Baba değil ama işini iyi yapıyor!

Türkiye’de televizyon haberciliği bana kalırsa tam oturmuş değil. Bir dakika yine dibinden başladım anlatmaya (Sedef Batı’nın kulakları çınlasın) başa sarıyorum…

Sabah en büyük zevkim, uyanır uyanmaz günün ilk kahvesiyle sabah haberlerini izlemek. Yatağın içinde, üstümde (hele mevsim kışsa) yorganım, elimde kocaman bir kahve fincanı, sabit gözlerle televizyona bakarım.

Habercilerin bir kısmı abuk sabuk espriler yapar ve ben aynı şekilde söylenirim; “Espri yapmak için ehliyet sorulması lazım”. Komik olmamak bir derece rahatsız edici bile diyebiliriz. Fakat Caner Karaer farklıdır. Haberin ciddi kısmını ciddi, keyifli kısmını da esprili vermeyi çok iyi başarır. Ankara’da canlı bağlandığı gazeteciye takılır, lafını esirgemez, kızacağı varsa kızar. Şimdi diyeceksiniz ki; “Peki sizinle ne alakası var Caner Karaer’in? Baba mı?”

Caner Karaer baba değil, yine de biz onunla röportaj yapıyoruz. Çünkü bizim bir insanı karşımıza alıp röportaj yapmamız ya da ondan bahsetmemiz için tek ölçütümüz var. Bu da “anne” ya da “baba” olması değil. İşini iyi ve saygın bir şekilde yapması.

Ve Caner Karaer alanının en iyilerinin başında geliyor…

Kendinizi hiç baba olarak hayal ettiniz mi?

Aslında çok uzun zamandır bunun hayaliyle yaşıyorum. Etrafta bir sürü küçük Caner'in dolaşıp fırlamalık yapması hiç de fena bir fikir değil. İş şimdi bu konuda benimle işbirliği yapacak ortağı bulmaya kaldı ki işin en çetrefilli kısmı da burası.

Kızınız mı olsun istersiniz, oğlunuz mu?

Hani klasik bir cevap vardır ya ''sağlıklı olsun da önemli değil'' derler… Yalan... Her yiğidin gönlünde bir güzel yatar misali benim de gönlümden geçen erkek babası olmak... Ama annenin de fikrini sormak gerekiyor tabi. Sonuçta ortak üretim yapılacak.

Siz nasıl bir baba olursunuz? Kuralcı mı özgür mü?

Alabildiğince özgür ama belli kuralların ihlal edilmemesi şartıyla…

Kızınız ya da oğlunuza ne isim verirsiniz?

Oğlumun ismi hazır: Sarp... Kız olursa düşünürüz. Allahım ya sanki bebek geliyor. Heyecanlandım bir an.

Diyelim ki bir kızınız oldu (babalar kızlarına düşkündür ya bu soruyu ondan soruyorum) ve pat diye çıktı karşınıza. “Baba bak ben bununla evlendim.” dedi. Bu sahnelere çok sık rastlanıyor artık. Tepkiniz ne olur?

İkisini de evden kovarım. Ciddi söylüyorum. Zaten alabildiğince özgür bir baba olacağımı söylemiştim. Buna rağmen yine de habersizce evlenmişse çok kızarım. Demek ki neymiş, alabildiğince özgür, kuralcı ve inatçı bir baba.

Eşiniz doğum yaptıktan sonra çalışsın, hayattan kopmasın mı istersiniz yoksa en azından büyüyene kadar evde çocuğumuzun başında olsun, aklım evde kalmasın mı istersiniz?

Kesinlikle çocuklarımın anası olmalı. Ben çalışır bakarım onlara. Nerede bu zamanda böyle baba? Kıymetimizi bilin. Neslimiz tükenmek üzere.

Kızlar size bayılıyor, bana da çok sordular evli mi, bekar mı öğrensene diye. Evli misiniz?

Heheh! Aslında ekran karşısında ne kadar rahat olsam da beni tanıyanlar iyi bilirler ki utangaç ve sıkılgan bir tarafım var. Dolayısıyla bu tür sorular karşısında kasılıyorum ama merak edenler için söyleyeyim: Evli değilim.

Gelelim biraz da gerçek hayata. Ne kadar zamandır Show TV’de habercilik yapıyorsunuz?

Show TV'de dördüncü senemiz bitiyor yılsonunda. Ve bu ailenin bir parçası olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Son derece cazip teklifler gelmesine karşın burası artık yuvam gibi olduğu için açıkçası ayrılmak zor geliyor.

İşinizin en kolay ve en zor yanları nelerdir?

En kolay ve zevkli kısmı sadece haberleri değil düşüncelerimi de milyonlarca izleyici ile paylaşıyor olmam. Zor tarafı ise sadece fiziksel. Sabahları 04:00’te kalkmak Büyük Sahra Çölü'nde penguen beslemekten daha zor.

Bazen konuk da alıyorsunuz programa. Şu ana kadar en zorlandığınız, ne bileyim bunaldığınız programınızı kimle yaptınız?

Valla isim olarak hatırlayamam ama kendini kasan veya çok fazla şey bildiğini belli etmek için çabalayan konuklardan rahatsızlık duyabiliyorum. Böyle zamanlarda konukla sohbet süresi yarı yarıya inebiliyor. Acımasız gibi görünebilir ama kıstasım şu: Beni orada sıkan konuk izleyiciyi çarmıha geriyordur. Dolayısıyla işkenceyi biran önce sona erdirmek gerekiyor.

Köşe yazmayı düşünüyor musunuz? Yazarlığa ilginiz var mı?

Valla bu konuda çok tembelim. En yakınımdaki arkadaşlarımdan biri D&R’da Müdür Yardımcısı. Geçen gün kadının biri gelip ''Caner Karaer'in kitapları var mı sizde?'' demiş. Demek ki zamanı geldi, tembellikten vazgeçip içimdekileri boşaltmam gerekiyor.

Akşam haberlerine geçmek gibi bir projeniz var mı, yoksa sabah haberlerini seviyor musunuz?

Valla Caner Karaer ile Sabah Haberleri artık bir marka oldu. Tabi bunda en büyük pay ekip arkadaşlarımın. Kendi saat dilimimizde en çok izlenen haber programıyız. Dolayısıyla bu işten büyük keyif alıyoruz. Zaman zaman Show TV'de Ana Haber Bülteni’ni de sunuyorum ve amacım tabi ki Ana Haber. Ancak şu anda o masada Ali Kırca ve Korcan Karar gibi iki duayen otururken benim bu konuda fazla bir şey söylemem ukalalık olur.

Çalışmadığınız zamanlarda nasıl vakit geçirmeyi seviyorsunuz?

Genelde arkadaşlarımlayım. Yalnızlıktan da keyif alıyorum ama belli bir saatten sonra sıkılıyorum. Sinema ve tavla partilerimiz çok keyifli geçer. Düzenli spor yapmaya çalışıyorum. Tabi bu arada hafta da bir kez de halı saha maçlarını unutmayalım. Genelde kendimi kontrol edemediğim ve çok küfür ettiğim için oyundan atılıyorum ama sıkı bir forvet olduğumu söylerler övünmek gibi olmasın.

Türk insanının en büyük problemlerinden biri hobisizlik, sizin bir hobiniz var mı?

Maket uçak ve gemi ile uğraşmak beni rahatlatıyor ama tam anlamıyla bir hobi olarak değerlendirilemez. Maketle aramızda bir akrabalık durumu oluşmaya başladığı anlarda arkama bakmadan mekanı terk ediyorum.

Röportaj: Mehtap Erel