Güncelleme Tarihi:
Hafif belirtilerle kendini gösteren rahatsızlıklardan tutun da çok şiddetli hiddete kadar görülen duygu durumu ‘öfke’ olarak adlandırılıyor. Olumlu duygular kadar normal olan öfkenin çok sık olması ise pek çok sorunları beraberinde getiriyor.
Geçtiğimiz günlerde Journal of the American Heart Association’da yayımlanan yeni bir çalışmada ABD’li bilim insanları, öfke duygusunun kan damarlarının işlevini bozarak kan akışını ciddi bir tıbbi olaya yol açabilecek şekilde kısıtlayabileceğini ortaya koydu.
Araştırmacılar, 280 katılımcı üzerinde çalıştı ve bu kişileri rastgele sekiz dakika sürecek üç çalışmaya ayırdı. Birinci gruptan kendilerini çok kızdıran bir anıyı hatırlamaları, ikinci gruptan bir endişe anını hatırlamaları ve üçüncü gruptan ise üzüntü hissine neden olacak cümle okumaları istendi.
ÖFKE 40 DAKİKA İÇİNDE DAMARLARIN İŞLEVİNİ BOZUP KALP KRİZİ RİSKİNİ ARTIRIYOR
Bu görevlerden sonra bilim insanları, hücre sağlığını değerlendirmek için 3, 40, 70 ve 100’üncü dakikalarda kan basıncı ve kan damarı genişlemesi ölçümleri için katılımcılardan kan örnekleri aldı.
Elde edilen sonuca göre, öfkeye neden olan geçmiş olayları hatırlatılanlarda 0 ila 40 dakika arasında kan damarı genişlemesinde bir bozulma olduğu gözlendi. Bu bozulma 40’ncı dakikadan sonra mevcut değildi. Fakat bilim insanları, bu 40 dakikanın kalp krizinin oluşması için yeterli kadar güçlü olduğunun altını çizdi.
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Hale Ünal Aksu, “Öfkenin kan damarlarının işlevini nasıl bozduğu tam olarak bilinmiyor. Çalışmada da açıklanmıyor. Burada eski verilere dayanan birtakım hipotezler var. Bunlar da stresin biyolojik sonuçlarıyla ilgili” dedi ve ekledi:
“Temel olarak stresin sempatik sinir sistemimizi aktivite ettiği biliniyor. Bu aktivasyon, damar yatağı hücrelerimizin fonksiyonunu bozuyor. Başka bir takım potansiyel yollar da var. Örneğin; ‘nitrik oksit’ dediğimiz damarlarda genişleme yapan maddeden yararlanılmasının azalması, oksidatif stres, atardamalarda iltihabi durum ve damar yatağında bozulmaya yol açan maddelerin artması gibi… Bu mekanizmaların hepsi streste ilişkili olarak damarsal bozulmaya yol açıyor.”
Çalışmada en önemli sonucun 40 dakika detayı olduğunun altını çizen Doç. Dr. Aksu, “Gelişen öfkenin 40 dakika içinde damar işlev bozukluğuna neden olmasının ortaya çıkarılması çok önemli… 40 dakikadan sonra bu negatif etki ortadan kalkıyor. Ancak bu durum bize oluşan fonksiyon kaybının geçici ve geri dönüşümlü olduğunu da gösteriyor” dedi.
Ayrıca Doç. Dr. Aksu, “Şu an mevcut çalışma kısa süreli öfke uyarılmasının kısa dönem sonuçlarıyla ilgili… Yani uzun süren öfkenin damar sistemi üzerindeki sonuçlarını göstermiyor. Bu çalışmada bilim insanları sık öfkelenen kişilerin damar yatağına kronik bir hasar verip vermediğine odaklandı. Nispeten de bir cevap buldu” ifadelerini kullandı.
Bu soruma “Aslında araştırmadaki sınırlamalardan biri de bu… Örneğin çalışmada yer alanlar genelde sağlıklı gençlerden oluşuyor. Öfke grubun ortalama yaş aralığı 24-26” cevabını veren Doç. Dr. Hale Ünal Aksu, “Kalp damar hastası olan ya da kalp damar hastalığı risk faktörü olanlar veya kalp rahatsızlığı ile ilgili ilaç kullananlar çalışma dışında bırakılmış” ifadelerini kullandı. Doç. Dr. Aksu, şöyle devam etti:
“Özetle bu araştırma özelinde öfkenin kısa süreli etkisi her yaş grubu için geçerli demek şu aşamada zor. Ancak eski çalışmalarda, öfkenin sağlıklı bireylerde kalp ve damar hastalığı riskini artırdığını ve altta yatan kalp damar hastalığı olanlarda da hastalığın seyrini olumsuz etkilediğini biliyoruz. Ayrıca çalışmada cinsiyetler arası durum farkından da bahsedilmiyor. Yine eski çalışmalarda cinsiyet farkı yönünden de birbirinden farklı sonuçlar bulunuyor.”
Doç. Dr. Hale Ünal Aksu, “Öfkenin, kalp-damar sağlığını etkilemesinin yanı sıra tansiyonu yükseltebildiğini, çarpıntı yaptığını, mide bağırsak sistemi üzerinde olumsuz etkileri olduğunu ve kas iskelet sistemi üzerinde olumsuz özellikleri olduğunu biliyoruz. Eğer öfke çok sık tekrar ediyorsa ilaç tedavisi, rahatlama teknikleri ve gerekli görüldüğü takdirde öfke kontrolü amaçlı psikoterapiden yararlanılmalı” ifadelerini kullandı.
Fotoğraflar: iStock