüğünün korunmasından, bağışıklık sisteminin desteklemesi ve vitamin sentezinden sorumludur."
Toksinlerin ilk vurduğu organ
Bağırsakta bozulan mikrobiyota dengesinin iltihabi bağırsak hastalıkları, kolon kanseri, kalp damar hastalıkları ve obeziteyle ilişkisine değinen Prof. Yaprak, “Karaciğer yağlanması, karaciğer iltihabi, karaciğer sirozu ve kanseri de bu hastalıklar arasında yer alır. Araştırmalarda karaciğerinde siroz olan hastaların dışkısında yararlı bakteri oranının düşük zararlı bakteri oranının arttığı belirlenmiştir” diye konuştu.
Yaprak, bozulan mikrobiyotanın karaciğeri etkileme mekanizmalarını ise şöyle sıraladı: "Bağırsak ve karaciğer birbirine çok yakın ilişkide olan organlardır. Bağırsaklardan kalbe dönen kan önce karaciğerin içinden geçer. Karaciğer, bağırsaktaki bakteri kökenli atıklara sıkça maruz kalır. Bu sebeple sağlıklı bağırsak sağlıklı karaciğer için olmazsa olmazdır diyoruz. Mikrobiyotadaki değişim sonucu bağırsak geçirgenliği bozulduğunda bakterilerin endotoksin yapısındaki antijenler kan dolaşımından önce karaciğere gelir. Böylece toksinler karaciğerde hasar başlatır."
Safra asitleri ve bakteri dengesinin önemi
Karaciğer bağırsak mikrobiyota ilişkisinde safra asitleri ve bakterilerin de etkili olduğunun altını çizen Prof. Yaprak, “Bağırsaklardan emilen gıda ve atık maddeler de karaciğerde işlemden geçer. Karaciğer bağırsaklara ürettiği safra içinde safra asitlerini salgılar. Bağırsaklardaki yağların emilmesinden sorumlu olan safra asitleri mikrobiyota tarafından değişime uğratılır. Safra asitleri bağırsaklarda aşırı bakteri üremesi ve bağırsak geçirgenliğinin artışına karşı da koruyucudur. Safra asitleri ve bakteriler sürekli birbirilerini dengeler. Bu dengenin bozulması karaciğerde hastalıklara yol açar” bilgisini verdi.
Kolesterol dengesini bozuyor
Bozulan mikrobiyatanın karaciğer üzerindeki olumsuz etkisinin diğer nedeni kolin metabolizmasındaki bozulma olarak açıklayan Yaprak, “Karaciğerdeki bir çeşit kolesterol olan VLDL’nin karaciğerden uzaklaştırılması için kolin maddesi gereklidir. Kolin metabolizması bağırsakta gerçekleşir ve mikrobiyotanın bozulmasından etkilenir. Bu durumda da karaciğerden uzaklaştırılamayan trigliseridler karaciğerde yağlanmaya yol açar” diye konuştu.
Prebiyotik ve probiyotik destekli tedavi
Son mekanizmayı ise mikrobiyotadaki zararlı bakterilerin ürettiği alkolün karaciğerde yol açtığı hasar olarak işaret eden Prof. Dr. Onur Yaprak sözlerini şöyle noktaladı: "Karaciğer bağırsak arasındaki yakın ilişki nedeniyle bağırsak mikrobiyotasının bozulması karaciğer fonksiyonlarını da bozar, insülin direnci neticesi karaciğerde yağlanma ve iltihap gelişir. Bu tip durumlarda hastanın diyetinin düzenlenmesi, prebiyotik ve probiyotik içeren 2-3 aylık tedaviler verilmesiyle bağırsak florasının ve barsak geçirgenliğinin iyileştiği karaciğer enzimlerinde ve yağlanmada düzelme görüldüğü bildirilmiştir. Mikrobiyota ile karaciğer hastalıkları arasında ilişkiyi araştıran deneyler son 10 yılda başladı ve bu konuda kat edilecek daha çok yolumuz var."