Güncelleme Tarihi:
Keçe, bireyin ruh sağlığında annenin rolüne dikkat çekerek, anne ile çocuk arasındaki ilişkinin çocuğun psikolojik gelişimine temel oluşturduğunu söyledi. Bu ilişkinin annenin kişiliği ve ruh sağlığı açısından önemli göstergeler ortaya koyduğunu belirten Keçe, "İdeal olan anne-çocuk ilişkisi, annenin çocuğun fiziksel, duygusal, ruhsal ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayarak, bu alanlarda güvenli ve olağan gelişimini sağlamasına yardımcı olduğu bir ilişkidir. Ancak annenin tüm bunları yapabilmesi için kendisinin bu gelişim süreçlerini sağlıklı bir şekilde tamamlamış olması gerekir. Aksi halde çevremizde örneklerini bolca gördüğümüz gibi çocukla baskıcı, ilgisiz, tutarsız, aşırı koruyucu ya da mükemmeliyetçi bir ilişki fantezisi olan anneler olacaktır" görüşünü dile getirdi.
Keçe, sağlıklı olmayan anne-çocuk ilişkilerinde en çok görülen eğilimin, annenin aşırı baskıcı ve koruyucu tutumlar sergilemesi olduğunu belirterek, "Ben bu durumu 'Hegemon Anne Sendromu' olarak adlandırıyorum. Bu tür anneler, çocukları üzerinde tam bir egemenlik kurarak, onları adeta bir diktatör gibi yönetirler ve bir fanus içinde büyütürler. Çocuk üzerindeki kontrollerini kaybettiklerinde anksiyete ve bayılma, ağlama krizleri geçirme, hastalanma, mutsuzluk döngüsüne girme gibi histerik tepkiler gösterirler" dedi.
Bu tür annelerin aşırı baskıcı ve otoriter olduğunu vurgulayan Keçe, "Çocuklarına son derece bağımlı olan hegemon anneler, aslında kendi çocukluklarını temize çekme arzusu içindedirler. Kendi annelerinden göremedikleri yakınlık, ilgi ve sevgiyi çocuklarına göstermeye çalışarak psikolojik gelişim aşamalarındaki kayıplarını telafi etmek amacıyla bilinçsiz bir çaba gösterirler. Kendi anneleri tarafından duygusal olarak aç bırakılmış olan hegemon anneler, çocukları daha istemeden isteklerini yerine getirerek ve ihtiyaçlarını karşılayarak, aslında kendilerinin duygusal açlıklarını gidermeye çalışırlar" diye konuştu.
Keçe, hegemon annelerin diğer özelliklerini de şöyle sıraladı:
"Çocuğun hiçbir olumsuzluk yaşamasına izin vermemek için onun yerine kararlar alan, hatta onun yerine her şeyi yapan hegemon anneler, çocuklarını fiziksel olarak büyütebilirler; ama psikolojik olarak büyümelerine engel olurlar. Bu annelerin çocuklarının bağımsızlık ve kendine güven kavramları tam olarak gelişmez ve yetişkin olduklarına özgüven sorunlarının yanı sıra cinsel, ilişkisel ve psikolojik sorunlar yaşayabilirler."
Keçe, 'iyi annelik' kavramı için standart bir tanım ya da formül bulunmadığına işaret ederek, "İyi annelik yeterli anneliktir. Çocuğun ihtiyacı olduğu zaman yanında olan sevgi dolu, özenli, sabırlı, duyarlı, empatik anne yeterli ve iyi bir annedir, diğer bir ifadeyle yeterince iyi annedir. Yeterince iyi anne, bakım verme, oyun oynama, dokunarak sevgisini gösterme ve değer verme, koşulsuzca sevme ve kabul etme gibi temel annelik işlevlerini yerine getirmenin yanında, çocuğun yakınlık arayışına karşılık verir ve yakınlığı tolere etmesine yardımcı olur, çocuğun hayatı keşfetmesine destek olur ve ayrılık kaygısını tolere etmesini sağlar, çocuğa güvenli sığınak ve güvenli dayanak olur. Yani yeterince iyi anne çocuğun fiziksel, duygusal ve ruhsal açıdan sağlıklı bir birey olabilmesi için gerekli ortamı ve bakımı sağlar; ancak bunu yaparken çocuğun kendine ait dünyasını oluşturmasına izin verir ve bu dünya üzerinde egemenlik kurmadan, destekleyici, geliştirici ve güven verici bir rol üstlenir" dedi.
Yeterince iyi olan annelerin mükemmel bir anne olmak için uğraşmadıklarını ve çocuklarından mükemmeliyet beklemediklerini vurgulayan Keçe, "Çocuklarının ihtiyaçlarını ve isteklerini anlamaya çalışırlar, onlara saygı gösterirler ve onları oldukları gibi kabul ederler. Kendilerini çocuklarının biçimlendiricileri olarak görmezler" dedi. Keçe, annenin belirleyici değil, yol gösterici, destekleyici ve yardımcı olması gerektiğinin altını çizerken, "Bu nedenle yeterince iyi anne, çocuğuna risk alma ve yapabileceğinin en iyisini yapma özgürlüğü verir. Bu süreçte hata yapmasına ve başarısız olmasına izin verir; çünkü hataların ve başarısızlıkların öğrenmenin kaçınılmaz bileşenleri olduğunu bilir. Çocuğuna yardım ederken, görevi tamamen devralmak yerine çocuğunun çabalarını destekler. Çocuğunun onu memnun etme değil, dünyada kendi yerini bulma uğraşı içinde olduğunun farkında olarak bağımsızlık için çaba göstermesini sağlar ve onun dünyasında bir hegemonya kurmaz. Böylece sağlıklı ve mutlu bir yetişkin olmanın temellerini de atmış olur" değerlendirmesinde bulundu.