Güncelleme Tarihi:
Aşka karşı umutsuz olma, duvarlarını yık. Canın yandı diye can yakmaktan vazgeç. Kendinde yarattığın o güvensizlik zindanından çık ve inancını tazele. Aşk; bitti dediğin yerden, asla diye başladığın cümlelerin içinden firar edip yeniden gelecek. Ruhunun tadilatı bitmeden kimsenin enkazını kaldırmaya çalışma. Yanmadan, yakma... Bu kitapla AŞK olacaksın... Unutma! Aşk, ruhun ile zihnin el ele uçurumdan atladığı zaman yaşanır. Bildiklerin ölür ve aşkla yeniden doğarsın.
Aşkla yeniden doğuşun mucizesini anlatan, ruhlarımızda açtığımız yaraları fark ettiren, iyileştirici, hayatınıza yürekten dokunan bu kitap, mutlu insan olmanın önünü kesen, kalın, gri, umutsuzluktan inşa edilmiş keder duvarlarınızı yıkacak.
Daha önce Nazım Hikmet, Tomris Uyar, Cemal Süreya gibi büyük yazar ve şairlerin 'ruhlarına girerek' yazdığı biyografik romanlarla adından söz ettiren Nazan Arısoy yeni kitabında hepimize ayna tutuyor. Modern zamanların zalimlikleriyle ruhları aşk enkazına dönmüş iki gencin hikayesi üzerinden aşkı yeniden var ediyor, aşka nefes veriyor. Sizi de aşka davet ediyor!
Kitap hakkında kim, ne dedi?
“Aşksız seviştiğiniz kalbe kurşun sıkarsınız, yapmayın... Onunla karşılaştığımda, aska kapalıydım. İçeride çağların tadilatı vardı. Gözlerime kan oturmuş, ruh pınarlarımı kurutmuştu. Ona sadece sunu söyleyebilirim: 'Seni daha erken göremediğim ve şimdi sana geç kaldığım için affet.' Aşk’a gecikmeyin!"
Osman Sınav
“Hayat... Doğarız, sevinçten ağlarlar. Ölürüz, acıdan ağlarlar. Arada yaşarız, farkına varmazlar. Tabii aşk yoksa… O nedenle aşk hayatın en gerçek tanımıdır. 'Visibilia Ex Invisibilibus...' Eskiler, gördüğümüz ve dokunduğumuz her şeyin görünmeyenden kaynaklandığını söylerler. İşte görünmeyen şey aşktır. Nazan Arısoy da aşkı olabilecek en çarpıcı dil ve üslupla kaleme almış. İyi de yapmış!”
Uğur Batı
“Sanırlar ki onları hayatta tutan şey, pişman olmaktan çok pişman etmeyi seven yapılarıdır. Bu, o insanların hem koruyucu kalkanı hem öldürücü silahıdır. Güvensizliğin ortasında güvende hissederler kendilerini, onlar için dökülen gözyaşları biriktikçe içten içe haz duyarlar bundan, ağlayan kendi gözleri olmadığından. Umursamazlar hiç birini, gelenleri ve gidenleri; ama ne yapsalar da gitmez lanetlenmiş ruhları, içlerinde ölenlerin…” Alparslan Yige
Karşı kıyıdan kendi topraklarına geri dönmüş bir ailenin İstanbul'daki bolca edebiyat kokan evinde dünyaya geldim. Minik ellerim henüz daktilonun tuşlarına yetişemezken yazmaya başlamıştım. Babam gazeteciydi. Her akşam daktilo başında toplaşırdık. Ertesi günkü köşe yazılarını, kitap çevirilerini birlikte yazardık.
Okul yıllarım çoğunlukla Anadolu’da geçti. Hayatımda hep edebiyat vardı. Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ni bitirdim. Okumak eğlenceli, öğrenmek çok keyifliydi. Anadolu Üniversitesi Reklam ve Halkla İlişkiler de bitti.
Çocuk sevgimi aileme taşıdım ve üç çocuk annesi yazar, senarist, eğitmen ve sanat yönetmeni olarak hâlâ hayatıma eşlik ediyorum.
Okurluğu bırakmam mümkün değil ama hayat bana yazmam için bolca sebep yarattı diyebilirim. Bu yaratılan sebepler sayesinde ilk olarak İlginç Adamlar ve Kadınları, ardından Piraye'de Nâzım Olmak, en sevdiğim kitabım Yağmur'dan Sonra Deniz, hayatta tesadüf diye bir şey yoktur düşüncemin ispatı için yazdığım ‘Tesadüf’ serisinin ilk kitabı Ah SEN, serinin ikinci kitabı Beni Seveceksin, Tomris Uyar’ın biyografik romanı Tomris’çe, Cemal Süreya, Frida Kahlo, Bukowski'nin Kadınları ve şimdi de Aşk'a Kadar Kapalıyız adlı kitabımla yeniden avuçlarınızın arasında, gözlerinizin önünde olmayı başardım. Hayatın kalan günlerinde mutlu anılar biriktireceğine söz verenlerdenim. Bu anıyı oluşturmam adına, bana gerekli gücü ve beceriyi bahşettiği için Tanrı’ya şükrediyorum.